nct u - my everything
***
"Efendim, Jaemin?"
Jeno'nun sesini duyduğunda tıpkı Jaemin'inkini duyduğu her andaki gibi kalbi teklemiş ve onun ne halde olduğunu düşününce hüzünle omuzlarını düşürüp elini sımsıkı tutan elden güç almıştı.
"Nasılsın? Ne yapıyorsun? Bol bol dinleniyorsun değil mi?" dedi Jaemin, sesindeki endişeyi pek saklayabildiği söylenemezdi.
"Daha iyiyim. Merak etme, dediğin gibi yemek yedim ve ağrı kesici aldım. Şimdi uzanıyorum. Sen ne yapıyorsun?"
"Ben," dedi Jaemin derin bir nefes alarak. "Renjun ile konuşmaya gittim. Onun evine."
"Ne?" dedi Jeno şaşkınca. Sonra sesi açıkça sinirli çıkmaya başlamıştı. "Bensiz mi gittin? Sana inanamıyorum, nasıl söylemezsin?"
"Söyleseydim gelebilecek miydin, Jeno? Dışarı çıkmanın yasak olduğunu biliyorsun. Evde olay çıkarma diye habersiz gittim."
Hoparlörden Jeno'nun sıkıntılı iç çekişi duyuldu. "Her neyse, Renjun nasıldı? Konuşmanız nasıl gitti? Günlerdir sesini bile duyamıyorum."
Jaemin Renjun'a baktığında siyah saçlı oğlan mesajı aldı ve boğazını temizleyip dudaklarını araladı. "İyiyim," dedi usulca. "Sen iyi misin?"
Jeno'dan bir süre ses gelmedi. Sessiz bekleyiş sonucu titreyen sesi, Jaemin ile Renjun'un kulaklarına ulaştı.
"Renjun-ah, seni çok özledim."
Renjun, ıslak gözlerini kırpıştırıp "Ben de çok özledim Jeno-ah." diye karşılık verdi. Şuan onun da yanlarında olması için veremeyeceği şey yoktu. Tek başına, hasta bir şekilde yatıyor ve ağrılarla cebelleşiyor olması gerçeği canını öyle yakıyordu ki telefonun ötesinden onu yanlarına çekmek istiyordu.
"Her şey için özür dilerim, onun kışkırtmalarına kanmamalıydım ve en başında Donghyuck'tan bunu yapmasını istememeliydik. Seni ne kadar üzeceğini düşünmemiz gerekirdi."
"Bunun artık bir önemi yok," dedi Renjun usulca. "Önemli olan tek şey biziz, sensin."
"Bir daha olmayacak, asla ama asla. Bir daha bu endişe ve hayal kırıklığını sana yaşatmayacağım."
"Öyleyse hemen iyileş." diyerek ıslak yanaklarını sildi. "Hemen iyileşip telafi et."
Jaemin Renjun'un sırtını okşayarak onu rahatlatmaya çalışırken Jeno'nun sesiyle ikisinin de kalbi sıcaklıkla dolup taştı. İçlerindeki umut ve tutku henüz öyle gençti ki solup gitmesi, bu saf sözler ile daha da imkansız hale geliyordu. "İyileştiğimde yine beraber olacağız. Söz veriyorum, üçümüz arasına kimse giremeyecek."
Söz veriyorum.
***
"Zhong Chenle, umarım bana yardım ederken beni palyaçoya döndürmemişsindir."
Elindeki parlatıcıyı bıkkınlıkla masaya bırakan Chenle, el aynasını Renjun'un suratına doğru tuttu ve bir palyaço için fazla sade ve güzel kalacak makyajı iyice görmesini sağladı. Hafifçe parlatılmış dudakları ile bir periden halliceydi. Üzerinde beyaz, boğazlı kazağı ve siyah pantolonuyla odaya anlamsızca huzur ve kış güneşi yayıyordu.
Renjun aynadaki gergin yansımayı süzdü ve aralarındaki el aynasını çekip Chenle'ya gülümsedi. "Teşekkürler."
Chenle elini "önemli değil" dermiş gibi salladı ve kuzeninin gülümsemesine karşılık verdi. İkisinin arası özellikle son aylarda çok güzel olmaya başlamıştı. Renjun, ona karşı sebepsizce ördüğü duvarların birer birer yıkıldığını hissetmişti. Dışındaki yabani kabuktan ayrılırken hayattaki en büyük şanslarından birinin de böylesine mükemmel bir kuzene sahip olmak olduğunu fark etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my propellers, norenmin
Fanfictamamlandı. Tüm iradesini kullansa da Renjun'un, onların kendisi etrafında pervane olmasından daha büyük bir arzusu yoktu. -threesome . . . first: 260820 last: 251021