Bölüm şarkısı --------» Ariana Grande - Love me harder
Oturduğum sırada biraz daha saklanmak için kendimi iyice kambur bir pozisyona sokup pencereden dışarıyı izlemeye devam ettim. İnsanlar ne kadar da sıkıcıydı. Allah aşkına herkes ölmüş müydü?
Hadi ben umutsuz bir platoniğim, peki ya siz? Sizin derdiniz ne?
Yanımdaki çocuk beni dürtünce düşüncelerimden sıyrılarak derse döndüm.
"Hoca sana diyor." dedi yanımdan oturan Berk.
Hangi akla hizmet onunla oturmayı kabul etmiştim acaba? Çocuk zaten benden hoşlanıyordu, şimdi bende ona böyle iyi davranınca iyice umutlanacaktı.
Kafamı hocaya doğru çevirirken arkamda oturan Meriç'i umursamamaya çalışıyordum. Çok zeki olduğum için bir de önüne oturmuştum, evet.
Bir haftadır konuşmuyorduk ve bu durum saçma bir inatlaşma meselesi haline dönüşmüştü. Onunla konuşmaya çalıştıkça kaçıyor, kendisini sürekli odasına kapatıyordu. Canı sıkılınca dışarı çıkıyordu ve asla benimle konuşmuyordu. İşte, bir hafta böyle geçmişti. İlk günler fazla üzerine gitmiyordum ve sevgilisinin öldüğünü hatırlaması benim suçum olduğu için konuşmak için çabalamıyordum ama artık bir hafta geçmişti. Bu yaptığı çocukçaydı. Tamam acı çekiyordu, sevdiği insanları kaybetmişti ama dünyanın sonu gelmemişti ya. Uzun süre önce olan bir şeydi ve hala bu kadar canını acıtması beni de üzüyordu. Sevgilisini bu kadar mı seviyordu?
"Defne, aklın nerde kızım?" dedi tahtada durup bir soruyu gösteren Yakup hoca. "Kalk da şu soruyu çöz, hadi."
Dalga mı geçiyordu bu adam? Ne sorusu ne çözmesi? Geometrimin kıt olduğunu biliyordu ve alay ediyordu benimle pislik.
"Bilmiyorum." dedim biraz çekinerek. "Dinlemedim."
Hoca bunu bekliyormuş gibi gıcıkca güldü. "Biliyordum zaten." diyerek kaşlarını çattı. Sonra sinirlice bir şeyler söyledi ama dinlemedim.
Zaten Ezgi'yle de konuşmuyordum, iyice tek ve sıkıcı bir hal almıştım. O da sürekli benimle konuşmaya çalışıyordu ama buna da ben izin vermiyordum, beni çok kırmıştı ve bunu iyice anlaması gerekiyordu.
Berk anlayışla bana bakarken "Tahtaya çıksaydın cevabı söylerdim ben sana. Keşke çıksaydın." dedi.
İyiliği ve bu kadar anlayışlı oluşu karşısında kendimi o kadar kötü hissettim ki o an kusacağımı sandım. Benim yüzümden o kadar kavga etmişti Meriç'le. Hatta ne hale gelmişti ama hala bu kadar iyiydi.
"Aman," dedim elimle geçiştirirken. "Boşver."
Gülümsediğini görünce bende gülümsedim. "Ama yine de saol." diyerek de yüzümü çevirdim.
O sırada bacağıma yediğim tekmeyle can havliyle bacağımı tuttum. İnlememek için kendimi zor tutuyordum. Sinirle arkama döndüm.
"Ne yapıyorsun ya? Bacağımı kırdın." dedim sessizce bağırarak.
Meriç'in yüzündeki alaycı ifade beni iyice sinirlendirirken bilerek yaptığını anladım. Sırf Berk'le konuşuyorum diye yapıyordu.
"Pardon," dedi yapmacık bir sesle. "Ama keşke tahtaya çıksaydın. Cevabı söylerdim ben sana."
Bacağıma vurması yetmiyormuş gibi bir de Berk'i taklit ediyordu. "Hayvan." diyerek önüme döndüm. Bacağımı deşmişti resmen.
Hem bizi mi dinliyordu bu? Bu düşünce gülümsememe neden olurken yanaklarımın içini ısırdım. Sevinmemeliydim. Bu yanlıştı, onun hakkındaki düşüncelerimi uzaklaştırmam gerekirken ben daha da kaptırıyordum kendimi.
Zil çalana kadar öylece oturup dersten tamamen uzak düşüncelerimi derlemeye çalıştım. İçimden sürekli arkaya dönüp Meriç'in suratına yumruk atmak sonra da yumruk attığım yeri öpmek gelsede bu düşünce saçmalık kokuyordu.
Zil çaldığında arkama dönerek zaten beni izleyen Meriç'e "Sen salak mısın?" diye sordum.
Alkışlık sorularımdan biri daha ağzımdan kaçmıştı. Aferin bana.
"Benim geometrim sana göre daha iyi, daha zeki arkadaşlar seçiyorum, daha zekice davranışlar sergiliyorum. Daha sayamayacağım pek çok şey." Ukalaca bir bakış attı. "Bu durumda salak olan sen oluyorsun."
"Ne?"
Dişlerini göstererek kusursuz bir gülüşle bana baktı. "Ve işte, bu da kanıtı." dedi eliyle suratımı işaret ederek.
Yetmişti ama! Ne dediğini anlar anlamaz sınıfta olduğumuzu umursamadan üzerine atıldım. Saçlarını öyle bir elime doladım ki benim bile düşününce canım acıyordu. Diğer elimle de tırnağımı boğazına geçirdim. İçimin yağları erimişti resmen. Sabahtan beri yaptığı sinir bozucu hareketler, bacağıma vuruşu, bir haftadır benimle konuşmayışı, Berk'e olan davranışları, ettiği hakaretler; hepsinin öcünü alıyordum.
Meriç anın verdiği şaşkınlıkla ilk başta öylece yaptıklarıma katlandı ama sonra o da canı acıdığı için benim saçımı çekti. Öküzün eş anlamlısı bu çocuktu. Nasıl bir kızın saçını çekebilirdi? Bu ne cüret? Saç derim kaynar su dökülmüş gibi bir hisse bürünürken sınıftakiler bizi ayırmaya çalışıyorlardı.
"Bırakın!" diye bağırdım kolumu tutan çocuğa bakarak.
İki kişi de Meriç'i tutmuştu ama zaten Meriç bırakmaları için çaba harcamıyordu.
"Şunu üstümden uzak tutun." diye tısladı bana bakarak. "Manyak."
"Asıl sensin manyak." diye bir kez daha bağırdım.
Manyakmış. Kendisini ne sanıyordu acaba? Kralın oğlu felan mı? Olsa olsa o olurdu zaten bu kendini beğenmişten. Gerizekalı aptal.
Bir de üstümden uzak tutun diyordu, tabi senin üstüne ancak fahişelerin çıkabilir değil mi?
Kendimi çıldıracakmış gibi hissediyordum. Onunla tanıştığım günden beri böyleydi. Bana hep oyuncağı gibi davranmış sonra da kullanılan bir çöp gibi umursamamıştı. Neden böyle olmak zorundaydı? Bir gün umut verirken diğer gün verdiği umuda bir tekme savurup herşeyi yerle bir ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ
Novela JuvenilEvinde yaşıyor, Aynı okula gidiyor, Ve ona aşık oluyordum. Asla beni sevmeyeceğini bile bile.