10, confession

1.4K 111 195
                                    

nct dream - puzzle piece

***

Renjun, bu zamana kadar inandığı tanrıdan birçok şey istediğinden emindi. Küçükken oyuncaklar ve şekerler, büyürken son model bir telefon, patenler ve dahası. Fakat fani işi olan hiçbir şeyi onlar kadar istediğini hatırlamıyordu. Onlara sahip olabilmek için göklere doğru o kadar fazla yalvarmıştı ki sesinin duyulduğundan emindi.

Ama sesinin duyulmasının yetersiz olduğunu düşünmüştü. Tanrı onu duymuşsa bile olumlu bir yanıt, bir işaret göndermemişti. Renjun onlara sahip olamayacağını anlamış ve gri, soğuk göğe doğru son kez dua etmişti o gün. Onlar ile olan bağlarını koca bir makasla kesip attığı gün.

Sonra kapıyı yüzlerine kapatmış, bir başına kalmıştı. Artık fazlasıyla emindi, kaderleri tam o noktada ayrılmıştı. Hasta şekilde, sıtma ile titrediği günlerde kendini iyileşeceği ve hayatına devam edeceği güne böyle hazırlamıştı. Onların artık hayatında olmayacağını telkin ederek kırık ruhunun parçalarını bir araya getirmişti. Yarım yamalak da olsa bir bütün haline gelen ruhunun iyileşmesinin çok uzun süreceğini biliyordu.

Ama şimdi tüm o çabası, hayatını onlarsız sürdürebilmek için kafasında kurduğu uzun motivasyonlar, kartlardan bir kule gibi yıkılıvermişti. Tek öpücükte, kendisini başlangıç noktasına dönmüş gibi hissediyordu. Göğüs kafesi ve midesi içinde uçuşan kelebeklerin şiddeti artıyordu. Gözlerinin arkasında havai fişekler patlıyor, görüşü bütünüyle kamaşıyordu.

Her şey birkaç saniye sürmüştü.

Ensesindeki ve belindeki eller onu sımsıkı kavrarken dudakları üzerindeki yumuşak dudakların baskısı ile mest oluyordu. Eriyip yere yığılmak üzereyken belindeki el daha da güçlenip onu öpücüğün sahibine bastırdı. Elleri karşıdakinin sıcak göğsündeydi. Birkaç kuşu cıvıltısından ve kalp atışlarından  ibaret olan kısa süreli sessizlik, o huzur ve tutku dolu birkaç saniye kaosa dönüşmeden hemen öncesiydi.

Sonra bir ses ismini haykırdı.

"Renjun-ah, Jaemin-ah!"

Renjun, Jaemin'i hızlıca itip kocaman açılmış gözleriyle olayları kavramaya çalışırken koşarak yanlarına gelen Jeno soluklanmak için eğilip ellerini dizlerine dayamıştı.

"Ne yapıyorsun?" diye bağırdı sarışın olana. Ama sesi kızgın çıkmıyordu. Daha çok, şaşkın bir tavşana benziyor olmalıydı. Jaemin gözlerinin içine yoğun bir şekilde bakıyordu. Amacı neydi, niye bunu yapmıştı, Renjun'un hiçbir fikri yoktu. Aklını çalıştıramıyordu. Ama dudaklarındaki baskıyı hala hissediyordu. Sertçe yutkunup Jeno'ya döndü. İkisi sevgiliydi ve Jeno onları öpüşürken, daha doğrusu Jaemin Renjun'u öperken görmüş olmalıydı. Renjun onun vereceği tepkiden çok korkuyordu.

"Jeno, açıklayabilirim," diye söze girerken elleri ve dizleri titriyordu. Jeno ve Jaemin'in arası bozulmasın diye yakmıştı köprüleri. Şimdi onların ayrılmasına göz yumamazdı. Fakat o açıklamaya başlarken soluklanması biten Jeno onun ürkek haline bakıp tebessüm etti.

"Sakin ol." diyerek sözünü kesti. "Açıklaman gereken bir şey göremiyorum."

"Ama ben, yani biz, sen bizi gördün."

Jaemin'in güzel gülüşünü duyduğunda hışımla ona döndü. "Ne diye gülüyorsun? Komik bir şey mi var? Beni resmen öptün."

Bunu söylebilmek bile kalp ritmini bozmuştu. Belindeki eller olmadan üşümüş hissediyordu. Jaemin de bunu sesli olarak ondan duyunca "Evet." dedi usulca. "Sana ağzını bile açmamanı söylemiştim. Beni dinlemedin. Ben de öptüm ve eminim bu Jeno'nun da hoşuna gitmiştir. Değil mi, Jeno?"

my propellers, norenminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin