1.1

728 91 47
                                    

''Jaehyun, bana aşkın nasıl bir şey olduğunu öğretir misin?''

Duyduğum şeyle kafamın içi adeta bir savaş alanına dönmüştü. Düşünceler beynime hücum ederken, Taeyong gözlerini beklentiyle kırpıştırdı.

Kalbim acıyordu fakat bu iyi bir şeydi. Ona hissettiğim tüm duygular bir anda kalbime hücum etmiş orayı yakmıştı. Taeyong'un teklifi bir rüya olmalıydı. Beklentiyle bana odakladığı gözleri, aralık duran dudaklarıyla kusursuzca karşımda duruyordu işte. Aşık olduğum adam. Canımı ne kadar yakmış olursa olsun yine burada onun kollarındaydım.

''Cevap vermeyecek misin?''

Sessiz kalmamın üzerine usulca sorduğunda kalbimin üzerindeki yük kaybolmuş, dudaklarım hafifçe kıvrılmıştı. Başımı göğsüne gömerken, ''Öğretirim.'' demiştim sessizce. ''Öğretirim Taeyong.''

Taeyong'da hafifçe gülümserken, göğsüne yasladığım çenemi hafifçe tutmuş yüzümü yüzüne çevirmişti. Dudağımın kenarını öperken, ''Artık kaçışın yok.'' diye söylendi derin bir sesle. ''Artık istesen de bırakmam seni.''

Bırakmasını istemiyordum ki zaten, asla istemezdim. Onu sevmeyi sürekli kaybettiğim bir oyun olarak görmüştüm fakat öyle değildi ben bu oyunun kazananıydım. Bu benim için, bizim için yeni bir başlangıçtı.

''Beni asla bırakma, ben istemesem bile sıkıca tut beni.''

Taeyong belimdeki ellerinin baskısını artırırken, dudaklarım yumuşakça dudakları tarafından esir alındı. Bunu yapmaktan asla sıkılmazdım. Onun dudakları her seferinde dudaklarımı daha farklı şekillerde keşfederken ben ise bu dokunuşlar karşısında yanmaktan başka bir şey yapamıyordum.

Kalçalarımda duran ellerle sabırsızlandığımı hissederek kucağına atlarken, Taeyong'da ellerinin baskısını artırmış merdivenlere yönelmişti. Beni odasındaki yatağa bırakırken bir anlık dudaklarımız ayrıldı. Taeyong'un koyu gözleri üzerimde dolaşırken dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı.

''Öyle şeyler geçiyor ki aklımdan Jaehyun...''

Aklından neler geçiyordu bilmiyordum fakat tahminlerim doğrultusunda o aklından geçen şeyler benimde istediğim şeylerdi.

Yakasından tutup onu kendime doğru çekerken yaramazca gülümsedim. ''O zaman aklından geçen o şeyleri yap.''

Alt dudağını dişlerken, gözleri suratımın her yerinde dolaştı. Beni çileden çıkarıyordu. Sabırsızca dudaklarına uzandığım sırada kafasını iki yana salladı. ''Şu an gidip duş almam lazım ve okumam gereken bir senaryo var.''

''S-senaryo?''

''Reklam filmi için.'' Saçlarımı öperken, ''İşlerimi hallettikten sonra seninim.'' demişti adımlarını banyoya doğru atarken.

Kafamı sıkıntıyla yastığa koyarken dudaklarımı büzdüm. Onun her dakika her saniye yanımda olmasını istiyordum. Başka hiçbir şeyi görmesin gözü hep bana baksın istiyordum fakat bu çokça popüler ve meşgul birisinden beklenmeyecek bir şeydi.

Birkaç dakika sessizce uzanırken sabahtan beri bir şey yemediğim gelmişti aklıma. Karnım seslice guruldarken yattığım yerden doğrulmuş odadan çıkmıştım.

Mutfağa adımlayarak dolabın kapağını açtım fakat gördüğüm görüntü suratımı buruşturmama sebep olmuştu. Birkaç meyve dışında hiçbir şey yoktu. Elime küçük bir elma alarak mutfaktan çıktım. Gözlerim sabırsızca merdivenlerde dolaşırken, Taeyong'un hemen duştan çıkmasını istiyordum. Hemen kollarına atlamak ve onu öpmek istiyordum. İçim bir lise öğrencisi misali kıpır kıpırdı. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu fakat o çıkana kadar beklemeliydim.

Elimdeki elmadan bir ısırık alıp televizyonun karşısına kurulacağım sırada gördüğüm kapıyla durakladım. Alt katta misafir odasının hemen yanında kapalı duran bir kapıydı ve içim aniden merakla dolmuştu. Kapalı kapının ardında ne olduğunu merak ederken bulmuştum kendimi.

Ne olabilirdi ki? Evdeki herhangi bir odaydı işte. Omzumu silkerek salona ilerlediğim sırada içimdeki his beni yine durdurmuş kapıya doğru adımlamıştım. Derin bir nefes alarak odanın kapısını açtım. Adımlarım yavaş ve merak doluydu. Kapıyı açtığımda burnuma dolan boya kokusu kaşlarımın çatılmasına sebep olurken, odaya iyice girmemle gördüğüm şeyler beni şoka uğratmıştı. Her yerde portreler vardı. Kara kalem çizimler ve yağlı boya tuvaller... Gördüğüm şeylerle elimdeki elma yere düşerken dudaklarım şokla aralanmıştı.

''Jaehyun?''

Arkadan duyduğum kalın ses tüylerimi diken diken ederken, korkuyla yutkundum. Korkak bakışlarım ve titreyen ellerimle odanın ortasında durmuş, azarlanmayı bekleyen bir çocuktan farksızdım fakat beni asıl dehşete düşüren şey Taeyong muydu yoksa odanın her yerinde bulunan tuvallerde kendi yüzümü görmek miydi bilmiyordum.

⸻ ♡ ⸻

⸻ ♡ ⸻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
you are just a fan // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin