"Onunla konuşmanın vakti geldi Min Ji."
Bayan Lim'ın konuşmasıyla beraber içtiği kahveyi sehpaya bıraktı. Vaktin gelip gelmediğini bilmiyordu ama korkuyordu, oğlunu kaybetmekten deli gibi korkuyordu.
"Anlattıktan sonra bana olan davranışından endişe ediyorum."
Bayan Lim'ın eli Bayan Jung'un eline gittiğinde, güven verircesine sıktı ve samimi bir şekilde gülümsedi. Eskiden Min Ji'nin yanında olamadığı için üzülüyordu ama şimdi ise telafi etmek için yanındaydı. Ne olursa olsun arkadaşının üzülmesine izin vermeyecekti.
Eun'un gülümsemesi sayesinde azda olsa rahatlamıştı ve ayağa kalkarak Subin'in odasına ilerledi. Eunha'da Sejun'u alarak evden ayrıldı, amacı o ikisini baş başa bırakmaktı. Anne-oğul aralarında ki her şeyi halledebilirlerdi, ayrılmak istemeyen Sejun sürekli somurtup duruyordu. Daha birkaç saat önce birlikteydiler, biraz ayrı kalmaları onlar için daha iyiydi...
Kapının tıklanmasıyla beraber elinde ki kitabı masaya bıraktı ve boğazını temizleyerek 'girebilirsin' dedi. Annesinin içeri girerek yatağa oturmasına anlam verememişti. Oturduğu sandalyeden kalkarak annesinin yanına oturdu.
"Sana bir şey anlatacağım ama sözümü kesmeden dinle."
Annesinin çekinerek kurduğu cümleye sadece kafasını salladı. Ne diyebilirdi ki zaten? Derin bir iç çekerek kendini uzun konuşmasına hazırladı, dudaklarını aralayarak olayı tüm benliğiyle ortaya döktü.
"Sana babandan ve yaptığı işlerden bahsetmemiştim ya."
Göz ucuyla oğluna baktığında, Subin sadece kafa salladı.
"Aslında baban sandığın kadar mükemmel biri değildi... Kendisi uyuşturucu pazarlayıp satıyordu."
Subin'in seslice yutkunması yüzünden, yerde duran bakışları kısa bir süreliğine oğluna dönmüştü sonradan tekrardan yerle buluştu.
"Bende onun için çalışıyordum... Ameliyatlara girerek insanların vücuduna uyuşturucu enjekte ediyordum, ama oğlum sana yemin ederim ki isteyerek yapmıyordum. Tehdit yüzünden yapıyordum."
Duydukları karşısında donan Subin, ne yapacağını bilmiyordu. Ağzını aralayıp bir şey söyleyecekken, annesinin konuşması yüzünden tekrar kapadı.
"Birkaç yıl böyle geçerken, sonradan olan olay yüzünden işler değişti. Vücuduna aktardığımız uyuşturucunun dozu ağır olduğu için, gebe bir kadının hayattan kopmasına sebep oldum..."
Duyduğu son şeylerle düşünce yetisini kaybetmişti, annesinin bir katil olduğuna inanmak istemiyordu, zaten babasından ümidini kesmişti ama ya annesi...
Duyduğu hıçkırık ve koluna dokunan eller yüzünden birkaç adım geri gitti. Bu olanlar fazlaydı, gözünde mükemmel bir imaja sahip olan ailesi bu olamazdı. Dolan gözleri yüzünden görüş alanı bulanıklaşmıştı, o kadının yerinde annesi olabilirdi ve en kötüsü de pis bir işe kurban gitmeleri de. Annesinin ona yaklaşmasını ve ağlamasını umursamayarak dışarıya doğru koştu. Nereye gideceğini bilmeden öylece koşuyordu, öfkeden ve kendini kasmaktan dolayı olan bedenine soğuk etki etmiyordu.
Sadece her şeyden herkesten kaçmak istiyordu, kimseyi görmek dahi istemiyordu. Gözünün önüne gelen annesi ve Sejun yüzünden gözlerinden teker teker yaş düştü.
"Eunha oğlumu istiyorum."
Ağlamaktan dolayı kızaran gözleriyle bir ümit ona baktı, onun böyle çekip gitmesi onu endişelendiriyordu. Bayan Lim, elini Bayan Jung'un sırtına koyarak teselli edici cümleler kuruyordu. Sejun ise etrafta dönüp dolaşmaktan bir şey elde edemeyeceğini anlayarak, kabanını kaptığı gibi dışarıya fırladı.
Ne olursa olsun onu bulacaktı ve öyle bir sarılacaktı ki hiç ayrılmayacakmış gibi hissedecekti. Koşması yüzünden gözünden düşen yaşlar, soğuk rüzgarın etkisiyle soğuyordu. Etrafına bakınarak bir ümit Subin'i aramaya koyuldu. Evde kendini parçalarcasına ağlayan bir kadın ve dışarda pervasızca onu arayan bir genç...
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Umarım beğenmişsinizdir :)
Bu bölüm biraz kısa oldu ama kusura bakmayın, geçiş bölümü gibi bir şeydi...
Bundan sonra az bölüm kaldı, final çok yakında.
