3. sarı bir zaman

3.4K 375 193
                                    

"hatıranın yaraları, dedi
hayal gücünün yaraları, dedim
kalbimizde dünyanın bütün karıncaları
tenimizde pul pul gülümseyen sarı bir zaman
ağlamadan konuştuk ilk kez." 
--Şükrü Erbaş

—————————

Jungkook sabah stüdyosunu açmaya gittiğinde Jimin çoktan oradaydı, sundurmadaki koltuklardan birine oturmuş, hemen karşısındaki koltuğa kıvrılmış olan siyah kediyi seviyordu.

Kedinin adı da Kedi'ydi aslında, Yoongi bu ismi vermişti ona. Onunla ilk defa stüdyolarının yanındaki restoranda sipariş ettikleri yemeklerini midelerine indirirken karşılaşmışlardı, o zamanlar minicik olan kedi açlıkla onları seyretmekteydi. Yoongi bundan rahatsız olarak onu kovmaya çalışsa da Jungkook ona çıkışmış, kendi yemeğinden küçük küçük parçalar vererek beslemişti küçük kediyi. Ancak kedi ne kadar küçükse midesi de, belki de iştahı demek daha doğruydu, bir o kadar büyük olmalıydı çünkü arsız kedi ne kadar yerse yesin yanlarından ayrılmamış, üstüne bir de ona yemek veren Jungkook'a büyük bir ihanette bulunarak Yoongi'nin sandalyesinin ucunda durmaya, sandalyenin ve ara sıra, yanlışlıkla yapıyormuş izlenimi verse dahi, Yoongi'nin bacaklarına sürtünmeye devam etmişti. Daha fazla yemek gelmeyeceğini anladığında ise istifini bozmadan oraya uzanıp kendini yalamış, onlar kalktıklarında da buraya birlikte gelen grubun bir parçasıymış gibi onları takip etmişti. Hyungu kaşlarını çatarak içeri girmemesi için kapıyı kapattığında da zıplayıp sundurmadaki koltuklardan birine yerleşmişti rahat bir şekilde ve o günden beri Kedi o koltuğu kendi koltuğu ilan ederken hayatlarının bir parçası haline gelmişti. Hatta bir yerden sonra stüdyonun kedisi olarak anılmaya dahi başlanmıştı müşterileri tarafından.

Şaşırtıcı bir şekilde ona mamasını alan ilk kişi de ondan en çok hoşlanmıyormuş gibi görünen Yoongi olmuştu; onu ilk defa stüdyoya alan da, ki küçük kedi içeriyi pek sevmiyordu, ona her gün yeni oyuncaklar alan da. Jungkook aralarında filizlenmeye başlayan arkadaşlık tohumunu gülen gözlerle izliyordu uzaktan, Yoongi'nin kısa süre içerisinde bu kediye karşı bir yumuşak nokta oluşturduğu inkar edilemez bir gerçekti.

Jungkook bir gün hyungunu kedinin oturduğu koltuğun yanındaki koltukta, onunla incelttiği çatlak sesiyle konuşurken gördüğünde telefonunu çıkarıp onu kaydetmekten alıkoyamamıştı kendini. "Sen epey arsız bir kedisin, değil mi?" diyordu son derece yumuşak bir sesle. "Böyle sert görünüyorsun, yanına gelen diğer kedilere tıslıyorsun falan ama sevilmeye de bayılıyorsun, değil mi?" Eliyle kedinin ensesini kaşırken kedinin gözlerinin yavaşça kapandığını gördüğünde kısık bir kahkahayı serbest bırakmıştı. "Haklıyım, değil mi?"

Küçük olan bu ortamı bozmamak için elinden geleni yapsa da hyungu yüzünden kaybolmayan gülümsemesiyle başını kaldırdığında onu görmüş ve çatılan kaşlarıyla süzmüştü Jungkook'u. "Ne yapıyorsun sen orada?" demişti az önceki sesiyle hiçbir benzerlik taşımayan bir sesle. "İnsanları rızası olmadan kayda almak yasa dışıdır, bunun farkında mısın?"

"Kimseye göstermeyeceğim, ağlama," diyerek yanıtlamıştı onu Jungkook. Kaydı sonlandırırken telefonunu da tuş kilidi yaparak cebine atmıştı, o videoyla daha sonra epey eğleneceğinden emindi. "Ee, isim de koydun mu bari kediye?"

Hyungu kedinin yanında çöktüğü yerden arkasını dönerek ona bakmış ve "Onun zaten bir ismi var," demişti.

"Neymiş ismi?"

"Kedi."

Jungkook gülmüştü. "Kediye gerçekten Kedi ismini mi verdin hyung?"

"Evet, ne var bunda? Ne koysaydım adını, basit kediler gibi minnoş falan mı? Onun bir karizması var, Jungkook, baksana şu gözlerine. Onun hakkında veya onunla konuşurken Kedi'nin K'sini büyük söyleyeceksin, o bu saygıyı hak ediyor."

paint me , jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin