6

3.7K 377 156
                                    

Draco, Quidditch sahasına girdiğinde Harry'yi görmeyi bekliyordu ama yoktu. Bu karanlıkta onu nasıl görecekti bilmiyordu gerçi, asasını çıkarıp lumos büyüsüyle etrafı aydınlattı. Yine yoktu beklediği kişi.

Kaşları çatıldı merakla, yoksa ekilmiş miydi? Bu düşünceleri yanında esen hafif rüzgarla bölünmüştü. Dönüp baktığında Harry'nin süpürgesi üzerinde, yanında durduğunu gördü. Kaşları kalktı ilgiyle. "Potter? Artistik tavırlarını neye borçluyuz?"

"Gece antrenmanı Malfoy. Anlamadığın ne kadar belli." 

"O niye?"

"Beni bir kere bile yenememenden." Sırıttı Harry, sırıtınca gecenin karanlığında gözleri parlamıştı. "Haydi, kap süpürgelerden birisini. Şu tepeye kadar yarışalım." Eliyle küçük bir dağın tepesini gösterdiğinde Draco onu ikiletmeden, sorgulamadan Quidditch malzemelerinin olduğu çadıra gidip bir tane süpürgeyi aldı ve üzerine binerek yükseldi.

Harry ile yaptıkları yarış bile denemeyecek süpürge sürme macerasından sonra tepenin üzerinde durdular. Süpürgesinden inip çimlere kendini bırakan ilk kişi Harry oldu. Draco da onu taklit ederek çimlere oturduğunda karşı karşıyaydılar. 

Aralarına oturan sessizlik rahatsız edici olmalıydı, ikisi de bunun olması gerektiğini düşünüyor olsalar da sessizlik rahatsız edici olmaktan çok içinde anlayış barındırıyordu. Yüzlerindeki sakin ve huzurlu ifade geceden ne kadar keyif aldıklarının bir göstergesiydi adeta.

Belki de birbirlerinden bu kadar keyif alıyorlardı.

"Annen iyi mi?" diye sordu Harry sessizliği bölerek. 

"İyi." dedi Draco. "Babamın Azkaban'da olması pek hoş değil ama hak ettiği konusunda ikimiz de hemfikiriz. Kendisini toparlamaya çalışıyor, Bakanlığın gözetimi altında olduğumuz için biraz rahatsız tabii ama bunu neden yaptıklarını ikimiz de biliyoruz."

"Yani... Rahatsızlığı falan yok?" diye tekrar soran Harry'nin asıl sormak istediğini anlayan Draco hafifçe gülümsedi. "Senin için yalan söylediği için pişmanlık duyup duymadığını mı sormaya çalışıyorsun Potter?"

Harry'nin yanakları kızardı. Göremiyor olsa bile vücudundaki yangıdan hissettiğine göre kızarıklık yanaklarından kulaklarına çıkıyordu. "Bunu nasıl anladın?" diye sordu. Sahiden sorguladığı şey buydu.

"Birbirimizi anlayabileceğimiz çok şey olduğunu söylemiştim." Draco iç çekti. Burada Harry ile bulunduğuna ve didişmeden muhabbet edebildiğine hala inanamıyordu. Yıllarca böyle bir an yaşamanın hayalini kurmuştu ve şimdi gerçekleşiyordu. "Bu arada sorunun cevabını vermem gerekirse, pişman değil."

"Olması gerekmez mi?" Harry'nin meraklı bakışları Draco'nun yüzündeydi. Buz mavisi gözlerin de kendisini süzdüğünü görebiliyordu. "Sonuçta kocası Azkaban'da, siz Bakanlık tarafından denetleniyorsunuz falan."

"O yalanı senin için söylemedi." dedi Draco. "Pişman olmasını gerektirecek bir şey yok."

"Doğru, senin için söyledi." diye mırıldandı Harry. "Ölmediğini bilince... Söyledi işte."

Yalnızca o kadar değildi. Draco bunu biliyordu. Annesi onun her şeyinden haberdardı, Potter'a olan hislerinin de farkındaydı elbette. Onu Malfoy malikanesinde ele vermediği an  fark etmişti. Draco da içinde uzun zamandır sakladığı hisleri dayanamayıp annesine bir bir anlatmıştı.

"Aynen." Harry'ye döndü. "Annemle çok ilgilendin Potter, bir şey mi anlamalıyım?" 

Esprili dille sorduğu soruya Harry yanıt vermedi. Kendi annesini hiç tanımamıştı, tanımak için her şeyini verirdi belki de. Draco'nun veya herhangi bir kimsenin ailesiyle sınanmasını istememişti. Bu, Malfoy ailesi olsa dahi.

𝐌𝐔𝐒𝐈𝐂 𝐌𝐀𝐓𝐂𝐇「ᴅʀᴀʀʀʏ」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin