7. güneşten arta kalanlarla mosmor batı

3.2K 355 112
                                    

"gün öyle güzel soluyor ki bu vakitte kimse ölemez... bakın, güneşten arta kalanlarla mosmor batı, kül rengi! yaşamak için yaşamalısınız. aşk ve savaş sizi bekliyor." --Fernando Pessoa

—————————

Yaşanan her şeye rağmen hayatın devam ediyor olması hep tuhaf gelmişti Jungkook'a.

Kimileri hayatının en kötü anlarını yaşarken kimileri en güzel anlarını yaşıyor, belki çocuk sahibi olacağını, belki hoşlandığı kişinin de ona karşı hislerinin olduğunu, belki de yakınlarından birinin yıllardır savaştığı kanseri yendiğini öğreniyordu. Yaşadıkları dünya hep böyle olagelmişti ve böyle devam edecekti de, bunu değiştirmeye ne onun ne de başka birinin gücü yeterdi. Yine de bazı zamanlarda, sanki onun için her şeyin bittiğini düşündüğü anlar olurdu. Kendini öyle yorgun, hayal kırıklığına uğramış hissederdi ve canı öyle hiçbir şey yapmak istemezken yorganının altında kalıp sadece kıyametin kopmasını beklemek isterdi ki, biraz daha buna odaklansa onun için her şeyin son bulacağına inanırdı da.

Sanki başını çıkarıp dışarıya baksa, her şeyin durduğunu görecekmiş gibi veya onu kaplayıp nefes almasına izin vermeyen hislerinin onu sıkmaya devam edeceğini, bu duygunun hiçbir zaman geçmeyeceğini, onunla sonsuza dek hayat arkadaşı olacağını düşünürdü. Oysaki gerçek hiç böyle olmamıştı şimdiye kadar. Ne yaşarsa yaşasın, ertesi gün ne kadar yorgun olsa dahi gözlerini açmıştı yeni bir güne. Boğazını tıkayan hisler ara sıra izin bile verirdi ona biraz olsun nefes alabilmesi için. İlginçti, en büyük düşmanının da en büyük destekçisinin de kendi olduğunu fark etmesi onun için alışılageldik bir durum sayılmasa dahi, yabancı olacağı bir şey de değildi nihayetinde.

Ona birini sevdiğini, onunla vakit geçirmek istediğini fark ettiren de kendiydi, onun en küçük hareketlerini kendine yormak isteyip sevinen de, ona yetmediğini hissettiren de, güvensizliğe düşüp kötü hissettiren de. Kendiyle alıp veremediği bir şeyler vardı sanki. Benliğiyle olan sevgi-nefret ilişkisi asla bitmiyordu, ne tam anlamıyla zarar verebiliyordu kendine; ne de sorgusuz sualsiz mutlu olmasına izin verebiliyordu ve hayatının ikinci büyük şokunu yaşarken suçlayacak kimseyi de görmüyordu bu yüzden önünde. Tüm bunların olmasına izin veren kendiydi, önüne çıkan kırmızı ışıkları dahi görmeyi reddetmişti. Onlar için küçük bahaneler uydurmuş, kimini ise düpedüz inkar ederek söyleyenin de kalbini kırmıştı. Her şey karmakarışıktı.

Onu şaşırtan bir şey varsa o da bunu ikinci defa yaşadığını bilmesine rağmen hislerin ona öncekine göre daha yabancı gelmesiydi. Biliyordu ki Jimin onu bıraktığında her şeyin önüne geçip kendini belli eden birinci duygu özlemdi. Hiçbir türlü karşılayamadığı ve gözardı edemediği, kuşkusuz ve dolucasına bir özlem. Sadece aşık olduğu kişiyi değil, en yakın arkadaşını da kaybetmişti Jungkook o seferde, yapayalnız kalmıştı tamamı ile. Bunların ardında sıra olmuş bekleyen başkaları da vardı elbette. İhanetin getirdikleri, hayal kırıklıkları, üzüntüleri, kendini yetersiz ve değersiz hissedişleri ve yaşadıklarının sanki bir rüyadan ibaretmişçesine ardında hiçbir iz bırakmadan yok olup gitmesi ve Jungkook'u tanı konmamış bir deli gibi ortada bir başına bırakması gibi.

Şimdi daha şanslıydı, çünkü sevgilisi hayatından çıkıp gitmiş olsa dahi yalnız olmadığını, her daim onu koruyup kollayacak insanların olduğunu biliyordu. Yoongi'yle son doğru düzgün oturdukları sırada konuştukları da devamında farklı hareket etmeyi seçmiş olsa dahi bir şeyler konusunda daha düzgün düşünebilmesini sağlamış, bir şeylerin daha iyi farkına vararak ileride olabilecekleri daha rahat bir şekilde göğüsleyebilmesine olanak tanımıştı. Jaesung'un ona sevildiğini hissettirmesini özlemesi vardı elbette hâlâ. Herkes severdi sevilmeyi ve Jaesung bunu güzel bir şekilde kavratmıştı ona ilişkileri boyunca defalarca. Belki de bu onda özlenmeye değer tek şey olabilirdi. Yine de Jaesung'u özlediğini söyleyemiyordu veya hayata dair kurduğu planlar boşa gitmiş, her şey başına yıkılmış değildi sanki ve Yoongi'nin etkisini tam bu raddede hissedebiliyordu.

paint me , jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin