2. Bölüm - Acı

13 7 1
                                    


Ne olduğunu anlamamıştım. Gözlerimi ormanda açtım. Dur bi dakika yoksa bunlar rüya mıydı. Kumsal yaşıyor mu? Ela? Neredeler? İkisinin de evlerine gittim. Yoklar. Tereddüt içinde kendi evimin kapısını açtım. Kan vardı ama kurumuştu. Banyoya doğru yavaşça ilerledim. Gündüz olduğundan dolayı korkunç görünmüyordu fazla.

Kapıyı açtım. Yerde kafasından ayrılan beden duruyordu. Küvetin içi kan dolu. Her yerde kan izi var. Korkarak ters olan kafayı elime alıp çevirdim. Nefesim kesildi. O olamaz o . O . BETÜL . Betül diye bağırdım. Kafası kazınmıştı. Ve yazı yazıyordu.

_ Sırayla tüm sevdiklerin. Farklı şekillerde ama aynı sonuç. ÖLÜM. Ya kızın peşini bırak ya da tüm sevdiklerinin ölümüne şahit ol!_

Yazıyordu.

Olamaz . Gözlerim daha fazla dayanmaz kapıyı kırıp oturma odasına baktım.  Duvarda kanla yazı yazıyordu.

_ DİKKATLİ BAK İÇİNDEYİM_

Bu ne demek yani. Anlamadım. Dün geceki sesten mi bahsediyordu? İç sesim. Yoksa ruhumla mı alakalı. Anlamsız. Arkadaşlarımdan sadece Narin kalmıştı. O nerde , acaba şimdi napıyor? Onu da kaybetmek istemiyorum..

Gece çöktü. Ama tek bir iz, belirti yok. Kimseden. Hatta ben bile. Nerede olduğumu bilmiyorum. Kaybolmuştum.

Daha neyimi alacaksın dünya
her şeyimi kaybetmişken...

Merhaba, ben acı...
İçinize kalbinizden girer, oraya yerleşir, uzun süre sizinle kalırım. Bir tedavim yok. Bir kere beni içinize aldığınız zaman, beni oradan çıkarmanız çok zor olacaktır.

Hepiniz aslında acı içindesiniz. Biliyorum, hepiniz benden nefret ediyorsunuz. Ama aslında ben size zarar vermek için değil, sizi gerçeğinizle buluşturmak için giriyorum kalbinize.

Siz sustukça ben büyüyeceğim. İçinize ata ata, biriktire biriktire beni büyütmekten başka bir şey yapamıyorsunuz.
Siz sustukça acınız artacak.

Birde bazıları var, onların içinde büyümüyorum. Onların içine kocaman bir parça olarak yerleşiyorum zaten...

Yatağımda uzanıp olanları düşünüyordum. Tavanı izliyordum. Bu gece okula, olayın yaşandığı yere gideceğim. Olanları tekrar canlandıracağım. Birşeyler, bir ipucu, iz olmalı.

.
..
...

Telefonum çaldı.
Arayan polisti.

- Alo Tuğçe İlkim ÖZ ile mi görüşüyorum?

- Evet buyrun bir sorun mu var?

- Seferihisarda bir trafik kazası Hilal ÖZ ve Halil ÖZ vefat etti. Başınız sağolsun.

- Ne! Siz ne saçmalıyorsunuz? Allah aşkına! şaka kaldıracak durumda değilim!

- Seferihisar Ürkmez Mezarlığında yarın saat 6 da defnedilecekler.

- SUSUN OLAMAZ BU HAYIR! HAYIR!
**
Telefonu kapattım.

Yine ben geldim acı..
Bilmem tanır mısınız, Tuğçe diye bir kız var. İstanbul'da yaşıyor. Dün akşam saatlerinde göreve çağrıldım. Tuğçe nin içine yerleşme görevi. Şu an kalbindeyim, üstelik yüzbinlerce kiloyum. Annesini ve babasını kaybetmiş duyduğum kadarıyla. Susuyor. Tek Kelime etmedi, giderek büyüyorum içinde.

Çaresiz hissediyor, biliyorum.
Hayatımda ilk defa birinin kalbini içinden okşamak istiyorum. Dokunuyorum kalbine, iç çekiyor. Biraz daha üzülüyor, biraz daha ve ben biraz daha büyüyorum. Kalbinden dolup taşmak, tüm vücuduna yayılmak üzereyim. Kıpırdayamayacak hale getirecek kadar büyüyorum içinde.

Kalbin sırılsıklam.
Biliyorum, acın büyük.
Ama içindeki dünya ondan da büyük...
Biliyorum...
🖤

Yatakta sarkıttığım elimi izliyorum. Gözlerim ağlamaktan kurumuş, kolumdaki üçüncü şişe serum bitmek üzere, Hayatımın en korkunç sakinliğini yaşıyorum. Önce bağırdığımı hatırlıyorum, çok bağırdığımı. Kendimi yere bıraktığımı, yerleri yumrukladığımı, kendimi kaybettiğimi ve bir daha bulmak istemediğimi hatırlıyorum. Sonra o ilk iğneyi yiyişim. Yavaş yavaş sakinleşmeye başlamam, ama etkisi geçtikçe delirmem, etkisi geçtikçe kafayı yer gibi acı çekmem. Serum üstüne serum, serum üstüne serum. Delireceğimi düşünüyorlar ve haklılar. Delirdim. Sakin göründüğümü biliyorum ama kafam bir delinin kafasından farksız. Ölümden başka bir hedef göremiyorum kendime. Ölümden başka bir amaç bulamıyorum kafamda. Ne yapacağım, ne yapmalıyım, nasıl yapacağım soruları artık art arda gele gele tüketti kendini. Şimdi geride tek bir soru kaldı, onların yanına nasıl gideceğim? Bir köprüden mi atlamalıyım, bir arabanın önüne mi? Bir binadan mı atlamalıyım, bir trenin önüne mi? Bir silah mı dayamalıyım kafama, bir bıçak mi tam kalbimin üzerine? Bir kutu ilaç mı içmeliyim, yoksa kendimi bir ölüm orucunun kollarına mi atmalıyım? Hangisi? Hangi siyle süzülüp gitmeliyim bu dünyadan?

Siz acı çekmek nedir bilir misiniz? Saniye saniye çekmek, milim milim her türlü acıyı en derininizde yaşamak nedir bilir misiniz? Siz ölmek nedir bilir misiniz? Ölmek. Ölüm. Bir daha alınamayan nefesler. Bir daha aralanmayan dudaklar, bir daha... bir daha... kızım diyemeyecek bir anne, baba.

Kalbim sakinlikten durmak üzere, oysa ben bağırmak istiyorum...

Yoruldum. Gücüm kalmadı artık. İçim yanıyor. Yavaş yavaş ölüyorum. Adamın dediği tuttu.

daklarımdan ufacık bir ses çıkmıyor. Gözlerimi kapatiyonu Ve günler sonra açıyorum, Aynı odadayım, ayni serum başımda, hemşireler girip çıkıyor. Bağırmak istiyorum, duvade yumruklamak istiyorum. Bir ara bir doktorun sesini duyu rum, "Hiç iyi değil. Gözetimimiz altında kalması gerekiyo Gözlerim kapanıyor, koluma bir iğnenin girişini hissediyorum.

Bagira bağıra açıyorum gözlerimi. "Anne! Anne! Baba!" Nefes nefese, kan ter içindeyim. Bağırıyorum, çığlıklar atıyorum, hemşireler dalıyor odaya. Iki kolumdan tutuyorlar beni. "BABA YARDIM ET! ANNE NEREDESİNİZ." Bir igne saplanya üst bacağıma, kalbim yavaşlıyor, gözlerim kapanıyor.

Bir rüyaya dalıyorum, yıllar öncesine gidiyorum rüyamda bir hatıramı sunuyor Allah bana rüya olarak, hediye ediyor şu sanki. Hastanedeyiz, annem ben babam. Ben yedi yaşındayın. İgne vurulacağım hatırlıyorum. Hastane yatağında yatıyorum arkamı dönmüşüm ve ağlıyorum. "Anne çok korkuyorum, istemiyorum iğne! Tatlı şurup versinler söylesene!" Annem gülüyor, bana doğru eğiliyor. "Sen benim kızımsın," diyor, "iğneden mi korkacaksın?" Sonra rüyam karışıyor, günler öncesini görmeye başlıyorum, "Seferihisarda bir trafik kazası..." Bağırarak uyanıyorum saatler sonra kollarımdan tutuyorlar, sakinleştirmeye çalışıyorlar.Uyutuluyorum Uzunca bir süre uyuduktan sonra bitkisel hayattan farksız boş boş bakıyorum etrafa. Bir hap veriyorlar, içiyorum uyuyorum. Uyanıyorum, uyuyorum, uyuyorum, uyanıyorum. Bende bir nevi ölüyüm sanki.

Günler geçiyor böyle, benim acım geçmiyor. Bağırarak uyanıyor, aglayarak uyuyorum. Ellerini tutmak istiyorum annemin. Babama sarılmak istiyorum. Ders çalışmak istiyorum onlann zoruyla. Babamın bana, "Naber çirkin?" demesini istiyorum. annemin "Kız sen manyak misın bu ne gürültü?" diye odama girmesini istiyorum. Sarıldıkça o muhteşem anne kokusunu duymayı özlüyorum, sanıldıkça o tras losyonu kokusunu duymak istiyorum. Sarılmak istiyorum. Güvende olduğumu bilmek istiyorum. Onlara dokunmak istiyorum. Boş boş yanlarında oturup televizyon izlemek istiyorum. Onları istiyorum, onları istiyorum, onları istiyorum. Hayatımda hiçbir seyi istemediğim kadar, hayatımdan vazgeçecek kadar onları istiyorum.

Gecenin bir vakti uyanıyorum. Gözlerim ağır ağır cama kayıyor, camda tek başıma yansımamı görüyorum ve hızla kapatıyorum gözlerimi. Içimden bir ses "Artik böylesin," diyor, "Tek başına, yapayalnız." Gözlerimden birkaç damla yaş süzülürken uyumaya zorluyorum kendimi. Yapayalnız olacağım bir dünyaya uyanmak istemiyorum...

KÂBUS/ TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin