15, regretful

1.2K 104 93
                                    

beabadoobee - you lie all the time, bedroom session

***

Bu zamana kadar hep bir şeyleri kaybettiğini hissetmişti.

Eski çalışkanlığını ve zekiliğini, evi ve ailesini terk edip Çin'e giden babasını, kurduğu arkadaşlıklarını, hayata dair umutlarını hep birer birer yitirdiğini; hepsinin geçmişin tozlu sayfalarında silik birer yazıdan ibaret olduğunu düşünmüştü. Gelecekteki halini düşününce gözü önünde yapayalnız, sevgisiz ve dış dünya ile kendisi arasına geçilmez duvarlar örmüş bir insan silüeti beliriyordu. Bir anda her şey tepetaklak olurken elinden bir şey gelmiyordu, bu kaçınılmazdı.

Bir şeyler tam yoluna giriyor derken yine ve yine bozuluyordu adeta. Kartlardan bir kulenin; uğrunda harcanan saatlerin sonunda yanlış bir hamle ile yıkılışı gibi şimdi bu ilişkinin bitmesi ihtimalinden korkuyordu en çok da. Hatalı taraf kim olursa olsun, her şekilde bitebileceğini düşünmek acı vericiydi. Gözleri önünde yokuş aşağı düşüyormuş gibi midesinde kelebekler uçurtan anılar; kalbinde ise hala sıcak bir hayal kırıklığı ve engelleyemediği bir özlem vardı. 

Onlarla iletişime geçmediği beşinci gündü. Hava yeterince soğuk değilmiş gibi, içindeki boşluk bu soğuğu daha da kuvvetlendiriyordu. Odasında kısık ve sakin bir müzik eşliğinde bazen bulutlu, gri gökyüzüne dalıyor bazen de tamamen boşalttığı çalışma masasının üzerinde, Sicheng'in sinir krizleri geçirdikten sonra daha fazla katlanamayıp kendisine pasladığı ve tamamlanması neredeyse imkansız yapbozun parçalarını birleştiriyordu.

Yapboz parçalarının bile ona Jeno ile Jaemin'i hatırlatması, göğsüne bir alev yaydı. İstemsizce iç çekti, kahve kupasının dibinde kalan soğumuş kahveyi bir yudumda içerek bu ateşi söndürmeyi umdu. Fakat nafileydi. Ağlama dürtüsünü bastırmak için dudağını ısırsa bile yapboz parçalarının buğulanıp renklerinin dağılmasına engel olamamıştı.

O sırada birileri bunu hissetmiş gibi kapısı tıklandı. Birkaç saniye sonra kapı aralandığında annesini gördü. Hemen gözyaşlarını geri itip loş atmosferin dolu gözlerini göstermeyeceğini umdu.

"Renjun? Jaemin aşağıda, sana ulaşamadığı için görmeye gelmiş."

Renjun'un kalbi birden boğazında atmaya başlamış ve elleri heyecanla karıncalanmıştı. Ne yapacağını bilemeyip bir an öylece bekledi ama sonra ayakları ondan bağımsızca hareket edip kalkmasını sağlamıştı. "Dışarıda mı?" diye sordu zorlukla. 

"Hava çok soğuk, üşümesin diye içeri aldım. Odana çağırıyorum."

Renjun mümkün olduğunca sakin bir şekilde onayladı. Bir yandan da üzerini kontrol ediyor ve Jeno'nun neden gelmediğini düşünüyordu. Bir süre sonra Jaemin kapıda belirdi. Solgun yüzü ve dağınık sarı saçları ile öylece oradaydı.

Renjun olduğu yerde, ayakları yere çivilenmişçesine bekliyordu. Jaemin pervazı tıklattı ve Renjun'un gözlerinden gözlerini ayırmayarak "Gelebilir miyim?" diye sordu. Siyah saçlı oğlan kafa sallamaktan öteye geçememişti.

Jaemin içeri girip kapıyı kapattı ve sevgilisine doğru birkaç adım attı. Yüzünde pişmanlığın izleri ve gözlerinde sönük parıltılar vardı. Birkaç dakika boyunca sessizce birbirlerine baktılar.

"Seni özledim." dedi Jaemin sonunda.

"Neden?" diye sordu Renjun bunu görmezden gelmeye çalışarak. "Bunu bana neden yaptınız?"

"Amacımızın seni yaralamak olmadığını biliyorsun. Tek isteğimiz seninle ilgili bilgi almaktı."

"Bana yalandan arkadaşlık yapacak birini bularak mı? Ya da sırf benden hoşlanıyor diye birine saldırarak mı?" Sesinde sakin bir sinir vardı. Gözleri kısılmış ve kaşları çatılmıştı. Hayal kırıklığıyla dolu cümleleri Jaemin'i yaralıyordu.

my propellers, norenminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin