**Şimdi bakıyorum da , aslında kelimelerinden çok bakışlarıymış canımı yakan..
----
**Aras.
Yeni bir sabah.Güneş yeniden göz kamaştıran ışığını yayıyor.Kimi insanlar güne lanet ederek uyanıyor ,kimileriyse suratlarına yerleştirdikleri aptal ifadeyle uyanıyor. Ben mi? Bense hissiz bir ifadeyle açıyorum gözlerimi.
Benim için büyük ve de boş olan yataktan ayrılıp üzerime basit bir şeyler geçirdiğimde farkına varıyorum da Ilgın'a her gün gider olmuştum. Alışmam gerekecekti.
Arabayı çalıştırdığımda fark etmiştim de kendimi yine boktan bir boşlukta hissediyordum. Nedenini asla bulamadığım bu boşluk her daim benimleydi.
Sokaktaki insanlar bile sinirimi bozuyordu! Hem de hiç bir halt yapmadıkları halde... Sadece o 'muhteşem' hayatlarına devam ediyorlardı.
Bense yine bozuk olduğunu iddia ettikleri psikolojim için psikiyatristlerin kapısında pinekliyordum. İçimdeki canavarı bir türlü öldüremiyordum. O canavar günden güne kulağıma kirli şeylerle birlikte birçok şeytani fikri de fısıldıyordu.
Kimse bu güçlü adımın ardında yatan bencil kalbi görmüyordu. O kadar bencildim ki hayatımı güzelleştirebilecek hiçbir şeye iznim olmuyordu.
Camı aralayarak sigaramı yaktığımda, bencilliğimden ödün verdiğim tek şeyin sigaram olduğunu fark etmiştim. Radyonun kısık sesi bile, aptal insanların aptal mutluluk şarkılarını duymamı sağlıyor ve bu vücudumu daha da fazla geriyordu.
Radyoyu tamamiyle kapattığımda, ihtiyacım olan tek şeyin basit bir sessizlik olduğunu çok iyi biliyordum. Günışığı dahi canımı yakıyordu.
Kliniğe yaklaşırken hissettiğim kasılma, basit bir şeymiş gibi görünse de öyle değildi. Hayatta soyutlandığımı yüzüme vuran bir kasılmaydı bu.
Arabayı park ettiğimde beş dakika içinde kliniğin basamaklarından yukarıya çıkarak Ilgın'ın odasına doğru ilerliyordum. Bu klinik diğerlerinden farklıydı. O artık sıradanlaşan beyaz duvarlar, soğuk, itici bir havası olan bina yoktu. Buradaki duvatlar grinin en tatlı tonuyla boyanmış, kapılar sırasıyla bordo, turuncu ve de lila rengindeydiler. Üçü de griye uyan nadide renklerdi.
Kurtarıcım, bordo kapılı odada beni bekliyordu.
Kapıyı tıklatmadan direk içeriye girdiğimde asi bakışlarını üzerimde hissetmiştim. İşinde fazla ciddiyetçi ve de disiplinliydi.
Tam karşısındaki koltuğa yerleştiğimde, bakışlarında herhangi bir sevecenlik aradım. Ama arayışım koca bir boşlukla son buldu. Anlaşılan bugün kötü tarafından kalkmıştı.
" Sanada günaydın, Ilgın."
" Birilerinin sana kapı çalmak gibi görgü kurallarını öğretmesi gerek.. "
Sözcüklerini ufak bir tebessümle geçiştirdim.
" Bugün sana anlatacaklarım var. Kendimle alakalı.."
Gözlerinde beliren merak kıpırtıları, gülümsetmişti.
" Bunu duyduğuma sevindim. Herhangi bir şey içer misin? "
Samimi teklifini reddedip anlatmaya başladım.
" Fazlasıyla sıkıldım. Hayatımda bana zevk veren hiç bir şey yok, artık bulamıyorum.. Her şey fazla sıradan. Yeni maceralar istiyorum. Yaşayacak yeni duygular.. "
" Sana bunları verebilirim. Sadece.. Bana bir haftanı vereceksin. Çok değil, bir hafta benimle birlikte yeniden yaşamın tadını alacaksın. Ne dersin?"
Aslında güzel, hatta eğlenceli bile olabilirdi. Ben her şeyin içine sıçmadığım sürece.
" Bir nevi uygulamalı terapi gibi mi? "
" Evet.. Kararını verdin mi? Bu yaklaşık elli hastamda işe yaradı. Evet, sen sormadan söyleyebilirim hepsiyle ayrı ayrı güzel terapiler geçirdim. Doğruyu söylemek gerekirse, sana burada oturup sıkıcı kitap bilgileri verip hayattan tat almanı bekleyerek, seni bu saçma bilgilerle boğamam. Yaşayarak buna ulaşmalısın.. "
Nedense fazlasıyla mantıklı konuşuyordu. Hem de gittiğim psikiyatristlerin arasında en mantıklı konuşanıydı.
Kafamı onaylarmışcasına salladığımda, mutlulukla gülümsedi.
" O zaman, yarın 'farkına varış' haftamıza başlayabiliriz. Anlatacağın başka bir şey-"
" Teşekkür ederim. Bu kadardı.. Yarın, sana gelmemi ister misin? "
" Evet, mümkünse sabah altı gibi gel. Ve rahat bir şeyler giy. "
Gözleriyle şöyle bir bedenimi süzerek devam etti.
" Eşofman gibi.. Tabi dolabında bu tip rahat kıyafetlerin varsa.."
Gülümsememi sağlamıştı.
" Merak etme, altı gibi orada olacağım. Görüşürüz. "
Esnek adımlarla odayı terk ettiğimde, yüzüme basit bir sırıtış yapışmıştı. Ve bu sırıtış, en son dört sene önce uğramıştı dudaklarıma.
Arabayı harekete geçirerek her zamanki mekanlardan birine sürdüm. İçimdeki boşluk beni mutlu eden cinstendi. Daha çok rahatlama gibi.
__
Yarım saatlik yolculuk boyunca ilk kez rahatlamış bir kafayla gelmiştim buraya. Aylardan sonra ilk defa, kendimi rahat hissediyordum.
Kapısını çalarken aptal olmadığı çarpyı yüzüme. Hastalarının her birine değer veriyor elinden geldiğince onlara yardımcı oluyordu.
Kapıyı açtığında kahkaham sanki fazla gürültülü çıkmıştı. Sanırım bir kameraya ihtiyacım vardı.
** Gerçekten çok üzgünüm arkadaşlar, çok geç bölüm yazıyorum.. Ama derslerin yoğunluğundan ancak bu kadar oldu. Bu bölümde kısa oldu farkındayım ama, hak verin canlarım.
-irairis.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı O 'nu Yaratmış *
Teen FictionKelimelerin düzensiz bir şekilde ikamet ettiği hayatımda duygulara yer yoktu. Gerçeklik kavramı soyutlaşmıştı.. ### ' Ellerimden tutuyormuşçasına sev beni, gözlerime bakıyormuşçasına,ismimi fısıldarmışçasına sev beni.. Sevmek için değil.. Hissetme...