three

717 83 32
                                    

"Hey, Kim Jisoo! Bekle beni." Bana seslenen Jennie ile adımlarımı durdurdum. Tanışalı neredeyse iki hafta olmuştu ve fazlasıyla yakınlaşmıştık. Ayrıca o sözlü kavgadan sonra varlığımdan bi haber olan okuldaki çocuklar da farkıma varmıştı. Bu garip hissettiriyordu ve sanırım asla alışamayacaktım.

Yanıma geldiğinde derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. "Arkadaşlarımla okuldan sonra bir şeyler yapmayı planlıyoruz, gelmek ister misin?"

Böyle bir şey soracağı hiç aklımdan geçmemişti. Ancak eğlenceli olacağının farkındaydım. Jennie'nin arkadaşlarıyla tanışmıştım ve gerçekten kafa dengi çocuklardı.

Başımı onaylar anlamda salladım ve gülümsemeye başladı. Ama bu gülümsemenin altında yatan şeyi o an bilmiyordum.

×

"Öncelikle herkes bir seçenek sunsun." Jimin hepimize tek tek bakarken ortamın bu kadar gergin olması saçma gelmişti. "Jennie ile başlayalım."

Jennie ilk önce kendi düşüncesinin sorulmasından hoşnut bir şekilde boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

"Bence birimizin evinde toplanıp film izleyebiliriz." Bu fikir hoşuma gitmişti ancak diğerleri pek onaylıyor gibi değildi.

"En son Jungkook'ların evinde film izlediğimiz zaman ne olduğunu unuttun mu? Bayan Jeon işten geldiğinde evin halini gördüğünde hepimizi tokatlamıştı." Jimin bu fikri tamamen çürütürken, Jennie itiraz etmeye çalışacaktı ki Jungkook onu engelledi.

"Bu sefer ortak bir karar almak yerine Jisoo'nun istediğini yapalım." Bütün bakışlar bana döndüğünde yanaklarımın hafiften pembeleştiğine az çok emindim. Ne diyebileceğim hakkında bir fikrim yoktu. Ben her şeye 'benim için uygun' diyen bir kızdım. Ancak bu sefer fikir belirten kişi ben olacaktım. Ama yine de kendimi şaşırtmadım.

"Benim için fark etmez."

×

'Bana fark etmez' dedikten sonra kendimi bir anda internet kafede bulmuştum. Jennie ve ben onları izliyorduk. Diğerleri ise klavye ve mouse'ı ilk önce kim kıracak yarışı yapıyor gibilerdi.

"Daha ne kadar burada duracağız ya?" Jennie bıkkınlıkla geriye yaslanmıştı. Ayrıca şu anda halinden memnun olmayan tek kişi oydu. Ben oyun videoları izlemeyi seven biriydim bu yüzden çocukları izlemekten sıkılmamıştım.

"Hepimizin cebindeki para bitene kadar" dedi Jungkook yeni maç ararken.

"O zaman o kadar da fazla sürmez." Dedi Jennie elindeki telefona bakmaya devam ederken. Ben de o sırada elimdeki kolayı içerken Jungkook'un maçını izlemeye başlamıştım.

Yaklaşık 5-6 dakika süren maçı Jungkook kazanmıştı.

"Vay be! Gerçekten iyi oynadın." sanki tarih yazmışçasına gururla ekrana bakan Jungkook, hayranlıkla söylediğim cümleyle daha da gururlanmıştı.

"Sen de oynamak ister misin?" Diye sorduğunda ne cevap vereceğime şaşırmıştım. Oynamak konusunda pek emin değildim ama zarar da gelmezdi.

"Olur." Diyerek cevap verdiğimde yerlerimizi değiştirmiştik. "Oynamayı biliyorsun, değil mi?" Elimi mouse'ın üstüne koyarken heyecanlanmıştım. "Yani, sayılır."

×

"Oha, fena ezdin rakibini." Jungkook şaşkınlıkla beni izliyordu. Benden bu performansı beklemediği belliydi. Gerçi ben de kendimden bunu beklemiyordum.

Diğerlerinin de bakışlarının benim maçımda olduğunun farkındaydım ve ellerim fazlasıyla terliyordu.

Birkaç dakika daha süren maç -benim için birkaç saat gibiydi- nihayet bitmişti. Karşımdaki rakibimi alt üst ederek maçı kazanmıştım.

"Zor bir rakipti." Dedim terli ellerimi okul eteğime silerken.

"Zorlu rakip daha çok sen gibiydin." Taehyung hayranlıkla konuştuğunda açıkçası biraz şaşırmıştım. Bu grup içerisinde en az muhabbet kurduğum kişi oydu çünkü. Ona bir tebessüm sunmuştum ve o da bana aynı şekilde karşılık vermişti.

Jungkook sinirle omzuma vurmuştu.
"Nasıl benden daha iyi oynayabilirsin?" Onun bu haline gülerken Jennie ile tanıştığım için tanrıya teşekkürlerimi sunuyordum. Çünkü bu insanların içerisinde gerçekten eğleniyordum.

Yaklaşık 2 saat sonra internet kafeden çıkmıştık. Jennie şükür ederken diğerleri paraları bitmese bütün geceyi burada geçirebileceklerini söylüyorlardı. Açıkçası erkeklerin bu internet kafe sevdasının nedenini anlamak biraz zordu.

Hava çoktan kararmıştı ve eve tek başıma gidecek olmak beni geriyordu.

"Evin ne tarafta Jisoo?" Jennie'nin sorduğu soruyla ona evimin olduğu yönü işaret etmiştim. Yüzünde anlamlandıramadığım bir gülümseme oluştuğunda ona garip garip bakmıştım.

Kolunu ondan uzun olan Taehyung'un omzuna atarken konuşmaya başladı. "Taehyung'un evi de tam o tarafta." Şimdi o gülümsemenin altında yatanları anlamıştım. Jennie, Taehyung ile benim aramı mı yapmaya çalışıyordu? Yoksa ben mi saçma sapan şeyleri düşünmeyi çok seviyordum.

×

Yanımda yürüyen bedenle sanki sessizlik savaşına girmiş gibiydik. Tek duyabildiğim şey ayak seslerimizdi. Ve bu beni germeye yetiyordu.

"Seni daha önce hiç okulda görmemiştim. Yani Jennie bizi tanıştırana kadar." Taehyung bu saçma savaşı bitirdiğinde rahatlamıştım. Sessiz kalmak benim için zordu.

"Aslında sınıftan çıkmayı pek sevmiyorum." Aslında hiç sevmiyorum. Çıkınca da saçma şeyler oluyor zaten.

"Neden ki?" Diye sorduğunda ona verebilecek mantıklı bir cevap düşündüm.

"Koridorda gelen geçeni eleştiren gruplara yem olmak istemiyorum. Bu nedenlerimden sadece bir tanesi." Fazla sesli olmayacak bir şekilde gülmüştüm bunu söylerken. Çünkü arkadaşım Mina da tam olarak bu grup üyelerinden biriydi. Onlara yem olmamak isterken bir tanesiyle yakın arkadaş olmak. Tam benlik bir hareket.

"Anlıyorum." Bu kısa cevap nedense beni biraz sinirlendirmişti. Hem kısa olduğu için hem de yeniden bir sessizliğe sebep olduğu için.

Kendi evime yaklaştığımda Taehyung'a veda ettim ve dikkatli gitmesini söyledim.

Aylar sonra yb atıyorum çünkü yazarken aşırı tıkanıyorum biraz da saçmalıyorum:( kusura bakmayın.

Umarım olaylara geçebilirim

no love𒆜vsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin