8

133 9 16
                                    


Bu bölüm biraz geçiş gibi hissettirebilir ama kısa bir geçiş yapıp bu duyguları yansıtmadan geçip gitmek istemedim umarım beğenirsiniz :)

İyi okumalar dilerim. Yorumlarınızı bekliyorum :)


Barda geçirdiğimiz o günden sonra iki hafta boyunca hayatımın en güzel zamanlarını yaşamıştım. Hyerin'den öğrendiğim şeyden sonra kafam allak bullak olsa da  pazar günü bu konu hakkında hiçbir soru sormamıştım. Yine beraber film izlemiş, beraber yorumlamış, sahneleri derinlemesine incelemiş ve defalarca tartışmıştık. Filmle ilgili tartışmamız bir ara o kadar yoğunlaşmıştı ki bahçede oturan Johnny'i bile rahatsız etmişti. Dersimiz bitince sene sonu filmim ve onun resitali hakkında uzunca bir sohbet etmiştik. Bana Taeyong'un barda anlattığı konserin kayıtlarını göstermişti. Gösterirken aşırı çekindiği için koltuktan kalkıp bilgisayarın başında oturmuştu. Sürekli ekrandan kafamı arkama döndürüp ona bakmak zorunda kaldığım için bir süre sonra ellerimle onu yanıma çekip öyle izlemiştim. Videoyu izlerken ondan ne kadar çok etkilendiğimi ve konuştuğumuz her dakika ne kadar etkilenmeye devam ettiğimi anlamıştım. Videoda saçları siyahtı. Elektro kemanı da siyahtı. Şuan ki haline göre daha karanlık gözüküyordu. Bağıran insanların arasında kendinden geçercesine çaldığı kemanı ellerinde neredeyse eriyecek gibiydi. Onu hiçbir zaman bu şekilde görmemiş ya da içinde böyle birinin de olabileceğini düşünmemiştim. İlk gördüğüm günden beri turuncu saçları, kahverengi gözleri ve derin bakışlarıyla adeta kemanından ilk duyduğum huzurlu melodiler kadar sakin ve samimi duygular vermişti bana fakat Jungwoo ile ilgili gördüğüm, duyduğum her şey onun tanışmadığım farklı bir boyutunu benimle tanıştırırken ona karşı hissettiğim duyguları da sınır yokmuş gibi yükseltiyordu.

Dersten ve uzun sohbetten sonra akşam yemeğimizi yerken videoda çaldığı parçanın  çok güzel olduğunu düşündüğüm için o gün bunu ona söylemiştim. Amacım onu filmim için bir şarkı bestelemeye ikna etmekti. İkna edilmekten çok, uzun zamandır bu teklifi benden bekliyormuşçasına sevinmiş karşılığında da kendisi için resital konusunda ona yardım etmemi istemişti. Ne kadar meşgul olsam da seve seve kabul etmiş ve haftalık programımızı birbirimize göre çıkarmıştık. İkimizin de bunu isteyerek yaptığından şüphem olmasa da hiç ses etmeden bütün o iki hafta programa uymuştum.

İlk hafta beş gün beraberdik. Onu zar zor iki gün görüyorken bir haftada beş gün görmek rüya gibi gelmişti. İlk gün resitali için kıyafet tasarımı için buluşmuştuk. Aslında çok fazla anlamadığım bir bölümdü ama yine de yardım edebileceğim en iyi şekilde yardım etmeye çalışmıştım. Önce stüdyoya gidip bestesinin tamamlanmamış demosunu dinletmişti. Bitmemiş halinden bile gerçek ve gözleri kadar derin duyguların aktığı müziğin bitmiş halinin nasıl olacağını o andan itibaren merak edeceğimi biliyordum. Jungwoo beni fark etmeden deliye döndürüyordu. İçimden nasıl bu kadar dolu dolu yaşayan bir müzik yapıyor olabilir diye düşünüyordum. Yine de o günler bunları dile getirmeden çalışmıştım. Onunla internette kısa bir araştırma yaptıktan sonra giyebileceği şeyleri denetmek için mağazalara gitmiştik. Bilmem kaçıncı kıyafetini denerken giydiği her kıyafette aynaya bakarak karıştırdığı turuncu saçlarının resitalde hangi renk olacağını sormuştum aynadaki yansımasına bakarak. Aynadan bana bakarak 'Hangi renk olmalı sence?' diye sorarak gülümsemişti. Omuz silkmiştim ama turuncuyu çok seviyordum. Aralarda parlayan daha açık renkli turuncular, koyu renkli doğal saçlarıyla birleşmiş bir şekilde gözlerimde daha güzel hale geliyordu. Giydiği her kıyafet ona o kadar çok yakışıyordu ki kostüm konusunda benden yardım istemesinin iyi bir şey olduğunu düşünmeye başlamıştım.  Kıyafetleri denedikten sonra tekrar stüdyoya dönüp kostümle ilgili profesyonel yardım alabileceğimiz arkadaşlarımla iletişim kurmuştuk.  Bir-iki saat onlarla sohbet ettikten sonra günün yorgunluğu ile kendimizi koltuğa atmıştık. Jungwoo başını omzuma koyup direkt uyumaya başladığında onun tatlı ağırlığı ve yavaş nefes alışverişleri ile beraber ben de uyuyakalmıştım. Gece 3 gibi Johnny ve Jaehyun gelmiş üzerimize bir şeyler örtüp sessizce gitmişlerdi. Onların sesleriyle uyanmama rağmen gözlerimi açmadan, başımı biraz daha turuncu saçların güzel kokusuna gömerek uykuya dalmıştım.

maybe one day | jungwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin