2

201 27 82
                                    

"Kabul etmiyorum."

Subin kollarını göğsünde birleştirerek, sitemkar bir tonda konuşmuştu. Sejun yarım saattir onun kabullenmesini bekliyordu ama nafileydi. Mızmız bir bebek gibi bir türlü kabullenemiyordu, en sonunda pes eden Subin kendini çimlerin üzerine atmıştı. Sejun'da Subin'in yanına uzanıp gökyüzüne bakmaya başladı.

20 dakikalık maç yormamış gibi yarım saat boyunca da Subin'in dırdırını çekmişti. Gözlerini kapatarak üstünde ki yorgunluğu atmaya çalıştı ama duyduğu çığlık sesi ve koşarak uzaklaşan ayak sesleri yüzünden neye uğradığını şaşırmıştı. Gözlerini açıp yerinde doğrularak ne olduğunu algılamaya çalıştı, ama yan tarafına baktığında Subin'in yerinde yeller esiyordu.

Tamamen ayağa kalkıp sıkıntıyla yanaklarını şişirdi, Subin sayesinde maraton giden hayatı renklenmişti, sahanın dışına çıkıp etrafına bakınarak yürüyordu. Nereye kaybolmuştu bu çocuk? Bir yandan da düşünüyordu, maçtan sonra nasıl bu kadar enerjik olabiliyordu...

Ona doğru gelen bedeni farkedince ellerini beline koyarak, azarlayıcı anne şekline bürünmüştü. Subin, hyungunun yanında mahçup bir şekilde duruyordu.

"Bana haber vermeden öyle ortadan kaybolmakta ne? Ya kaybolsaydın, zaten buralara hâkim değilsin."

Tek kaşını kaldırarak cümlesini tamamladığında, karşısındakinden sadece bir gülümseme kazanmıştı.

"Farkındaysan kaybolmadım ve kaybolsamda sen beni bulurdun."

Kedi gibi Sejun'a sırnaştığı zaman onun bu haline gülmüştü ve saçlarını karıştırmıştı.

"Hem böyle aceleyle nereye gitmiştin?"

Subin düzelerek saçlarını düzeltti ve kuruyan dudağını diliyle ıslatarak konuşmaya başladı.

"Babam geldi sandım."

Sejun merakla dudaklarını aralayıp babasını sorduğu zaman, Subin eliyle onun ağzını kapatarak onun susmasını sağladı.

"Babamın gizli bir işi varmış ve uzaklarda çalışıyormuş. Bunu annem söyledi o yüzden bende pek bir şey bilmiyorum."

Sejun kalbinde oluşan yumruya bir sebep bulamayıp, bir iki adım gerileyerek aralarında ki mesafeyi açtı. Sessizce yutkunarak düşündüğü şeyin olmaması için, içten içe dua ediyordu. Aklında ki düşünceleri bir yana bırakıp, Subin'in elini tutarak ona evinin nerede olduğunu sordu. 1 sokak aşağılarında oturuyorlardı.

Subin'i evinin önüne getirdiğinde, birbirlerine iyi geceler dileyip gülümsediler. Sejun arkasını dönüp gidecekken, Subin koşarak ona yetişip onun elini tutmuştu. Sejun arkasını dönerek küçüğüne bakmaya başladı.

"Yarında birlikte vakit geçirelim mi?"

Utana sıkıla bu cümleyi çıkardığında, karnının kasıldığını hissedebiliyordu. Sejun'un olur demesi sayesinde gülümsemişti.

"O halde yarın bana mahalleyi gezdirirsin."

"Tabi ama pek sakin bir yer değil burası."

Subin merakla ağzını araladığında, annesinin ona seslenmesi yüzünden ağzını geri kapadı. Sejun kafasını yana atarak Subin'e bakmaya başladı.

"Sorularını yarın öğrenirsin, anneni kızdırmadan git."

Subin gülerek el sallayıp evine koştuğunda, Sejun sadece arkasından bakıyordu. Tatlı bir arkadaşı olmuştu, onun gün boyu yaptıklarını düşündüğünde kendi kendine gülmüştü. Ellerini cebine koyup yerde ki çakıl taşlarını tekmeleyerek, evine doğru yürümeye başladı. Eve ulaştığında zili çalıp sırtını duvara yaslamıştı.

"Subin! Sana kaç defa dedim Jaws'a o kadar süt verme diye."

Subin eliyle kulaklarını kapatıp, annesinin cırlayan sesini duymamayı sağlamıştı ama annesinin attığı terlikle, olduğu yerden fırladı.

"Birde kulaklarını kapatıyor!"

"Tamam anne ya."

Oflayarak Jaws'ı kucağına aldı ve sanki kedi onu anlayacak gibi kediye kızıyordu.

"Annem bana kızdı bu yüzden de bende sana kızacağım. Ben sana böyle mi öğrettim oğlum, neden tabakları kırıyorsun?"

Kediyle beraber odasına girdiğinde, Jaws'ı minderine bıraktı ve Jaws'ın tüyleriyle oynamaya başladı. Yumuşacıktı... Böyle yapması Jaws'ın hoşuna gittiği için, mırıldanıyordu. Bugün olanları düşündüğünde gülümsemişti. Arkadaşını şimdiden çok sevmişti tabi annesine de anlatmayı ihmal etmedi. Jaws'ın uyuduğunu görünce, elini onun tüylerinden çekti ve kendini yatağına attı.

Elinde ki çatalı yemeğin içinde gezdirip sıkıntıyla yanaklarını şişirdiğinde, annesi gözlüğünün üstünden Sejun'a baktı. Ellerini masada birleştirerek gözlerini oğluna dikti.

"Eğer yemeğinle böyle oynamaya devam edeceksen, çık odana ve ders çalış. Bakıcınla beraber sana atıştırmalık yollarım."

Sejun bir şey demeden ayağa kalkıp odasına gittiğinde, annesi oğlusunun arkasından sadece bakıyordu. İyi bir anne olamadığını biliyordu ve bunu telafi etmek istiyordu ama, Sejun'un babasından boşandığından beri ilgilenemiyordu...

İç çekerek yatağının üstüne oturup eline test kitabını alıp, sorularla bakıştı ve kitabı kapatarak sehpaya gelişi güzel fırlattı. Yatağında uzanarak gözlerini tavana dikti ve yarını düşünerek gülümsedi. Kesinlikle bu çocuk ona iyi geliyordu.

Birgün de iki bölüm.

Umarım hoş olmuştur, olayın yavaş yavaş içine girmeye başlayacam.

İmaginary Love [Sebin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin