Annesinin vaaz verici konuşmasına daha fazla dayanamayıp, öksürdü ve akan burnunu çekip dik dik annesine baktı.
"Hiç bana öyle bakma Subin efendi, dün yağmur altında dururken benden onay almışmıydın. Dur bi... Hayır, şimdi uslu bir çocuk ol ve şu çorbanı iç."
Annesi son lafınıda söyleyip odadan çıktığında, Subin ne olduğu belli olmayan çorbayla bakıştı. Allah aşkına bu çorbada neyin nesiydi? Kaşığı alıp çorbaya baktığı zaman yüzünü buruşturdu. Tamam her yemeğe saygısı vardı ama hayatında hiç görmediği çorbayı neden içsindi ki?
Çorbayla bakışmaya devam ettiğinde, dış kapının zili çalmıştı. Kapının açılıp kapanma sesinden sonra, annesinin sesi odaya kadar duyuldu.
"Hoş geldin oğlum, dümdüz ilerle ve hemen solda duran odaya git. Ben size bir şeyler getiririm."
Sejun kabanını çıkartarak kadının önünde saygıyla eğildi ve doğruca Subin'in odasına yöneldi. Dün ki mahalle gezisinde Subin rahat durmayarak, sürekli akşam ki yağmurdan kalan su birikintilerinin üstünde zıplıyordu. Sonucu da şuan yatakta hasta olarak yatmasıydı, birde Sejun'un ona yakınlaşma çabasıda boşa çıkmıştı.
Odanın kapısını arkasından kapattığında, bakışları çorbadan Sejun'a çıkmıştı.
"Hoş geldin hyung!"
Subin yataktan fırlayarak Sejun'un yanına koştu ve sıkıca sarıldı. Sejun bu aniden gelişen olaya şaşırmıştı ve bekletmeden kollarını ince bele dolamıştı. Başını Subin'in boynuna gömerek kokusunu içine çekti ve gülümsedi.
"Minik bebek hasta mı olmuş."
Subin huzursuzca kıpırdanıp geri çekildi ve burnunu çekip kaşlarını çattı. Ağzını açıp konuşacağı sırada dudaklarının üstünde ki dudaklar buna engel olmuştu. Subin'in eli havada kaldığında, Sejun onun elini tutarak iyicene kendine çekti ve ellerini ince bele doladı.
Subin ne yapacağını bilemez haldeydi, heyecandan kalbi göğüs kafesini delecekmiş gibi atarken, tüm düşünce duyusunu kaybetmişti. Anın tadını çıkarmak istermişçesine, Sejun'un kiraz kokan dudaklarının tadına baktı. İkilinin dudakları ahenkle hareket ederken, kapının tıklatılmasıyla anın büyüsü kaybolmuştu.
Subin hemen ayrılarak yatağına geçti ve yorganı kafasına kadar çekip, kızarmış yüzünü saklamaya çalıştı. Az önce yaşananlarda neydi öyle...
Sejun, Subin'in kaçışına içten içe gülerken boğazını temizledi ve kapıyı açtı. Subin'in annesi onlara kurabiye ve portakal suyu getirmişti. Sejun, kadının elinde ki tepsiyi alarak teşekkür etti ve giden kadının arkasından kapıyı kapattı. Yönünü yatağa doğru çevirdiğinde kıkırdadı ve yatağın başına oturarak, tepsiyi sehpaya bıraktı.
"Subin... Subin, buharlaştın mı yoksa?"
Alay dolu konuşması yüzünden, Subin yorganı üstünden çekerek Sejun'un koluna vurdu.
"Birde dalga geçiyor! Hem o neydi öyle?"
"O neydi mi? Bak buydu."
Kollarını Subin'in etrafına koyarak üzerine eğildi ve dudaklarını Subin'in dudaklarına bastırıp uzun bir öpücük bıraktı.
"Buydu."
Kendi dudaklarını yalayarak Subin'e baktığında, Subin ne zaman tuttuğunu bilmediği nefesini dışarıya bıraktı ve hızlı atan kalbinin sesininin duyulmaması için, içten içe kendini yiyip parçaladı. Zaten hastaydı ve üstüne üstlük bu olaylar yüzünden nefes alamayacak raddeye gelmişti.
"Bu konu hakkında herhangi bir şey duymak istemiyorum, eğer dalga geçmeye kalkarsan bir daha yüzümü göremezsin."
Sinirli ama tatlı çıkan sesine Sejun gülmüştü. Subin kaşlarını çatarak karşısındakine bakmaya başladı. Sejun ellerini havaya kaldırarak tamam dedi. Ortamda ki hoş anı Subin'in art arda hapşırması bölmüştü, Sejun yatağın ucunda ki peçete kutusunu alarak Subin'e uzattı.
Sejun eline çorba kasesini alarak kaşığı çorbanın içine koydu ve bakışlarıyla çorbayı işaret etti.
"Bu çorba bitecek."
"İçmek istemiyorum."
Dudak büzerek reddetmesi Sejun'u ilgilendirmemişti, çorba dolu olan kaşığı Subin'e doğru uzattı.
"Ya içersin ya da..."
Bir şeyler bulmak için düşünmeye başladığında, Subin burnunu çekerek Sejun'a bakıyordu.
"Hah buldum, ya içersin ya da seni öperim."
Kendinden emin bir şekilde konuşarak sırıtmıştı, bu fikir yüzünden Subin'in içinde fırtınalar kopuyordu. Eğer içmeyi kabul etmezse hevesli gibi gözükecekti, ama kabul ederse de utangaç olarak gözükecekti. İçinde ki savaşı bitirerek ağzını araladı, Sejun ona gülüp çorbayı yedirtmeye başladı. Tabi on kaşığından dördünü kendisi içiyordu.
Aslında aklımda daha farklı bir öpüşme sahnesi vardı ama bu ficte o sahne olmaz :)
O sahneyi anca hot yazacağım ficlerde kullanayım.
Soft yapmaya çalıştım ama inşallah becerebilmişimdir. Daha erken yayımlardım ama annemden bir rahat yok ki 😟