Hayatın sizi nereye çekeceğini asla bilemezsiniz, hayat sizi oradan oraya alır götürür. Ya bu düzene uyarsınız, ya da olanları kabul etmeyip bu düzenin gerçekliği karşısında ezilir kalırsınız.
Hayatın acıması yoktur ve her attığınız adımın bir karşılığı vardır, er ya da geç bunu her insan fark edecek şeyler yapar.
Oikawa ve Iwaizumi bunu biliyordu, bunu daha önce tatmışlardı ama daha önce hiç bu kadar dönülmez bir yola girmemişlerdi.
Oikawa sabah erkenden uyanmış, artık sevdiğim adam demekten çekinmediği hatta bunu derken gurur duyduğu yüzü izlemeye koyulmuştu. Hafif günışığının vurduğu esmer teni, siyah kısa saçları, kemikli burnu ve uyuyor olmasına rağmen hafif kızgınmış hissiyatı verdiren kaşlarıyla; onun sevebileceği tek şeydi.
Elini Iwaizumi'nin yüzüne getirip yavaşça sevdi, o kadar narin dokunuyordu ki, uyanmasına imkan bile yoktu.
Oikawa kendini uzun zamandır bu kadar huzurlu hissetmiyordu. O kadar uzun süre kaçmıştı ki kendinden, gözünün önündeki gerçekleri görememişti. Görmek istememişti. Bu huzura çok daha önce ulaşabilirdi belki çocuksu inadı olmasaydı. Sonuçta ulaşmıştı, ne kadar süreceği umrunda değildi.
Bir tarafı ise kötü biteceğini söylüyordu, çok erken yelkenleri suya indirdiğini bağırıp duruyordu yüzüne. Ne kadar bu da bir gerçekliğe dönüşebilecek olsa da, Oikawa görmezden geliyordu.
Görmezden geliyordu çünkü bir şeyler hissetmeyi özlemişti. O kadar uzun süre korkarak yaşamıştı ki, bir şeyler hissetmeyi unutmuştu. Robot gibiydi, arada Sugawara'nın ona bir insan olduğunu hatırlatmasına ihtiyaç duyuyordu.
Oyunculuğu kendi gerçek hayatına geçirmişti, gerçek hiçbir hissi yoktu. Yap denileni yapıyor, yapma denilen yerde kendi kuralları içine alıp ölçüyordu. Rol icabı gibiydi her şey, sanki hayatı önünde yazılmış bir senaryoydu da onu oynuyor gibiydi. Gerçeklikten, samimiyetten uzaktı. Ta ki, bu hissi bastırmayı kesene kadar. Artık gerçekti, hissediyordu. Sevdiğini, sevildiğini hissediyordu. Bu kadar güzel hissettirdiğini bilseydi, çok daha önce kollarını açardı esmer tenli adama.
Iwaizumi'nin hafif kıpırdanmaları ile düşüncelerinden sıyrıldı. Yüzüne sıcak bir gülümseme yerleştirdi ve uyanmasını bekledi, onun aksine esmer tenli oğlan Oikawa'yı gözü kapalıyken kendine çekti ve boyun çıkıntısına gömdü kafasını.
Oikawa hafif sivri koyu saçlarına öpücükler kondurdu, kokusunu iyice içine çekti. Daha önce de bu kokuyu duymuştu ama bu eşi benzeri olmayan bir his gibiydi onun için. Huzurla gözlerini kapattı.
"Bence video en iyisi. İnsanlar daha çok faydalanabilir, reklam açısından düşünün." dedi Sugawara ve arkasına yaslandı.
Akaashi ona katılıyor gibi görünüyordu, Iwaizumi'nin de aklına yatmıştı. Sadece Oikawa biraz endişeliydi.
"Soruları rastgele seçecek olmak beni korkutuyor, içinde ne olduğunu bilirsek de tadımız kaçar." dedi koltuğunda dönerken.
"3 soru pas hakkınız var." dedi Akaashi.
"Tamam, tamam ama bugün olsun, yarın uyumak istiyorum." dedi Oikawa.
"Arıyorum o zaman?" dedi Sugawara Akaashi ve Iwaizumi'yi kontrol ederken.
"Ara." dedi Iwaizumi ve Oikawa'nın koltuğunu hızlıca çevirdi.
"Merhaba! Ben hepinizin bildiği üzere Oikawa, bu da işte, işte Iwaizumi." dedi gülerek.
"Bugün, sorduğunuz sorulara cevap vereceğiz. Umuyoruz ki bizi çok zorlamadınız." dedi ve güldü Iwaizumi ekleyerek.
"Pekala, ilk sorumuzu çekelim." dedi Oikawa ve elini kutunun içine daldırıp bir kağıt seçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
starlights [iwaoi] -tamamlandı-
FanficTAMAMLANDI. Oikawa ve Iwaizumi alanlarında başarılı iki oyuncuydu fakat aralarında bitmeyen bir rekabet vardı. Birbirlerini sevmiyor, birbirlerinden rol çalıyorlardı. Ta ki, menajerleri onları kandırıp başrolü paylaştırana kadar. iwaoi x au