Şiddetini git gide artıran rüzgarla birlikte havayı aydınlatan şimşekler gecenin üstüne çökmüştü.. Eve geldiğimden beridir onu düşünüyordum.. Acaba bir daha gelir miydi ? Amacı neydi.. Gibi sorularla cebelleşiyor fakat bir türlü çıkar yolu bulamıyordum..
Gök gürültüsüyle birlikte aydınlanan odam ve de yağmurun şakıyan sesi hem yüreğimi hoplatmış hem de tarifi belirsiz bir hızuru tatmamı sağlamıştı..
Yağmurun beni tüm kötülüklerimden arındırdığını ve özümü, kendi saflığımı gün yüzüne çıkardığını dülünürdüm hep..
Elimde sıcak kahvemle yağmurun altında oturmak en büyük hobilerimdendi. Tabii gece olmamak şartıyla.
***
Huzursuz ve de bir o kadar da uykusuz geçen bir gecenin ardından sabah yeniden rutin işlerimi yaparak ofisime gelmiştim.. Toprak kokusu halen daha vuruyordu.. Bulutlar dağılmışa benzemiyor güneş bir türlü ortaya çıkmıyordu.. Bu da haliyle kasvetli bir havaya neden oluyordu. Bugün programa göz atmak istemiyordum. Gelen hastalarımın da dosyalarına bakmayı düşünmüyordum ki çalınan kapıyla yüzümü elindeki kahveyle bana doğru gelen alımlı sekreterime baktım.
" Günaydın, Ilgın Hanım.. "
"Günaydın Derinciğim.. İlk hastamız gelmiş mi? "
" Bugün sadece tek bir hastanız var efendim. "
Bu beni oldukça şaşırtmıştı.. Günlerdir rutin olarak gelen on - on sekiz kişinin yokluğunu arar gibiydim..
" Peki.. Gelecek olan hasta yeni biri mi? "
" Aslına bakarsanız, yeni sayılır.. Dünkü son hastanız olan Aras Bey gelecek efendim.. Bir beş dakikaya kadar burada olacaktır.. Başka bir isteğiniz yoksa görüşmem gereken birkaç kişi var."
"Tabiki gidebilirsin, üç buçukta burada ol yeter."
Arasın geliyor olması beni şaşırtmıştı çünkü.. Dün böyle bir kağıt bırakıp kaçan birinden yeniden buraya gelmesi beklenmezdi..
Dosyasını çekmecemdeki diğer kişilerin dosyasının arasından çıkartarak ilk sayfaya dün bulduğum notu yerleştirdim.
Tam on dakika sonra kapım çalındı.
İçeriye süzülen karaltılar içerisindeki bedeni şöyle bir taradıktan hemen sonra gülümseyerek oturmasını ima ettim. Yine aynı koltuğa oturmuştu. Yüzünde mermerden -yıkılmaz- bir ifadeyle tüm negatif enerjisiyle konuşmak için dudaklarını aralamış ve sadece benim kahvemden aldığım yudumu bitirmemi beklemişti.
" Günaydın.. Bugün nasılsınız Ilgın Hanım? "
Sanırım bu soruyu ben sormalıydım.
" Senin de gördüğün gibi gayet huzurluyum, peki ya sen? Aras?"
" Huzurlu olmaya çalışacağım."
Konuşma bir türlü ilerlemiyordu.. Ve bu sinir bozucu bir şeydi. Ben bile neden böylesine tıkandığımı çözememiştim. Oldukça da stresli hissediyordum. En başından bu mesleği okumam hataydı. Sadece kötü olan huylarımın önğne bariyerler kurmak amacıyla okumuştum bu mesleği.. Çekmecemden sigara paketimi çıkardığımda Aras dikkatle beni izliyordu.
Çoktan sigaramı yaktığımda ona da ikram etmeyi ihmal etmemiştim..
Tabi aldığım cevap bir reddi.
" Bu marka sigarayı içmem. Tek marka. Tek tat. İş yerinizde özellikle de kapalı bir ortamda sigara içmeniz yasak değil mi? "
" Şimdi de bana sigaranın zararlarından mı bahsedeceksin?
Sigaramı küllüğe yerleştirip dumanın odayı keşfetmesine izin verirken kahvemden de ılık bir yudum almıştım.
" Neden bana geldin Aras? "
Önce koltukta biraz dikleşti.. Yüzümü her santimini beynine kazırcasına inceledi ve en sonunda gülümsemeye benzer bir hareketle yanıtladı.
" Nedenini bilmek istemezsin. İşe beni tanımaya çalışmakla başlayabilirsin ki bu oldukça basit bir giriş olacaktır.. Aslında sana kim olduğumu söyleyeyim. Sadece bir hiçim.. Her duyguyu yaşamak isteyen bir psikopat, her duyuyu tatmak isteyen bir mazoşist, acıtı hissettirirken bundan zevk alan bir sadist ve de saçma daha birçok şeyden mutlu olan bir insanım.. Kolaylıkla bir katil olabilirken aynı zamanda masum bir çocuk kadar temiz de olabilirim.. Her neyse bugün sadece senden bir söz almak için buradayım."
Anlattıkları ürpermemi sağlamış, aynı zamanda da merak duygumu kabartmıştı. Böyle ilginç hastalar zor bulunurdu.
" Ne sözünden bahsediyorsun?"
Kararsızlık beliren yüzünden geçenleri okumak büyük bir yetenekti. Gözlerinin rengindeki derinliğe daldığım an konuştu..
" Ebediyen, olur musun?"
Bu ne kadar da saçma bir soru gibisinden düşünürken aslında kelimelerin altında yatan anlamları görmemiştim..
" Senin için bir şey ifade ediyorsa.. Evet. "
Amacım onu anlamaya çalışmaktan ibaretti..
***
Elleri ellerimin üzerinden usulca kayıp düşerken göz yaşlarım sel olup taşmışlardı bile.. Kaybetme duygusu, eksiklik duygusu o kadar boktandı ki.. Hazmedemiyordum.. Ölmemeliydi. Belki de ağlamalıydım ardından belki de binlerce kez yakarmalıydım Tanrıya ' geri ver canını! ' diye ama yapamadım.. Ne onun ipeksi saçlarına dokunabildim ne de kanın çekildiği pamuktan tenine elleyebildim.
Ağzımı açıp tek bir kelime bile söyleyemedim..
Okuduğum kitaba ara verip bugünkü garip görüşmeyi düşündüm .. Aras benden anlamsız bir söz almıştı, bunun yanındaysa yaklaşık bir saat boyunca van kedilerinin atalarından ve de görünüşleri altında yatan sinsi, şeytani psikolojilerinden bahsetmişti. Bense onu ilgiyle dinlemiş lafı bittiğindeyse aniden çıkıp gitmesini şaşkınlık içerisinde izlemiştim.. Koltuğa sıkıştırılmış yeni bir kağıdı daha bulduğumda elimde olmadan gülümsemiş ve de yazanı okuyup onu da dosyanın içerisine yerleştirmiştim..
#Aras'ın yazdığı diğer not; her renkli gözlüye kanma..
### Bu bölümünde sonuna geldikk, umarım beğenmişsinizdir. Ben her ne kadar beğenmesem de..
-irairis.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı O 'nu Yaratmış *
Teen FictionKelimelerin düzensiz bir şekilde ikamet ettiği hayatımda duygulara yer yoktu. Gerçeklik kavramı soyutlaşmıştı.. ### ' Ellerimden tutuyormuşçasına sev beni, gözlerime bakıyormuşçasına,ismimi fısıldarmışçasına sev beni.. Sevmek için değil.. Hissetme...