19

68 6 10
                                    

Bölümün tamamlanmış versiyonu... Şarkı da çok uyum sağladı. Çevirisi ile beraber videoyu ekledim :) Bazen videolar kaybolabiliyor fark etmiyorum. Kaybolduğunu görürseniz bana haber vermeyi unutmayınn <33 İyi okumalar dilerim.






'Neden arkanı dönmedin Nabi? Neden bakmadın bana? Uzun uzun baktım sana ben, uzun uzun... Dönüp koşacaksın, sarılacaksın sandım. Kollarımı açma hevesiyle seni bekledim. Ama sen dönmedin. Bir veda konuşması yapmışsın gibi hissettim. Söylediklerini unutmuş gibi korktum. Beni sevmiyorsun sandım... Neden birbirimize bunu yapıyoruz Nabi? Neden canımızı yakıyoruz. Seni sevdiğimi bildiğim halde dokunamıyorun sana. Tedirgin oluyorum. Gidip beni bırakacaksın. Yukhei'nin yanına gideceksin. Bu gerçeği öğrendikten sonra nasıl devam edebilirim bilmiyorum. Korkuyorum Nabi. Uzun zaman bekledim seni. 5 dakika gördüğüm yüzün ile yaşadım aylarca. Her yere gittim senden kaçabilmek için. Hiçbir yer uzak hissettiremedi sana. Şimdi ise daha yeni kavuşmuşken seni bir daha görememenin korkusuyla yaşayacağım. Bu kalbime çok ağır geliyor. Kaldırabileceğim bir şey değil bu Nabi... Lütfen. Ya benimle kal. Ya da kalbimden seni sonsuza dek söküp atmama izin ver.'

Hayatım boyunca gördüğüm en kötü kabustan gayet sakin bir ruh hali ile uyandım. Ama bu, gerçekmiş gibi hissettirmesini engelleyemedi. Ruhum odamın içi gibi kararıyormuş gibi hissettim. Vücudum üşüdü, saniyeler önce uyandığım kabusta tuttuğu ellerim bomboş kaldı. Kendimi dünyanın en yalnız ve üzgün insanı gibi hissetmeme sebep oldu.

Ne zaman olmuştu bu? Ne zaman kendimi bu kadar kaptırmıştım Jungwoo'ya? Evet Hyerin'e bir şeyler söylemiştim bu konuda ama anlatırken her şeyi daha sakin yaşıyordum. Şuan ise içimden bir ses 'Sensiz yaşayamam.' diye bas bas bağırıyordu. Gülüşü geliyordu aklıma. Neredeyse bana güldüğü her anı ezberlemiş gibiydim. Ağır ağır dönüyordu beynimde. Hızlanmalarını ya da bitmelerini sağlayamıyordum. Saçlarıma dokunuyordu elleri. Avuç içlerimdeki çizgilerin üzerinden geçiyordu parmakları. Dudakları dudaklarıma dokunuyordu. Benim için yaptığı bütün güzellikler bir bir geçiyordu aklımdan. Beraber gezdiğimiz yerler, yürüdüğümüz sokaklar, sevişmelerimiz... Her şeyin sonunda hissettiğim şey ise güzelliği kalmamış, sadece hüzne boğan korkunç bir özlem.

Üstümdeki örtüyü bacağımla yavaş yavaş ittirip ayaklandım ama kalkamıyordum. Hava ısınmaya başladığı için pencereyi biraz açmıştım. Tüller yatağıma doğru süzülüyordu. Süzülen tüller bile onu daha çok özlememe sebep oluyordu. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Bir daha kendi kendime uyuyamayacağımı bildiğim için odadan çıktım. Ayaklarımı sürüyerek Hyerin'in aralıklı kapasından kafamı uzattım. Hyerin uyuyordu. Kapıyı açıp yavaş yavaş yanına gittim. Önce yatağa oturup varlığımı hissetmesini bekledim. Uykusu hafif olduğu için birkaç saniye içinde gözlerini açtı.

'Nabi? Ne oldu canım bir yerin mi ağrıyor?'

Tek gözü kapalı bir şekilde bana odaklanmaya çalışıyordu. Hyerin ne olduğunu çözemeden örtüyü kaldırıp yatağın içine girip Hyerin'e sımsıkı sarıldım.

'Ne oldu Nabi'm? Eve geldiğinde de bir şey söylemedin. Ne konuştuğunuzdan da bahsetmedin bana.'

Hiçbir şey söylemek istemedim. Suskunluğumdan umutsuzluğumu, korkumu anlasın istedim. Anlayacağını da biliyordum.

Hyerin'in eli saçlarımı okşamaya başladı. Kendimi daha da gömdüm göğsüne. Tanıdık, güzel kokusu günler sonra uzakta olacaktı. Tıpkı Jungwoo'nun kokusu gibi...

'Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama o güzel kafanda ne dönerse dönsün atlatmanın bir yolunu bulacağız biliyorsun değil mi? Bu şehire gelmeden önce senin için en zor şey bu okula girip bambaşka bir yerde yaşam sürmeye başlamaktı. Ama o kadar rahat ayak uydurdun ki... Benim de ayak uydurmamı sağladın Nabi. Şuan eminim ki bana yük olduğunu düşünüyorsun. Ama hayır... Ben sana bu sene borcumu ödemiş gibi hissediyorum.'

maybe one day | jungwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin