15

89 7 7
                                    

Ön okumadan sonra tamamlanmış bölümle huzurlarınızdayım. Umarım bölümü beğenirsiniz okuduğunuz için teşekkür ederim.
<33








Telefonunun titreşimini kapatmıştım ama hala çalıyordu. Gözümün önünde bir dakika geçmeyen saatlar gibi gelmişti. Açtığımda ne diyeceğimi bilmiyordum. Evet, onu özlemiştim. Ama bu kadardı. Telefonu açtığımda ise belki de karşımda bambaşka beklentileri olan biri ile konuşacaktım. Ve haksız değildi. Ona hayır bile diyememiştim.

Telefon kapandı. Ben de derin bir nefes alarak Jungwoo'ya döndüm. Kafamdaki onca düşünceden sonra Jungwoo'nun yüzüne bakmak içimi huzursuz etmişti. Arkasından iş çeviriyor gibi hissetmiştim. Yine de duygularımı biliyordum. Hatta artık görmemiş gibi davranamayacağım kadar büyümüştü her şey. Bir gün gözlerine bakarak onu, onun beni sevdiğinden daha çok sevdiğimi söylersem asla şaşırmazdım. Aşkı sanırım hayatımda ilk defa tadıyordum ve aşk biraz temiz kokuyordu. En azından Jungwoo öyleydi. Temiz olan her şeyin kokusu üzerindeymiş gibi hissediyordum yakınındayken. Bembeyaz çarşafları sonsuz yeşilliklerin arasına kurusun diye açmışlar ve ben de koşarak çarşaflara sarılmışım gibi hissediyordum. Uykum da kaçtığı için sessizce yatar pozisyona geçip tekrar onu izlemeye başladım. Tuzlu su gerçekten koyu saçlarını açmıştı. Diplerini hafif dışarı çıkartıp turuncu saçlarına dokundum. Onu gördüğüm günden beri dokunmanın hayalini kurduğum saçları... Kirpikleri incecikti ve tatlı kıvrımları vardı. Dokunmaya yeltensem de vazgeçip göğsüne yattım. Göğsü çıplak yattığı için vücudu soğuktu. Arkadaki sweatshirt'ü çekip üzerine serdikten sonra tekrar yattım. Kolları ben biraz hareketlendiğim için bacağımın kenarında kalmıştı. Bu ilişki beni şimdiden iflah olmaz bir temas bağımlısı yaptığı için kollarını alıp belime sardım. Kolları hareketlenince hafifçe gözlerini araladı. Gözleri beni gördüğünde rahatlamış gibi tekrar kapandı ve kolları sımsıkı sardı vücudumu. Bir iki saat daha uyumak ve onun tam anlamıyla dinlenmesini sağlamak istiyordum. Kendim de biraz dinlenmeliydim.

Gönderen: Yukhei

'Nabi konuşmayalı uzun zaman oldu. Mesajımı gördüğünde beni ararsan sevinirim.'

Jungwoo topladığımız çadırı paketinin içine koymaya çalışırken sahile dönük bir şekilde telefonuma bakıyordum. Hala ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Bir şekilde bilmesi gerekecekti ama bunu bu şekilde mi söylemeliydim bilemiyordum.

'Gidebiliriz.'

Zaten çok olmayan eşyalarımızı alıp taksi bulabileceğimiz yola doğru yürümeye başladık.

'Nabi? İyi misin?'

'Evet evet. Projemi düşünüyorum.'

'Merak etme. Senaryo okumasına ben de geleceğim. Kendini fazla strese sokma lütfen.'

Gülümseyerek kafamı salladım. Yapmamam gereken şeyleri yapma isteği ile doluyordum. Cebimden telefonumu çıkartıp telefonu kapattım.

'Bir sorun mu var?'

'Yok telefonum bozuldu sanırım biraz kapalı tutacağım. Eve gittiğimde açarım.'

Kafasını sallayıp elimden tuttu. Yukhei'nin mesajı sadece arkamda kalan insanları değil aynı zamanda görmemeye çalıştığım gelecek planlarımı da su yüzüne çıkarmıştı. Jungwoo elimi tuttuğu anda o eli bırakmam gereken günlerin geleceğini hissetmeye başlamıştım. Güzel günler bu kadar hızlı bitmemeliydi. Onunla her şeyi ağır ağır yaşamamın bir yolu olmalıydı.

Bundan sonraki iki hafta hepimiz için çok önemliydi. Hyerin filmi için çalışmaya geç başladığından hepimiz daha çok onun filmine odaklandık. Senaryonun onlarca kopyasını çıkartıp grubun içinde dağıttık. Johnny ile ben senaryoya uygun, Hyerin'in istediği ölçüde oyuncular bulmak için iki gün boyunca şehirdeki bütün ajanslara gittik. Çok yorulmamıza rağmen mükemmel oyuncular bulmuştuk. Hyerin de o sırada mekanlarını bulmuştu. Kang Min hoca kamera ve ışık için okulun çok da dokunulmayan özel malzeme odalarını kullanabileceğimizi söylediğinden malzemeler konusunda dert etmeden filmimize odaklanabiliyorduk.

maybe one day | jungwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin