8

75 41 0
                                    

Rica etsem oy ve yorum bırakır mısınız?
Düşüncelerinizi merak ediyorum.

İyi okumalar...

Artık üzülmek gibi bir aptallık yapmayacaktım, istenmediğim yerde duracak halim yoktu. İçimde ki ölü hislerim bile yorulmuştu. Bu durumu yaşamaktan yorulmuştum, çok bitik hissediyordum. Odama girip gene bir pop müzik açtım. Ağlamadım, üzülmedim, herhangi bir yere gidiyormuş gibi çantamı toplamaya başladım. Bir yandan da çalan pop müziğe eşlik ediyordum.

Karaları bağlamadan hadi bana gel

Durma durdurma beni

Odayı kendi zil sesim doldurdu, o beni arıyordu. Şaşkınlıkla ile telefonu açtım.

Bir şey söylemeden ilk o konuştu, "neden mesajlarıma cevap vermedin. Birşey oldu sandım." Sesine endişe karışmış gibi hissettim.

Saçmalama, senin için kim endişelenir.

Telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım. Ondan 5 mesaj vardı. En sonuncu 10 dakika önce atılmış ve beni merak ettiğini bildiren bir yazı yazmıştı. Ona cevap vermediğim için mi endişelenmişti. "Orada mısın? Bir şey söyle."

Telefonu hemen kulağıma geri koydum. "Buradayım, üzgünüm sana cevap vermeyi ununttum."

"Rahatsız ettiysem kusura bakma, annen ile tartışmıştın. Ben tekrar bir şey olsu sandım, o yüzden."

"Hayır sorun yok, telefon elimde değildi. O yüzden mesajları görmedim."

Elbette sorun yok, seni istemeye gelen olmadı.

Bunu ona söyleyecek değildim. "Pekala, öyle olsun." Cevap vermedim. Bir süre sustum o da konuşmadı.

"Nasılsın," diye sordum.

"Daha iyiyim. Sen nasılsın?"

Eşyalarımı toplamaya devam edip, "iyiyim," diye mıraldandım.

Derin bir nefes çekti içine, "sanırım kapatmam gereken yere geldik."

Keşke gelmeseydik, kapatmasını istemiyordum. Onunla konuşmak huzurlu hissettiriyordu. "Sanırım, hoşçakal." Karşılık vermeden suratıma kapattı. Şaşkınlıkla telefona baktım, neden yüzüme kapatmıştı ki?

Eşyalarımın çoğunu koymuştum. Su içmek için mutfağa gittim. Dolap kapağını açtığımda annemin su bardaklarını makineye yerleştirdiğini anladım. Çaresizlikle en üstde ki bardaklara baktım, çok yukarıdaydı. Arkamda ki sandalyeyi almak için döndüğüm de tezgahta ki bulaşık detarjanı yere döküldü. Bir bu eksikti sanki, işim yokmuş gibi birde onu silmekle uğraşacaktım. Söylene söylene sandelyeyi alıp üzerine çıktım. En yukarı ulaştığım da kaybettiğimi sandığım kupa mı gördüm. Heyecanla gülümseyip ona uzanırken öndeki bardak yere düştü. Kırılan taneleri umursamadan kupama uzanmaya çalıştım. Bardağıma dokunamadan sandalyede dengemi kaybedip hızla kendimi yerde buldum.

İki kolum kırılan bardakların üzerine denk gelince acı bir çığlık attım. Acıyla koluma baktım, cam parçaları saplanmıştı ve kanıyordu. Annem içerden iyi misin diye seslendi. Sinirle kapıya doğru doğru baktım. O kadar bağırışıma gelmeye bile tenezzül etmiyordu. Cevap vermedim, hırsla ayağa kalkıp parçaları toplamaya çalıştım. Ama kolumun acısı buna izin vermiyordu. Çenem acıyla titredi, parçaları daha fazla toplayamayacığımı fark ettiğimde bıraktım.

Bekledim, annemin gelmesini bekledim. Babamın beni kalkmaya zorlandığım yerden kaldırmasını bekledim. Sessizce canım acıya acıya ağladım ve onların gelmesini bekledim.

1 dakika

2 dakika

3,4,5 dakika

Gelmediler

Kolumun acısı katlanılmaz bir hal alınca mutfaktan çıkıp banyoya gittim.

Kendimi bu kadar fazla değersiz hissettiğim bir an olmamıştı.

Kolumda ki camları çıkarmaya çalıştım, cesaret edemiyordum. Sonra anne ve babam beni düşünmememişken kendimi düşünmemin saçma olsuğunu anladım. Kolumda ki camları teker teker çıkardım. Dişlerimi sıkararak sesimi çıkarmadım. Hala beni merak edip gelmiyorlardı. Çıkardığım camlardan kanlar akmaya başladı.

Bu kanlar kolumdan değil kalbimden akıyordu. Ölü kalbimin son damlalarıydı bunlar. O ölmek istememişti ama şimdi toprağın altındaydı.

Babama en sonun da istediğim bisikleti aldırmıştım. Sürmeyi bilmediğim için babam ile sürmem gerekiyordu ama ben kendim öğrenip babama sürpriz yapmak istiyordum. Sabah herkesten erken kalkmıştım. Bir kere sürüp geri gelecektim. Bodrum kattan zorla çıkardığım bisikletimi bahçede biraz binmeden sürdüm. Kendimi yapabileceğime dair telkin edip bu sefer binerek sürmeye çalıştım. Dengemi bir türlü kuramadığım için ayaklarım ile destek alıyordum. En sonunda dengemi kurup belli bir yere kadar gittiğim de hızımı arttırdım. Bu bana cesaret vermişti. Bahçede ki taşlara dikkat etmeye çalışıyordum ama taşlar çok sıklaşmıştı. Büyük bir taşa çarptığım da bisikletimin üzerinden yere düştüm.

Kafamı sert bir şekilde yere vurduğumda baba diye bir çığlık attım. Akan göz yaşlarımı durduramıyordum. "Baba!" Tekrar bağırdım. Hızla evimizin kapısı açıldı, babam şok olmuş bir şekilde koşarak yanıma geldi.

"Acıyor." Babam dikkat ederek beni kucağına aldı ve yere oturdu. "Neden beni beklemedin, ben öğretecektim sana."

Hıçkırdım, "sana sürpriz yapıp mutlu etmek istemiştim." Babam hüzünle bana baktı. "Böylede canımı yaktın bebeğim."

Dudaklarımı büzdüm, "özür dilerim." Sonra elimi kafama götürdüm. "Çok acıyor."

Babamın dolu gözleri alnıma odaklandı. "Kanıyor," dedi.

"Acıyor," dedim tekrar. Vurduğum yeri öptü ve gözünden bir damla yaş aktı.

"Acıyor," dedim tekrar, gelip öpmesini bekler gibi.

Gene gelmedi ve ben bugün de geçmişimi kanattım.

Sevgiyle kalın...

KALBİ GÜZEL ADAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin