IX

395 44 33
                                    

Zayn bir ileri bir geri yürüyor ve bir şeyler bulmaya çalışıyordu.
Niall ise zar zor açtığı çukura iki askerin de bedenini atmış ve üstünü tekrardan kapatmış son rötuşlarını yapıyordu. Neyse ki karlardan dolayı o kısmı daha rahat kapatabilmişti. Dorothea ise sadece ağlıyordu.

"Hepsini öldürsek nasıl olur?" dedi Zayn sanki bu iyi bir planmış gibi. "Önümüze çıkan tüm askerleri öldürürüz böylece şehirden çıkmanı engelleyecek hiçbir şey kalmaz."
Hem Dorothea hem de Niall Zayn'e cevap vermeye çekinmişlerdi.

Niall en sonunda askerleri gömmeyi bırakmış ve Dorothea'nın yanına oturmuştu. Dorothea başını onun omzuna yasladı.

"Ne yapmalıyız?" Niall Zayn'e sordu. Bir kolunu da Dorothea'ya sarmıştı.

"Gitmeye devam edeceğiz." Zayn onlara doğru adımladı ve Dorothea'nın ellerinden tutup onu ayağa kaldırdı.

"Seni yalnız bırakmayacağım. Buraya kadar geldik. Geri dönmüyoruz."

"Boş yere çabalıyoruz belki de." Dorothea Zayn'in asla duymak istemediği şeyleri söyledi.

"Hayır. Gideceksin. İstediğin yere yerleşip iyi bir hayat yaşayacaksın. Kimse seni tanımayacak."

"Neden sadece kabullenmiyorsun?" Dorothea bir şeyleri görmesini istedi. Ona inanıp bir süre sonra aptal gibi ortada kalmak istemiyordu çünkü.
Fakat ona inanmayı ve söylediklerinin gerçek olmasını o kadar çok istiyordu ki...

"Ağlama. Gideceğiz. Güneye yerleşeceksin. Güven bana."

"Zayn. Güzel dostum. Lütfen biraz sakinleş."
Niall'da oturduğu yerden kalktı. "Leydim haklı, belki de boş yere gitmemeliyiz."

"Ağlama, sikeyim." Zayn'in gözleri hala Dorothea'daydı. Niall yine de konuşmaya devam etti.
"Belki de buradan geri dönsek ve leydiyi iç kısımlardaki köylerden birine bırak-"

"Sakın. Sakın devamını getirme."
Dorothea oradan biraz uzaklaştı. Kendisini sakinleştirip onunla iyi bir konuşma yapması lazımdı.

"Buraya kadar geldik. Bu artık sadece onun hayatını değil benim hayatımı da etkiliyor. Onun yaşaması gerekiyor. Duydun mu beni? Onun mutlu olması gerekiyor."

"Kimse onu senin istediğin kadar mutlu etmeyecek dostum görmüyor musun bunu?" Niall'ın sesi yükselmişti. "Eğer sen veya ben burada olmasaydık, bu kadın şu an o iki askerden birinin altında olacaktı! Neden görmüyorsun? Sen onu koruyamazsın, bu dünyada kimse kimseyi koruyamaz!"

"Ne dediğini sanıyorsun sen?" Zayn Niall'ın yakalarından tuttu.

"Bana bakar mısınız?" Dorothea'da sesini yükseltti ama ikisi de bunu duymamıştı.

"Onu şehirde bıraktığında her şeyin mükemmel olacağını mı düşünüyorsun? Eğer gerçekten böyle düşünüyorsan aç gözlerini ve etrafına bak. Kimse bir kadını şehirde kabul etmez. Herkes altına almaya çalışır. Baksana bir ona. Açık konuş, herkes bunu yapar."

Zayn Niall'ı bıraktı.
"Ben sizi anlamıyorum."

"Beni dinler misin biraz?"
Dorothea ona yaklaştığında Zayn'in bedeni Dorothea'ya döndü.

"Doğru söylüyor." Zayn yumruklarını sıktı.
Zayn bile ondan vazgeçmemişken kadının kendinden vazgeçişine imkanı varmış gibi biraz daha sinirlenmişti.

"Her zaman yanımda sen olmayacaksın. Senin gibi biri de olmayacak."

"Ne demek bu?"

"Bu; benim kendimden başka kimsem yok demek."
Zayn birkaç adım geriledi.
"Böyle mi düşünüyorsun gerçekten?"

gunpowder | zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin