4, date

1.3K 123 233
                                    

keshi - onoffonoff

***

"Günaydın, külkedisi."

Siyah saçlı oğlan, polarlı gri tişörtünün kapüşonunu indirdi. Yanıbaşındaki, ellerinde iki bardak, henüz dumanları tüten kahve tutan oğlanın sözleriyle yüzünü buruşturmaktan kendini alamamıştı.

"Bunu söylediğime hala inanamıyorum. Her gün hatırlatacak mısın?"

"Sonsuza dek."

Renjun, Lucas'ın uzattığı bardağı alırken uzun boylu olan kıs kıs gülüyor ve küçük olan ile eğleniyordu. Renjun her sabah bu şekilde selamlanmaktan utanç duyuyordu ama Lucas gibi sempatik biriyle arkadaş olduğu için seviniyordu. Aslında pek de arkadaş sayılmazlardı. Bir haftadır Lucas ona hem iyi geceler mesajları atıyor hem de her sabah kahve ısmarlıyordu. Bazen teneffüslerinin tamamını Renjun ile geçiriyordu. Bazen de yemekhanede beraber öğlen yemeği yemeyi teklif ediyordu. Partideki çılgın ve çapkın görüntüsünün altında son derece nazik, ince ve düşünceli biri olduğunu düşünemezdiniz.

Renjun, kısmen flörtleştiği Lucas'a her gün daha fazla ısınıyordu. Tam oturmayan, eksik kalan bir şeyler vardı ama bunları düşünmeyi erteliyor ve tıpkı Donghyuck gibi "her şeyi akışına bırakma" politikasını uyguluyordu.

Öte yandan, içini yiyip bitiren endişeleri yüzünden çaresiz hissediyordu. Jaemin ve Jeno hala ona hiçbir şey dememişti. Bu gidişle gururu bir kenara bırakıp kendisi arayacaktı ama hala dargın sayılırdı. Başlarına bir şey mi gelmişti? İyiler miydi? Bu sorulara cevap bulamamak ve kendini bir çıkmazın içinde hissetmek en kötüsüydü.

"Renjun, beni duyuyor musun?"

"Efendim?"

"Üçüncü kez soru sordum ama duymuyorsun. Bir sıkıntı mı var?"

"Hayır, iyiyim. Sadece dalmışım. Ne sormuştun?"

Lucas bir süre küçük olanın yüzünü inceledi. "Bu akşam bir yerlere gitmek ister misin?"

Renjun, beklenmedik soru karşısında afalladı. Lucas ona resmen çıkma teklifi ediyordu. Gözlerini kırpıştırdı ve bir süre ne diyeceğini düşündü. Ağzından istemsizce fırlayan "Olur." cevabına karşılık Lucas'ın yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu.

"Harika." dedi çalan zil ile eş zamanlı olarak. "Öyleyse yer ve zaman hakkında mesajlaşırız. Şimdi derse girmem gerek."

Renjun, uzaklaşan uzun bedenin arkasından öylece bakakaldı. Oysa bugün, Jaemin ve Jeno'yu görmek istemişti. Ama madem neredeyse bir haftadır kırdıkları kalbi onarmak için hiçbir çaba göstermiyorlardı, öyleyse Renjun da gerekeni yapardı.

***

Okul bitiş zili çaldığında Renjun, kitaplarını toplayan Chenle'yu beklemeden çantasını kaptığı gibi çıktı. Yarı depresif ruh halini daha da beter edeceğini umursamadan kulaklıklarını taktı ve en melankolik şarkıları topladığı çalma listesini başlatıp boş sokaklarda yürümeye başladı.

Beş ay kadar önce her şey tıkırındaydı aslında. Jeno, Jaemin ve kendisi; gayet iyi anlaşan, birbirleriyle sık sık vakit geçiren ve birbirleri hariç neredeyse kimseyle -en azından Renjun'un bildiği kadarıyla- arkadaşlık kurmayan bir üçlüydü. Ne olduysa o gün oluvermişti.

Lanetli gün.

Renjun'un o günü lanetli ilan etmesinin sebebi, Jaemin ve Jeno'nun sevgilileri olduğunu itiraf etmeleriydi. Birkaç hafta boyunca bunu ondan saklamışlardı, kız arkadaşları ile daha çok vakit geçirmeye başlayınca da bahaneleri tükenmiş, söylemekten başka çareleri kalmamıştı. İşte o gün bugündür araları eskisi kadar sıkı değildi. Renjun, eskiden onların en değerlisiydi sanki ama şimdi basit bir arkadaşlarıymış gibi davranıp hislerini önemsemiyorlardı. Ara sıra birkaç jest yapmalarının dışında halini hatrını bile sormaz olmuşlardı.

my propellers, norenminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin