13

94 8 4
                                    



'İnanamıyorum size...'

Hyerin'in son bir saattir duydukları hakkında söylediği tek şey buydu. Bir bana bir Jungwoo'ya bakıyordu. İçimizdeki inatçılığın bizi bir araya getirmeyeceğinden o kadar eminmiş ki hakkımızda hayal kurmayı bile bırakmıştı.

'Ben biliyordum.' demeye devam etti Johnny ve fark ediyordum. Jungwoo'yu böyle mutlu görmek onu da çok mutlu etmişti. Gözleri parıldıyordu. Sürekli Jungwoo'ya bir şeyler söyleyip gülmeye devam ediyordu ve keyfinden bira yerine rengarenk kokteyller içmeye başlamıştı.

Onu izlediğimi fark ettiği an vücudunu bana döndürdü. Garson az önce önüne bir kokteyl daha getirmişti.

'Ne içmek istersin? Söyle sana da ısmarlamak istiyorum.'

Kendimi hayır demeye hazırlarken önündeki kokteyl bardağını alarak kendi önüme çektim.

'Bunu içerim. Sen de artık kokteyl söyleme. Hem iflas edeceksin hem de alkol zehirlenmesi yaşayacaksın.'

Gülümsedi ve aramızda duran Jungwoo'yu kolunun altına aldı. Artık hepimiz Johnny'nin sarhoş olduğundan emindik.

'O zaman sana ısmarlayayım güzel çocuk. Yılların kavuşmasını yaşadıktan sonra böyle kuru kuru sessiz sessiz oturacak mısın?'

Kokteylimi içerken Johnny'nin dediklerinden sonra Jungwoo ile kısa bir süre göz göze geldik. Konuyu henüz konuşmamış olsak da geçmişi çok merak ediyordum. Ne zamandan beri seviyordu beni? Ne zaman görmüştü? O güne dair her detayı bilmek istiyordum. Kollarının arasında iken bana bir ninni gibi anlatmasını ve sonunda mutlu sonun gözlerimizin önünde olduğunu fark ederek tatlı tatlı uykuya dalmak istiyordum onunla.

Johnny'e döndürdüğü kafasını elimle kendime doğru çevirdim. Gürültülü ortamdan onu bir anlığına uzaklaştırmak için kulağına doğru yaklaştım. O da refleks olarak elini belime koyup beni dinlemek için kendini tamamen bana verdi. Bir gün önce ona iki metre uzakta kalabildiğime inanamıyordum.

'Jungwoo.'

'Sevgilim.'

'Bu gece sarhoş olalım.'

Jungwoo gülerek gözlerimin içine baktı.

'Ne?'

'Ne içmek istiyorsun?'

'Margarita.'

Jungwoo, Hyerin'e dönüp iki tane margarita istediğini söyleyince Hyerin gülümseyerek bana baktı. Margarita içmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Sanırım uzun zamandır ilk defa bu kadar mutluydum ve bu her detayıma yansıyordu. Herkes gülümsüyor, sohbet ediyordu. Jungwoo'nun ince elleri belimden ayrılmamıştı. İyice ona yaklaştım ve sohbete katıldım. Mark gülerek konuşmaya devam ederken araya girdim.

'Bu masada hep sizin güzel anılarınız anlatıldı cidden. Sıra bizde bence.'

O sırada Hyerin margaritalarımızı getirdi. Ben de Hyerin'i elimle dürtttüm.

'Hyerin senin hafızan daha güçlü.'

'Eee?'

'Güzel anılarımızdan anlat.'

'Hııım tamamdır. Biraz düşüneyim ama.'

Susup hepimiz Hyerin'i beklemeye başladık. Hyerin bir süre düşündükten sonra sinsi şekilde gülümseyerek bana döndü.

'Tokyo'da festival gecesini anlatabilirim bence.'

'Anlat. Cidden hatırlamıyorum.'

Hyerin gülmeye başladı.

maybe one day | jungwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin