10. gün olur, başıma kadar mavi

3.6K 327 167
                                    

"gün olur, başıma kadar mavi
gün olur, başıma kadar güneş
gün olur, deli gibi..." –Orhan Veli Kanık

—————————

Jungkook liseye dönmüştü tekrar.

Biri onun haberi dahi olmadan onu bir zaman makinesine sokmuştu ve zaman tam anlamıyla değişmemişti belki ama Jungkook bir yetişkinin vücudunda liseli halinin duygularını taşıyan bir hibrid olduğundan son derece emindi. Jimin'den ayrı kalmak istemiyordu ve doğruyu söylemek gerekirse ayrı kalmasına gerek de yoktu. Bu düşüncenin gerçekliği sık sık aklına düşüyor, düştüğü yerde bir yangın başlatarak tüm vücudunu kaplamasına sebep oluyordu.

Ertesi gün işe giderken Jimin'i evinden almasına elbette gerek yoktu ancak canı istemişti ve yapmıştı. Bazı şeylerin artık bu kadar kolay olması hoşuna gidiyordu. Ayrıca hyungunun evden çıktığında arabanın önünde yaslanmış onu beklerkenki halini gördüğünde yüzünde oluşan güzel gülümsemeyi gördüğüne de kesinlikle değmişti. Normalde de sanki özel bir reseptör geliştirmiş gibi vücudu diğerinin her bir hareketinin anında farkına varır, buna yönelik düzenlemeler yapmaktan kendini alamazdı ancak şimdi o reseptör iyice duyarlı hale gelmiş, titreşip duruyor gibiydi. Devamlı Jimin'e baksın, yanında dursun, iyi olduğundan emin olsun istiyordu ve ideal bir dünyada buna kolaylıkla ulaşabilecek olsa dahi içinde bulundukları dünyada bu, o an için pek mümkün değildi. Yine de bu sık sık Jimin'in masasına uğrayıp ona sırf yanında biraz daha durmak için bir şeyler sormasına engel değildi tabii.

Müşteriler gelip gidiyor, öğle yemekleri yenip kahveler içiliyor ve gün bitiriliyordu ama Jungkook Jimin'e bir türlü doyamıyordu. İstedikleri gibi yalnız kalamamaları bir yana, bazen Jimin uzaktan veya yakından ona öyle bir bakıyordu ki, Jungkook oracıkta kendini kaybetmekten korkuyordu. Liseli haline büyük bir saygı beslemeye başladığı günlere girmişti. Önceden olsa o halinden utanç duyar, hiçbir şeyi başaramayan, işe yaramazın teki olduğunu düşünürdü ancak şimdi onun gerçek bir efsane olduğunu düşünüyordu. Nasıl olmuştu da yetişkin hali bununla başa çıkamazken liseli hali her şeyin üstesinden gelebilmişti?

Seokjin ve Yoongi o gün için stüdyoyu terk ettiklerinde sırf Jimin'le yalnız kalmak adına işlerini normalden daha yavaş yaptığını söylese bu yalan olmazdı, kart kutusundan fazladan bir kart seçerek işlerini uzattığını söylemek de. Sadece Jimin'le biraz daha vakit geçirmek istiyordu ve bunun için elindeki tüm kozları kullanması da doğanın gereğinden başka bir şey değildi.

Stüdyoda sadece Jimin'le ikisinin kaldığından emin olduğunda girişe gitti ve kapıyı kilitleyip stor perdeleri çekerek ikisini tamamen yalnızlığa hapsetti. "Seninle geceyi burada geçirmeye kesinlikle aldırmayacak olsam da koltuklarınız gerçekten rahat değil," dedi Jimin ona bakıp gülerek. Jungkook içindeki esmeyi kesmeyen meltemin serinliğini hissederken hyungunun elini tuttu ve onu mutfağa götürdü önce.

"Sadece biraz yalnız kalalım istiyorum. Annen için problem olur mu sence?" Önceden hazırladığı kahveleri kupaya doldururken Jimin de kalçasını tezgaha yaslayarak onu seyretmeye koyuldu. "Haber versem daha iyi olur elbette ama sorun olacağını sanmıyorum. Muhtemelen seninle olduğumu tahmin edecektir zaten."

"Ve bu da sorun değil mi?"

"Hayır..." Jimin Jungkook'un uzattığı kahveyi aldı elinden. "Geçen gün de bahsettiğim gibi, seninle aramızın iyi olmasının geçmişte yaptıklarını hafifleteceğini sanıyor kendince ve sanırım bir nebze daha iyi hissediyor kendini."

Hyungu annesine kısaca haber verdikten sonra birlikte terasa geçtiler kahveleriyle beraber. Jungkook Jimin'in üşümesi ihtimaline karşın bir de polar getirmişti odasından, soğuk havayı nasıl da sevmediğini çok iyi hatırlıyordu çünkü. Ancak Jimin poları sırtına almaktansa Jungkook'un sandalyesini yanına çekmesini söyledi ve ardından ikisinin de sırtına almasını sağladı poları. Neredeyse dip dibe oturuyorlardı şimdi ve Jimin önceden de yaptığı gibi o kısık, biraz daha kalın gelen sesiyle konuşuyordu Jungkook'la. Lisenin bu kadar güzel olduğunu hiç hatırlamıyordu Jungkook daha önce.

paint me , jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin