mission six

18.6K 1.2K 1.5K
                                    

Gözlerimi yavaşça açtığımda, hiç tanımadığım bir evdeydim. Dünkü ev.. Hyunjin beyin evi. Ama koltukta falan değildim. Yataktaydım. Ciddi ciddi yataktaydım.

"Kalktın mı?"

Banyodan çıkan Hyunjin ile kafamı ona döndürdüm. Hyunjinin üstünde sweatshirt ve pantolon vardı. Benim ise üstümde hiçbir şey yoktu. Evet ciddi ciddi çıplaktım. Ama yorgan ile üstümü örmüştüm. Hyunjin şaşkınlığımı anlayıp yarım ağız sırıtmıştı.

"Hatırlamıyor musun?"

Kafamı hayır anlamında sallayıp gözlerimi kapatarak bir şeyler hatırlamaya çalışmıştım. Lanet olsun.. galiba sandığım şeydi.

"Hatırlıyorum."

"Tekrarlamak, ister misin?"

"Hayır."

Hyunjin ıslak saçlarını, havlu ile kuruturken siyah dolabını açıp oradan mavi bir sweatshirt ve pantalon çıkarıp yatağa, yani üstüme atmıştı.

"Al şunları giy."

Kafamı tamam anlamında salladıktan sonra, Hyunjin gülümseyerek odadan çıkmıştı. Ben bunu nasıl yapmış olabilirim ki? Patron ile.. cidden. İğrenç. Çalışanlar, arkadaşlarım, herkes bunu iğrenç bulacak. Bir çarpıda, kıyafetleri giydikten sonra telefonumu aramaya başladım. Masanın üzerinde gördüğümde, ayağa kalkarak masaya yönelip, telefonumu elime almıştım.

35 cevapsız arama, 789 mesaj.

Heralde, Seungmin ve Jeongindi. Çok fazla merak etmişlerdir diye dudaklarımı ısırarak, Jeongini aramıştım. Seungmin beni her an öldürebileceği için, Jeongini aramıştım.

"Alo?"

"Felix! Sonunda açtın. Tebrikler.. neredesin sen!?"

Jeongin bağırarak konuştuğunda, telefonu biraz geri tutmuştum.

"Hyunjin'de kaldım."

Zorlanarak söylediğimde, karşı taraftan ses gelmemişti. Bu yüzden alo demeye devam etmiştim, ki telefondan Seungmin'in sesi gelmişti.

"Hyunjin'de mi kaldın! Ben polise gittim haberin var mı? Bir kere bile bakmadın mı telefonuna?!"

"Hayır bakamadım.. şarjım yoktu.."

"Adresini ver. Ben geleyim, ya da taksi çağırayım."

Seungmin sakin bir ses ile dediğinde, tamam diyerek adresi vermiştim, ve telefonu yüzüme kapatmıştı. Evde, kesinlikle boku yiyecektim. Olayları anlatacak, falanda değildim. Bu çok utanç vericiydi. Telefonu sweatshirt'ün cebine koyarak odadan çıktım. Etrafı kontrol etmiştim, ama kimse yoktu. Biraz daha ileri gidip, mutfağa baktığımda'da kimse yoktu. Merdivenlerin önüne geldiğimde, Hyunjin aşağı da salonun kapısının önünde telefon ile konuşuyordu. Sessiz bir şekilde merdivenlerden inerek, ceketimin yanına gelmiştim. Hala o alkol şişelerinin olduğu poşet orada duruyordu.

"N'apıyorsun?"

Hyunjin bana seslendiğinde kafamı ona döndürdüm. Tek kaşını kaldırmış, kulağında ki telefonun hoparlörünü eliyle tutarak bana bakıyordu.

"Gidiyorum."

"Nereye?"

Elindeki telefonu indirip aramayı, tek tuşla sonlandırmıştı. Ben ise titreyen sesim ve elime aldığım ceket ile orada dikiliyordum.

"Evime.."

"Hiçbir yere, gitmiyorsun."

Telefonu cebine koyarak, söylediğinde sinirlenmiştim. Ne demek gitmiyorum? Evime gidemez miyim? Kendimi kasmayarak, ceketimi almıştım.

"Hayır, gidiyorum."

"Gitmiyorsun."

Kaşlarını çatarak, üstüme doğru yavaş adımlar ile geldiğinde, kafamda karmaşa çıkmaya başlamıştı. Gerçekten bu adam sinirimi oynatıyordu.

"Bana karşı çıkma. Dün canın yeterince yandı, yine yakmak istemiyorum. Bence sende istemezsin."

Dilini yanağında dolandırarak söylediğinde, yutkunarak ceketimi giymeye başlamıştım. Her hareket ettiğime kaşı daha fazla çatılıyordu.

"Sana gitmiyorsun, dedim."

"Seungmin geliyor, artık çok geç."

Üstümü düzelterek yanından geçip gitmek fikrindeydim. Ama sadece üstümü düzeltme kısmını yapabilmiştim. Çünkü yanından geçmek isterken, kolumdan tutup koltuğa taraf çekmişti. Ben burada yaşayacak değilim! Bana böyle davranmaya hakkı yoktu!

"Gitmek istiyorum, burada kalmam için bir sebep yok."

"Öyle mi? Yok mu?"

Dalga geçerek söylediğinde, kafamı sallamıştım. Ellerim titremeye başlamıştı. Her şey yapabilirdi, her an. Bu yüzden korkuyordum.

"Bugün ki görevinden, haberin var mı?"

"Neymiş, görevim?"

Nereden geliyor bu cesaret Felix?.. içimde ki sesler ile kavga ederken Hyunjin, bana daha fazla yaklaşmıştı. Şirket dışında olmama rağmen, bu beni şirket dışında bile görev verebilme gücüne sahipti. Zaten bir bağırsa dünya yerinden zıplardı.

"Burada kal."

"Hayır!"

Bağırdığım gibi sesim evin içinde, yankılanmıştı. Fark ettiğimde dudaklarımı ısırarak kafamı eğmiştim. Hyunjin ise kaşlarını daha fazla çatarak bana bakıyordu.

"Görevlerime, uymak zorundasın."

"Hayır, istemiyorum.."

--

Mission / Hyunlix ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin