Aradan geçen 2 haftalık zaman diliminde Subin iyicene kendine gelmişti. Şimdi yine kıpır kıpır ve enerjik halindeydi. Jaws'ın, Subin'in bacaklarına sürtünerek ilgi istemesi yüzünden, ikilinin oyunu bölünmüştü. Subin kedisini kucağına alıp tüylerini okşamaya başladığında, kedi istediği ilgi sayesinde mırıltılar çıkarmaya başlamıştı.
Sejun elinde ki konsolu bırakarak Subin'in yanına oturdu ve o da kedinin tüylerini okşamaya başladı. Odada sadece kedinin mırıltısı ve saatin sesi duyuluyordu. Sıkıntı dolu geçen zaman, odadakileri epeycene sıkmıştı. Sejun, uyuyan kediyi kucaklayarak mindere bıraktı ve Subin'in elini tutarak onu odadan çıkardı. Subin sorgulayan bakışkarıyla Sejun'a baktığında, gördüğü tek şey sırıtma ve göz kırpmaydı.
Subin'in yanakları azda olsa pembeleştiğinde, Sejun'dan hariç her yere bakındı. Onu utandırmaktan başka bir şey yapmıyordu. İkili ayakkabılarını giyerek dışarıda el ele doğru yürümeye başlamıştılar. Subin boşta ki eliyle parkı gösterdiğinde, o tarafa doğru yönelmiştiler.
Parka girer girmez Subin koşarak salıncaklardan birine oturmuştu, Sejun hızlı adımlarla ona yetişip arkasına geçip salıncağı ittirerek sallamaya başladı. Subin demirleri sıkıca kavrayıp 'daha hızlı' gibi şeyler söylemesi üzerine, Sejun olabildiğince hızlı sallamaya başlamıştı. Sallamanın etkisiyle uçuşan saçlar ve tatlı bir melodi gibi çıkan kıkırdamalar, ortaya eşsiz bir manzara çıkartıyordu. Hangi insan böyle bir manzaraya hayran kalmazdı? Tabikide Sejun'da hayran kalanlardandı.
Salıncak durduğu zaman Subin hemen kalkarak yerini Sejun'a verdi, şimdi sallama sırası ondaydı. Sejun'a sıkı tutun dedikten sonra, kendi çapında hızlı sallamaya başladı. Tabi öyle narin ve küçük bedenden ne kadar hızlı sallama olacaksa... İkili salıncak eğlencelerini bitirip bu seferde birbirlerini kovalamaya başlamıştı. Koşma konusunda iyi olan Subin, açık arayla kolayca Sejun'dan kaçabiliyordu. Kaydırağın üstüne çıkıp saklandığında eliyle ağzını kapatarak güldü. Sejun ise Subin'i arıyordu ve olabildiğince ses çıkartmamaya çalışıyordu. Kaydırağın üstünde ki karaltıyı görünce aklına bir fikir geldi ve kaydırağın altında durmaya başladı. Subin etrafını kolaçan ederken Sejun'un olmadığını farketmişti, onu öylece burada bırakıp gitmezdi değil mi?
Kaydıraktan aşağıya doğru kayarak her tarafta hyungunu aramaya koyuldu. Kolundan tutulup köşeye çekildiği zaman tiz bir çığlık attı. Sejun'un 'benim' gibi sözleri korkuyla yerinde duran bedeni sakinleştirmişti. Kaşlarını olabildiğince çatıp hyunguna baktı.
"Derdin ne ya senin, bir ortadan kayboluyorsun birde ödümü koparıyorsun."
Subin'in hızlı hızlı konuşması bitince, Sejun derin bir nefes aldı ve eğilerek Subin'in yanağından öptü.
"Kaydırağın hemen altındaydım ve korkuttuğum için üzgünüm."
Subin gülerek Sejun'a sarıldığında, bu kollarda huzur bulduğunu anlamıştı. Sejun'da kollarını ona dolayarak iyicene kendine çekti ve Subin'in başına küçük öpücükler kondurdu. Birkaç dakikalık sarılmanın ardından ikili evlerine doğru yola çıktılar, yeniden mutlu ve dopdolu birgün geçirmenin keyfi sayesinde gülümsediler. Sejun, Subin'in evinin önüne geldiği zaman durdu ve Subin'i kendine çekerek dudaklarına kapandı.
Birkaç dakikalık süren yumuşak dokunuşlardan sonra ilk ayrılan Sejun olmuştu, ikili nefes nefese birbirlerine baktıkları zaman, arkadaş gibi olmadıklarının farkına varmıştılar. Sejun'un itirafından sonra Subin'de itirafını yapmıştı.
"Gökyüzünde ki yıldızların gözlerinin içinde parlaması gibi benimde sana karşı bir sevgim var Subin. Her ne kadar o sadece senin arkadaşın diye düşünsemde kalbime söz geçiremiyorum."
Subin şaşkınlıkla açılan ağzını kapayıp yutkundu ve aralarında duran birkaç adımlık mesafeyi o kapattı. Sejun'un elini tutarak kendi kalbinin üstüne koydu ve o da itarafını yaptı...
"Sana her yakınlaştığımda hızlı atan kalbim bile benden önce seni sevdiğimi biliyordu, gökyüzünde ki yıldızlar, ay ve yaratan şahit olsun ki bende seni seviyorum ve bu sevgim arkadaşça değil."
Sejun aldığı itiraf karşısında gülümseyerek, dudaklarını Subin'in alnına bastırdı. Subin'in istem dışı kapanan gözleri ve tekrardan hızlanan kalbi hiç ona yardımcı olamıyordu. Ufak bir öpücük bile vücudunu alev gibi yakıyordu.
Sabahın köründe ne yazmışım kgsfjöngdmhn
Unarım beğenmişsinizdir, sizce kitap nasıl ilerliyor? Aklınızda fikirler varsa sunun, belki kitapta yer edinir :)