Hepimiz dışarı çıktığımızda derin nefes almıştık. İsteseydik eğer orada bir kavga çıkartabilirdik fakat daha ilk günden bunu yapamazdım. Böyle ilerlersem eğer çok fena şeyler olacaktı. Talia sinirle nefes alarak, "Ay ben bu sürtüğü yolarım!" dedi. Ben ise iç çektim. Yapardı. O da sinirlenince gözü kararanlardan biriydi. Mihri ise pembe ojeli tırnaklarına bakarak, "Dikkat ettiniz mi beni bile gıcık ettiler. Acaba bu ne zamana kadar devam edecek. Yok yani ille de geçen sene yaşadığı olayları mı ona hatırlatmalıyız," dedi öfkeyle fakat daha çok umursamaz tavırla. Başımı salladım. Az önce Ayçin'e öyle söyledikten sonra yakamızı bırakmıştı. Bir an çok kısa bir an gözündeki korkuya şahit oldum. Korkunç bakıyordu; sanki gerçekten de beni öldürmek ister gibiydi.Talia, "Peri, sen geçen sene olanların üzerinde duruyor musun?" diye sordu. Kaşlarımı çatarak bileğime taktığım fulara baktım. Belli olmuyor muydu? Elbette o konuyu hâlâ kafama takıyordum. "Unutmam mümkün mü, Talia?" diye sordum. Okulun giriş kapısının yakınlığında idik. Dışarı çıkarsak eğer bu konuyu unutmak zorunda kalacaktık.
"Elbette, mümkün değil. Zor günler geçirdin, geçirdik. Ama şimdi iyisin, değil mi? Aslında değişmiş gibisin. Artık eskisi gibi saldırgan değil, kendini kontrol edebiliyorsun." Bu benden emin olma şekliydi galiba. Ona öyle olduğunu söylemek isterdim ama değildim; ben değişmedim sadece kendi kalıbımda değilim. Bedenimi ruhuma ait hissetmiyordum; çünkü çoktan onu da binlerce kat yukarıdan yere doğru fırlatmıştım. Tıpkı Eflin gibi...
"İyiyim," dedim kısaca, iyi olmadığımı bilerek. Bu yaz neler yaptığımı bilseydiler eğer kesinlikle beni durdurmaya çalışacaklardı. Onun için en iyisi susmaktı; belki de herkes gibi susarsam, bu kez kazanabilirdim.
Mihri ise, "Seninle çizgi film izleyebilirim. Kendini daha iyi hissedersin," dediğinde kahkaha atmıştım. Hayatımın en büyük hatası olurdu. Çünkü Mihri'yle kesinlikle bir şey izlemek mümkün değildi. Bir sonraki sahneyi daha önceden söylüyordu. Bu inanın bana çok sinir bozucu hareketti. Bense asla spoi seven biri değildim.
Talia, "Her neyse, bu konuyu kapatalım. Çocuklar dışarıda ağaç oldular. Valla Azer sövmeye başlamadan gidelim," dediğinde Mihri, "Bok yer Azer,"'demişti. Mihri kesinlikle ama kesinlikle küfrü sevmezdi. Delirirdi. Hele kadınlara yönelik küfürlere dayanamıyordu. Benim güzel kızım. Doğru olan da buydu zaten.
Okuldan dışarı çıktığımızda Azer ellerini iki yana açtı. "Allah'ıma bin şükür. Gelenlerin içinde bizimkiler de geldi." Bu da ülkesine ait bir deyimdi.
Gülerek ona baktım. Koluna vurup, "Ne oldu? Alt tarafı beş dakika bekledin. Görende ne sanır!" diye ikazda bulundum.
"Anasını satayım..." giye devam edecekti ki Mihri, "Hii!" deyip dudağına vurdu. "Salak herif ne diye küfrediyorsun yanımızda?" diye sordu ciddi ciddi. Azer göz devirdi. "Ne yapayım balam (yavrum)? Sinirlendiriyorsunuz beni. Beklemekten nefret ederim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRLANGIÇ FIRTINASI (Askıda)
ChickLit🩸Dikkat! Hikâyede +18 sahneler bulunacaktır. Türkiye'nin ünlü kolejinde üst üste cinayetler, ölüm vakaları artıyordu. Herkes bunu normal karşılıyordu çünkü bu kolejde okumak bile en büyük şans iken, kim cinayetlerin peşine düşerdi ki? Varlıklı ail...