KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE

1.1K 80 5
                                    

"Bu saatte uyanır mıydın sen Özge? Hem neden erken geldin, kahvaltı yapmadınız mı?" Annemlerin bu saatte uyanmasına şaşırmamak gerekirdi. Ben pansiyona gelene kadar yaklaşık bir, iki saat geçmişti uyanmamın üzerinden. Annem beni nerede biliyordu? Kimle biliyordu? Orçun dün gece her şeyi ayarladığını söylemişti. Neyi, nasıl ayarlamıştı peki? 

"Denize gidelim dedik ya, hazırlanmaya geldim." Pot kırmamak için sorduğu soru üzerinden cevap vermemiştim. Annemi biliyordum çünkü, her cevap bir soru doğuracaktı.

"Bu saatte mi? Senin şuan manda gibi uyuyor olman lazım." Annemi sabahın erken saatinde uyanmış olduğuma -gözüyle gördüğü halde- inandırmaya çalışmayacaktım. Odaya çıkıp ilk iş dün gece üzerimde olan kıyafetlerden kurtuldum. Bikinimi giyip, havlumu da alıp pansiyondan çıktım. Sahile gidip biraz kafa dinleyecektim. Son yaşananlardan sonra kendimi odada yatağa bağlasam daha çok kafayı yiyebilirdim. Sahile geldiğimde dün gece gözümde canlanmıştı. Canlanmaması olası değildi. Bıraktığımız şişeler tam karşımdaydı. Beni burada da öpmüştü. İkinci öpücük, bu kumun üstündeydi. 

Daha fazla dram yok. Deniz çarşaf gibi, hava henüz cayır cayır yanmıyor. Sahil de boş sayılır. Keyfine bak seenn...

"Ne-ne oluyor yaa? Deprem mi oluyor, tsunami, bu ne? Ne oluyoor?"

Gözlerimi panikle aralamıştım. Gözlerimi panikle aralamam için önce kapalı olması gerekiyordu. Anlaşılacağı üzere şezlongta uyuya kalmıştım. Ben panikle bağırınca şezlongun altından bir kafa gözüktü. Yalnız bir saniye. Ben bu kafanın sahibini tanıyorum... B-bu, bu o gece üstüme atlayan çocuk!!

"Ne işin var senin burada? Uzak dur benden, hemen!" Hışımla şezlongtan kalktım ve ona karşı gardımı aldım. Gardımı alırken nasıl komik bir halde göründüğüm  umurumda bile değildi!

"Sakin olup, şezlongun altındaki topu bana verir misin?"

"Koskoca sahilde topunuz neden buraya kaçıyor? Hem siz ne ara buraya geldiniz? Beni daha önce neden uyandırmadın?"

"Haklısın, geldiğimizi sana haber vermem gerekirdi. Çok afedersin."

"Sus! Zaten geçen gece yaptığını unutmadım, suçlusun bari suçunu bil be!"

"O gece bir oyundu. Kendini benim yerime koysana. Oyun oynuyorsun ve senden birini öpmeni istiyorlar. Öpeceğin kişi yakışıklı ve yalnız bir delikanlı. En güzel yanı da onu tanımıyorsun. Öpmez miydin? Oyun gereği?" Şimdi bu bana laf altından yalnız ve güzel kız mı demeye çalıştı? Şımardım, kabul. Haklıydı belki de. Beni tanımıyordu. Ben olsam oyun gereği her şeyi yapardım. Arkadaşlar arasında adımın oyunbozana çıkmasından iyiydi.

"Tamam, haklısın. Kurban psikolojisi işte."

"Yine de kusura bakma, bu şekil tanışmak istemezdim. Ben Devrim." Elini uzatmıştı. Gündüz gözüyle daha çok ısınmıştım Devrim'e.

"Özge ben de, memnun oldum. O değil de başın nasıl oldu? O gece..." Lafımı bitirmeme izin vermemişti.

"İyiyim, önemli bir şeyim yok. Kötü olan sadece seni öpmediğim halde boş yere şişenin başımda kırılması oldu o kadar." Gülüşünü görmemem için arkasını dönmüştü. 

"Öyle miii??" Şezlongun altından aldığım topu sırtına atmıştım. Şimdi gülme sırası bendeydi.

"Şimdi de sırtıma top yedim öyle mi? Sırada ne var hanımefendi?"

"Bilmiyorum, elime ne geçerse!!" Ben lafımı bitirdiğimde Devrim arkasına bakmadan denize doğru koşmaya başladı, ben de arkasından. Ayağımızın altındaki kum soğuyana kadar sahilde vakit geçirdik. Denize girdik, voleybol oynadık... Avşa'ya geldiğimden beri en eğlendiğim zamanlardan birini geçiriyordum. Kimle olduğumun önemi yoktu. Mutluydum, ve bu bana yetiyordu.

Avşa AdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin