0.4

885 107 67
                                    

Taeyong beni öylece bırakıp gideli 8 saat olmuştu. Saatleri sayarken sabahı görmüştüm. Göz kapaklarımı her kapattığımda Taeyong'un alaycı suratı düşüyordu gözümün önüne. Bu yüzden göz kapaklarım ne kadar feryat etselerde kapatamamış uykunun kollarına bırakamamıştım onları.

Başucumdaki dijital saatim 7'yi gösterirken içeriden bir takım sesler duymaya başlamıştım çocuklar uyanmış olmalıydı, ben ise hiç uyuyamamıştım...

Aşkın bu kadar yakıcı olduğunu bilseydim aşık olmazdım, hayallerin bu kadar yıkıcı olduğunu bilseydim de asla hayal kurmazdım. Lee Taeyong tek bir gecede beni zirveye taşımış sonrada acımadan aşağı bırakmıştı...

"Jaehyun uyan." Taeil hyung seslendiğinde kendimi zorlayarak yataktan indim, okula gitmeyecektim fakat çocuklarla kahvaltı etmeliydim.

Odamdan çıkarak mutfağa adımladığımda, "Berbat görünüyorsun." demişti Mark çekinmeden.

"Biliyorum."

"Okula gidecek misin?"

Kafamı iki yana salladığımda kaşları çatılmıştı sinirle. "Saçma bir sorun yüzünden okul hayatını mahvedemezsin Jaehyun. 1 haftadır gitmiyorsun zaten."

Şu an okul hayatım pek de umurumdaymış gibi görünmüyordu.

Taeil hyungun çatılı kaşları normale dönerken, "Sen de bir şeyler var." demişti şüpheli gözlerle. "Farklı bir şeyler..."

Gözleri üzerimde geziniyor neyim olup olmadığını kavramaya çalışıyordu.

"Dünkünden bile kötü görünüyorsun."

Önümdeki pilavı karıştırırken, "Seviştim." dedim tek seferde.

Hepsinin surat ifadesi bir an değişmiş gözleri üzerimde gezinmişti.

"Seviştin mi, kiminle?" Jungwoo sorduğunda sıkıntılı bir nefes alarak arkama yaslandım. "Taeyong ile."

Ortalık bir anlık ölüm sessizliğine bürünmüş birkaç saniye sonra Mark'ın sinir bozucu kahkasıyla dolmuştu.

"Tabii, ben de Lee Donghyuck ile öpüşüyorum her gece."

Jungwoo kafasını sallarken, "Evet." demişti. "Rüyanda."

Normalde olsa ikisinin atışmasını keyifle izleyebilirdim fakat şu an berbat haldeydim. Ciddi tuttuğum surat ifademi süzen Taeil hyung, "Sen ciddisin." demişti kısık bir sesle. "İyi de nasıl?"

Omzumu silktim.

"Dün gece siz çıktıktan sonra buraya geldi."

"Ne yani Lee Taeyong burada mıydı?"

Kafamı sallayarak devam ettim. "1 haftadır beni aradığını söyledi. Beni aklından çıkaramadığını..." Sesim sonlara doğru güçsüzleşirken boğazım düğümlenmişti. "Onunla yattım. Hayalimi gerçekleştirdim. Fakat o beni öylece bırakıp gitti işte. Bana sadece bir hayran olduğumu hatırlattıktan sonra çekip gitti."

"Piç herif." Taeil hyung kaşlarını çatarken bir küfür daha savurdu. "Şerefsiz. Bu kadar aşağılık birine mi hayrandın bunca yıl?"

Sorusuna gözlerimi kaçırdım, ben ona hâlâ hayrandım...

Mark şaşkınlıktan araladığı ağzını yeni kapatırken, "İnanamıyorum." demişti. "Film çekiyoruz sanki."

⸻ ♡ ⸻

Kendimi yatağıma atarken saatlerdir bakmadığım telefonumu elime aldım. Instagrama girdiğimde Taeyong'un bugünkü radyo yayını için attığı storyi görmüştüm. Bu kötülüğü kendime yapmak istemiyordum fakat ona hâlâ hayran olan tarafım yayını açmak için beni zorluyordu ve başarmıştı da.

Yayını açtığımda onun gülümseyen suratıyla kalbim hızlanırken, rujun etkisiyle kırmızılaşan dudaklarını nasıl vücudumda dolaştırdığı gelmişti aklıma. Beni nasıl yaktığı ve nasıl kül ettiği...

Bir süre konuşulmuş, bir şarkı açılmış ve hayran aramalarına geçilmişti. Birkaç hayranın ona sevgi sözcüklerini iletmesi içimdeki duyguları taşırırken yayını arayıp ona aşık olduğumu haykırma isteği yakama yapışmış dakikalardır boğazımı sıkıyordu. Fakat sıradaki arayan kişinin sesini duyduğumda bu his hızla uzaklaşmıştı üzerimden. Yattığım yerden doğrulurken, kalbimin sesi kulaklarıma geliyordu. Taeyong'un ise duyduğu şeyle biçimli kaşları öfkeyle çatılmıştı.

"Merhaba ben Mark. Lee Taeyong'a neden bu kadar aşağılık birisi olduğunu ve neden bir piç gibi davrandığını sormak istiyorum."

⸻ ♡ ⸻

⸻ ♡ ⸻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
you are just a fan // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin