Fenerleri tuttuğumuz yerler dışında hiç bir yer gözükmüyordu nereye gittiğimiz hakkında bir fikrimiz yoktu sadece yürüyor karanlığa kendimizi her adımda daha da teslim ediyorduk. Karşılaştığımız onca şeyden sonra hala karanlık bizi ürkütüyor normalde korkmayacağımız bir yarasa bile karanlıkta aniden çıkınca bizi fazlasıyla korkuturdu buraya gelene kadar karşılaştığımız yaratıkları da düşünürsek yarasa çıkmasına razıyım.
Beste bu sefer geriden geliyordu erkeklik yapmıştık karanlıkta biz önden gidelim diye korkunun erkeği kızımı olur. Beste ''durun'' diye bağırdı hepimiz korkuyla ona döndük yine ne gördü de ölüme yürüyoruz acaba diye ''ilk ruhun söylediğini hatırlıyor musunuz? yansıma, doğru yerde bakarsanız o her şeyi gösterir size demişti en doğru zamanlardan biri'' Bestenin zekası ve bilgisi bizi bu yolda hayatta tutan şeylerden biri.
Çantasını yere indirip aynayı çıkarttı tek sorun nasıl kullanacaktık bu aynayı parçaları birleştirmeye çalışıyorum bize ışık lazım doğal ışık kaynağı ne? Ay evet buldum. ''Beste aynayı açılı tut yukardaki delikten Ay ışığını alsın.'' yavaşça aynayı azda olsa gelen Ay ışığına tutuyor bir süre sonra ayna tuttuğumuz yeri aydınlatıyordu. ''çok zekice Ayaz bunu ben nasıl düşünemedim'' diye sitem ediyor Beste ''eee sende bizi boş mu sandın'' diye gülüyorum.
''Beste aynayı düz tut da yürüyelim ne kadar erken çıkarsak bu mağaradan o kadar iyi''. Bu sefer karanlıkta yürümüyorduk ama ormanın içinde hiç bilmediğimiz bir mağarada yürüyor olmamız yine de tedirgin ediyordu. Beste aynayı tuttuğu için önde yürümeye başlamıştı fakat hemen yanındaydık korumaları olarak.
Temkinli bir şekilde ilerliyorduk çıkabilecek herhangi bir tehlikeye karşı silahlarımız elimizde duruyordu. ''O da ne yarasamı o?'' diye bir fikir attı müptezel ortaya ''yarasa için biraz fazla büyük dişleri ve kanatları yok mu Samet?'' dedi Emir. Onu desteklercesine atıldı Hülya ''sanırım büyük olan sadece dişleri ve kanatları değil cüsseleri de biraz fazla büyük değil mi?'' ''uyuyorlar mı'' diye çok ince bir sesle sordu Sude. Beste daha hiç konuşmamıştı bir fikri veya bilgisi yok muydu? ''Beste bunlar da ne bir şey söylemeyecek misin?'' diyerek Besteye döndüm ama korkudan gözleri fal taşı gibi açılmıştı titriyordu.
O kadar ölümlerden döndük hiç bilmediğimiz yaratıklarla savaştık ve beste şimdi büyük yarasalardan mı korkuyordu. ''Ayaz, benim en büyük korkularımdan biri o tüylü uçan yarasalar ve bunlar benim korktuklarımdan daha büyükler'' ''peki nasıl öldürebiliriz onu söyle'' diye Emirin bağırmasına rağmen hiç konuşmadan ağlıyordu emirin bağırmasına uyanmaya başlamışlardı. ''sıçarım böyle işin içine buraya kadar geldik bundan sonra onlar ölecek biz öldüreceğiz'' diye bağırarak pompalısıyla sıkmaya başlamıştı bile onu gören Samet arkasından destek veriyordu tabancasıyla ben olanların şokunu atlatmaya çalışırken.
Hülya aynayı bestenin elinden alıp Emirle Samet'in yoluna ışık tuttu. Sude'de bana bağırıyordu ''Ayaz kendine gel yardım et Emirle Samet'e'' mağarada yankılanan silah sesleri yüzünden çok anlamasam da başka bir şey diyor olamazdı.
Silahımı doğrultup ateş açmaya başladım bir şarjör boşalttıktan sonra bana çok gereğin kalmadığını anlamıştım ben kendime gelip ateş etmeye başlayana kadar Emirle Samet tabiri caizse ortalığın içinden geçmişlerdi.
''vuhuu bu çok iyi geldi be uzun zamandır aradığım şey buydu teşekkür ederim Emir'' diyerek elini Emirin omzuna attı Samet ''ne demek kardeşim bilirsin bizim işimiz bu'' diye dalga geçmekle eğlenmek arasında gülüştüler. biz o ara Bestenin başına toplanmıştık ''Beste iyi misin?'' diye sorduğumda cevap alamadım. tekrardan soramadan Hülya yarım şişe suyu Bestenin yüzüne vurmuştu. Beste yerinden fırlayarak ''ateş edin ateş edin'' diye bağırmaya başladı ''sakin ol zeki kız her şey bitti onlar artık sadece ölü'' diye alay etti Sude.
''Samet Emir mermimiz ne durumda ?'' ''Saymaya üşendiğim kadar var'' cevabını alınca Emirden rahatladım. Çünkü daha pusuladan bir iz yoktu ve her zaman ki gibi ağzımı açıp belayı çekmiştim yarasaya razıyım dimi bu kadar saçma olayın içinde yarasaları da normal bekliyorum birde dev örümcekler çıksın tam olsun.
''Beste nasıl oldun'' diye sordu Hülya ''teşekkür ederim Hülya beni kendime getirdiğin için'' ''hepimizin korkuları var senin de olmasının çok normal ama biz varken korkma seni asla bırakmayız.'' diyerek Besteyi rahatlatmaya çalışıyordu Hülya, her zaman iyimserliğiyle olsun içtenliğiyle olsun çok fazla taktir ettiğim biriydi Hülya.
Son yaşananlardan sonra Besteyi tam ortamıza almıştık Samet'le ben önde Hülya ve Beste arkamızda en arkada da Emir ve Sude vardı. bir süre böyle ilerledik bir ara önümdeki ışık gitti müptezel sağ tarafından ses geldiğini söyleyip aynayı o tarafa çevirtmişti Hülyaya. küçük adımlarla yavaş yavaş ilerliyordum az da olsa önümü görüyordum. Müptezellerin baktığı yere bakarken uzun direk gibi bir şeye çarptım.
İlginç olan ise bu direğin yumuşak olmasaydı ''Hülya bir saniye ışık tutar mısın canım burada bir şey var sanırım'' dedim ürkek bir ses ile Hülya ışığı çevirdiğinde hala önümde direk vardı ama tüylüydü. Bir anda mağarada yine silah sesleri duyulmaya başlandı ellerimi kafama götürüp yere yatmıştım. Sadece ölmemeyi diliyordum çarptığım şey her neyse oda beni öldürebilir veya serseri bir kurşuna kurban gidebilirdim.
Silah seslerinin arasında çığlık gibi bir ses vardı mağarada inliyordu bu sanırım bizimkilerin vurduğu şeyin sesiydi. O da ne aman tanrım lütfen bu üstümdeki şey düşündüğüm şey olmasın ''kalk yerden seni korkak '' diye bir sesle açtım gözlerimi müptezel elini bana uzatmıştı yerden kalkmam için ''ooo Ayaz bu kokuda ne '' diye uzattığı eli geri çekip burnunu kapattı Samet.
Fazlasıyla kötü kokuyordum haklıydı kendi gayretimle kalktım yerden. Bütün kanını üstüme bırakan o koca şeye baktığımda o bir karıncaydı uzun antenleri bir insan boyutun da, şuan üzerine düşmüş olsa da bacakları üst üste iki insan boyutundaydı bildiğimiz karınca ama çok daha büyüğü.
Üstümdeki koku yüzünden dışlanmıştım elimde aynayla en önde yürüyordum. Ve evet korktuğumuz şey başımıza gelmişti mağara üç yola ayrılıyordu bundan sonrasını ikili gruplar halinde devam etmeliydik.
''Sevgililer siz ayrılmayın ölüyorsanız birlikte ölün romantik romantik el ele ölürsünüz'' diyerek az da olsa ortamı yumuşatmaya çalışmıştım. her yolun girişindeki duvarda simgeler vardı. İlk girişte bir karınca kafası, ikinci girişte ters duran bir yarasa fakat üçüncü girişteki fazla hasarlıydı ne olduğu belli değildi.
Beste yarasalardan korktuğu için karınca simgeli yoldan biz gideceğiz. Herhangi bir yarasa tehlikesine karşı yarasa simgeli yoldan pompalı silahıyla Emir ve Sude gidecek son olarak bilinmeyen yoldan Samet ve Hülya gidecek.
Aynayı bilmedikleri bir yere gittikleri için Hülya ve Samet alıyor. Biz ise fenerlerimizle yola devam ediyoruz. ''Ayrılma vakti gençler ne olursa olsun canınız tehlikeye girdiği anda buraya gelip diğerlerini bekliyoruz çok uzun süre gelen olmazsa çıkıp gidiyorsunuz ve ne olursa olsun yardım çığlına koşmak yok.'' ne kadar konuşsam az en ufak bir çığlıkta hepimiz birbirimizin yanına koşarak gelecek.
Herkes kendi yolundan yürüyerek kaybolmaya başladı karanlıkta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH MELEK
FantasyHer şeyin sevdiği kadının gidişiyle başlayan çok büyük fantastik dünyalara açılan bir hikaye. Bir adamın sevdiği kadın için yapabileceklerinin sınırı yoktur.