"başında bir yas örtüsü, üzerinde mavi bir hırka ve omuzlarında, şairin dediği gibi keder... sonsuz bir keder." --Zülfü Livaneli
—————————
Daha önce hissettiği heves ve her şeyden uzaklaşacak olmanın verdiği sevinci mumla arıyordu Jungkook.
Tatillerine kadar geçen günlerde aklını Jaesung'un arkasından çeviriyor olabileceği işlerden uzak tutmak oldukça zor olmuştu. Kimseye bir şey belli etmemek için uğraşsa dahi, onu gerçekten tanıyan birinin dışarıdan baktığında aklında onu meşgul eden bir şeylerin olduğunu fark edeceğinden son derece emindi. Jimin'i gözardı etmesi daha kolaydı bir şekilde. Ona güvenmesi için hiçbir sebep yoktu önünde ve doğruyu söylemek gerekirse zihnini tüm problemlerinden arındırıp tamamen ona olan nefretine yönlendirdiğinde her şey gözüne daha kolay görünüyordu. Dolayısıyla o da bunu yapıyordu.
Önceki gece küçük valizine bir şeyleri tıkıştırırken artık gelmekte olandan daha fazla kaçamayacağını bilmek onu huzursuzlaştırmıştı. Yoongi'nin taşınmasıyla yalnız yaşamaya başladığı evinde, odasının zemininde oturuyor, bu üç günü nasıl atlatacağını düşünüyordu kara kara. Hiçbir şey yokmuş gibi davranamayacağını biliyordu, gerçek olsun olmasın, kuşkunun içinde yer edip organlarını sıkıştırdığını hissedebiliyordu. Kesin bir kanıya varmak ve içini rahatlatmak için yapması gereken şey oldukça basitti aslında. Jaesung'la yüzleşebilir, ona bazı şeyler duyduğunu ve bunların doğru olup olmadığını merak ettiğini söyleyebilirdi. Ya da yıllar öncesinde Taehyung'la olan karşılaşmalarını sanki normal bir şeyden bahsediyormuş gibi gülümseyerek sorabilir, en azından bu konudaki merakını giderebilirdi belki. Ancak sevgilisinin ona düşmanlıktan uzak bir tavırla yaklaşacağını zannetmediği gibi olası bir ihanet var olsa dahi dürüst davranıp, kendilerini onarıp her şeyden uzaklaşma umutlarının olduğu bu küçük kaçışı mahvedeceğini düşünmüyordu. Yani önce Jungkook kanıt toplamalı, daha sonra onunla yüzleşmeliydi. Ki bu da kendini daha kötü hissetmesine sebep oluyordu, çünkü bu tür şeylerden hiç anlamıyordu. Jimin'le yaşadıklarının ilerideki ilişkilerini etkilemeyeceğine dair kendine verdiği sözü tutup devamlı kafa ütüleyen, telefonunu karıştırıp her görüştüğü kişiyi sorgulayan kişilerden olmamak için büyük bir çaba sarf etmişti ve şimdi bu yaptığının aslında büyük bir aptallıktan başka bir şey olmadığını görürse ne yapardı, hiçbir fikri yoktu.
Sabah ona yetmeyen bir uyku sonrasında gözlerini açtığında telefonunun alarmını kapatmadan tavanla bakıştı bir süre. Jaesung onu almak üzere gelene kadar yarım saati vardı. Her şeyi açığa çıkarmaya dair planladıklarını uygulamaya başlayana kadar yarım saat. Alarmını kapatıp zorlukla yatağından kalktı ve hızlı bir duş aldı. Sevgilisi sabahları kahvaltı yapmaktan hoşlanmadığı için yine hızlıca bir şeyler atıştırdı, her şeyi aldığından emin oldu, derin bir nefes aldı ve aşağı, sevgilisinin yanına gitti.
Araba yolculuğu yaklaşık beş saat sürmüştü. Jaesung'un keyfi yerindeydi, hazırladığı playlisti açmış, şarkı söyleyerek kullanıyordu arabayı. Ara sıra bakışları Jungkook'u buluyor, ona gülümseyerek şarkıları söylemeye devam ediyordu. Enerjisi öyle bulaşıcıydı ki, Jungkook her şeyi bir yana bırakıp sadece anın tadını çıkarmak için çabalarken buluyordu kendini. Yine de bu kadar kolay değildi her şey. Sevgilisine gece üst komşusunun yaptığı sesler yüzünden uyuyamadığını ve bu yüzden yorgun olduğunu söyleyerek aralarında oluşabilecek herhangi bir huzursuzluktan kaçınmayı başarmıştı. Bazen gözlerini kapatıp uyumaya, bazense yolu seyrederek içinde devasa dalgalar oluşturan düşüncelerini sakinleştirmeye çalışıyordu. İkisini de başaramıyor olmasının arkasında yatan sebepse hemen yanında hiçbir şey olmamış gibi eğlenmeye devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paint me , jikook
FanficHayatında yolunda gitmeyen her şeyi silip yeni, temiz bir sayfa açmak için çok zaman harcamıştı Jungkook, çok çabalamıştı. Kendini baştan yaratmış, yepyeni bir insan olup çıkmıştı. Şimdiyse bunlara sebep olan, hikayesinin ana kahramanı gelip açtığı...