Yine sabahın ilk ışıklarında sıcacık yatağımdan ayrılarak kendimi banyoya atmış, soğuk suyun bedenimdeki her hücreyi uyandırmasına izin veriyordum.. Saçlarımın arasından akıp giden soğuk damlaların üzerimde yatıştırıcı bir etkisi vardı.. Bu sabah duşumu kısa tutarak çoktan giyinmiş bir halde kendime tost hazırlamıştım. Bugün içimdeki kasvetli düşünceler gitmeyeceğe benziyordu. Hani uyanırsınız da moraliniz bozuk olur gülmek zor gelir ya işte bendeki de tam olarak buydu. Gülümseyerek insanlara iyi görünmek istemiyordum. Tost ve meyve suyu karnımı doyurmaya yetince diğer tüm işlerimi -diş fırçalamak, saç yapmak gibi - de halledip evden dışarıya çıktım. Yalnız yaşamak pek eğlenceli değil, ha?
Ofisime her zaman ki gibi erken gelmiştim, öncelikle odamın penceresini açarak hava akışının değişmesini sağladım. Biraz taze oksijenden zarar gelmezdi..
Hemen ardından masamın üzerindeki fazlalıklardan kurtularak, göz yoran kalabalıklığı ortadan kaldırıp Derin 'in panoya asmış olduğu programıma baktım. Gördüğüm şey beni şaşırtmıştı.. Bugün sadece dört randevu vardı.. Oldukça ilginçti. İkisi on altı, on sekiz yaşlarında gençler, geriye kalan iki kişiyse yetişkindiler.. İlk defa az bir hasta kadrosuna bakacaktım.
Derin de iş yerine geldiğinde odama vanilya tüten kahvemi getirip ilk hastanın geldiğinş,haber vermişti.
Ona yaklaşık beş dakika sonra içeriye göndermesi talimatını verir vermez hastamın dosyasına göz attım.
Burcu H.
19 Yaşında, Öğrenci.
Aile sorunu.
Tipik genç sorunlarından biri olan aile meselesiydi demek.. Kapı çalındığında gir dememi beklemeden genç kız içeriye süzülmüştü bile.. Boyu yaşına göre ortalama bir boyuttaydı, siyahın parlak tonunu taşıyan saçları ve bir o kadar da biçimli yüz hatlarıyla oldukça güzeldi.
'Hoşgeldin tatlım, ayakta kalma, rahat olmanı isteriz değil mi ama? '
Sesimi sabit tutmaya çalışmıştım. Kızın her hareketinden gerginlik akıyordu. Koltuklardan en rahat olanına yerleştiğinde, ben daha konuşmaya başlamadan kızaran gözlerinden birkaç ufak damlanın düştüğünü gördüm.. İç çekişiyle şiddetlenen ağlayışını bölmeden öylece izledim en nihayet rahatladığında ve biraz olsun akacak yaşı kalmadığında dudaklarımı aralayıp, anlatmasını istedim.
'Rahatladıysan, bana neyin seni böylesine üzdüğünü söylemeni istiyorum.. '
' Ben.. Ben babamı kaybettim. İnanıyor musunuz? Babamı! Gözlerime bakıp bana meleğim diye seslenen babamı.. Kollarını açıp iyiki varsın kızım diyen babamı kaybettim.. Ne seni seviyorum diyebildim nede sımsıkı sarılabildim. Özlüyorum, onu o kadar çok özlüyorum ki. Hiç bir lanet güç bana onu geri getirmiyor, onun toprak altında nefessizce uyuması gerçek gelmiyor.. Annemse evdeki sessizliğimi kafayı yemiş olma ihtimaline sürdüğünden size gelmemi sağladı.. Oysa benimki kafayı yiyiş değil ki.. Aksine sonu olmayan bir arayış... Babamı unutamıyorum, geceleri uyuyamıyorum en kötüsü de ne biliyor musunuz? Onun için ağlayamıyorum bile.. Hangi insan canını dahi verebileceği bir insan için ağlamaz ki? Ağlayamıyorum.. Çünkü inanmak istemiyorum! B-ben... '
Yeniden ağlamaya başladığında ciddiyetçi yapıma lanet okudum . Bu meslek empati istesede ben fazla ciddiyetçiydim..
Yaklaşık bir buçuk saatin içinde kızın bir çeşit depresyona girme aşamasında olduğu kanısına vardım halen daha kendi çırpınışları doğrultusunda bir umuda bağlı kalıyordu. Şu an da onun durumuna yardımcı olamazdım ama bu gerçeklikten uyandığı zaman gireceği depresif durumda müdahele edebilirdim. İçini dökmesine izin verip, gönderdiğim de on beş dakikalık bir aranın ardından diğer hastamın dosyasına göz attım. Ve zamanında gelmesini beklemeye koyuldum..
Can N.
17 Yaşında, Öğrenci.
Ailesi tarafından sigarayı bırakarak düzgün bir çocuk haline gelmesi adına zorla gönderildi.
Ailelerdeki bu baskının amacını halen daha çözmüş değildim. Genç oğlan kapıdan içeriye adımını attığı anda üzerine sinmiş tanıdık koku da odayı sarmıştı. Engel olamadan kıkırdadım, bu gençle iyi anlaşacaktık.
'Hoş geldin Can, nasıl hissediyorsun? '
Ciddi bir ifadeyle saygıdan yoksun, oturmakta olan sesiyle yanıtladı.
'Bok gibi. '
'Sana böyle hissettiren şeyi öğrenmek isterim.'
' Ailem ve onların sikik fikirleri, sigara içmem batıyor, dobra bşr kişiliğim olması hoşlarına gitmiyor, serserinin teki olduğumu düşünüyorlar.. '
'Onları kafana takma, sadece uzlaşmaya çalış, kişiliğini bozmak istemediklerinide bilmelisin ayrıca, amaçları seni korumak.'
'Koruma isteyen yok ki! '
Oldukça gergin görünüyordu. Belkide bunu yaptığım için ceza alabilirdim ama bunu kimse bilmeyecekti.. Çekmecemden kendi sigara paketimin içindeki bir sigarayı ve de çakmağı masanın üzerine koyup ona uzattom. Bunu yaptım iünkü çünkü ne desem boştu. Sigarayı bırakma işlevi kişinin kendi isteği doğrultusunda gelişen bir şeydi. Başlangıçta uzlaşmamız lazımdı ayrıca..
'Şaka mı yapıyorsun abla? Eğer bu bir sınavsa.. '
'İç. Sadece ikimizin arasında karşımda bu kadar gergin birini istemiyorum. '
En sevdiği oyuncak verilmiş gibi sevinen genç anında sigarayı yakıp derince içine çekti bağımlısı olduğum zehri..
Vücudundaki rahatlama gözle görülen cinstendi.. Buna sevinmeli miydim?
Akşama doğru gelen son hastamla ilgilenmeden önce kısacık bir ara vererek penceremi kapatmıştım. Dışarıda yağmur çiselemeye başlamıştı.. Kapının tıklatılmasıyla içeriye giren yakışıklı şahsiyetle bir anda nefesim kesilmişti.
Gülümseyerek elim ayağım birbirine karışmış biçimde sandalyeme oturmuş onunda koltuklardan birine yerleşmesinş izlemiştim.
Dosyasını incelemeye fırsat bulamadığımdan adını da bilmiyordum..
Dışarıdaki kasvetli hava sıkıntımı bir kat daha artırırken karşımdaki deri koltuğun birine yerleşmiş adamdan istemsizce gözlerimi kaçırıyordum..
Konuşmak için dudaklarımı aralayacak olsam da bir şey beni susturuyordu. Bu garip bir duyguydu..
'İsminiz?'
Sesimdeki soğuk tını beni bile ürpertmeye yetmişti. Biçimli yüzünde hafif bir şaşkınlık belirtisi, ardındansa çatılan kaşlarıyla eş zamanlı aralanan dudaklarını seyretmekle yetindim..
'Aras.'
Sesindeki doygunluk hissi, yaşını ele verir cinstendi. Ne çocuk, ne de olgun bir erkek ikisinin ortası bir sese sahipti. Sıkıntıyla başımı sallayıp, bir anlığına gözlerimi kapattığımda çarpılan kapıyı işitip merakla aralamıştım gözlerimi...
Nereye gitmişti?
Bu garip randevunun ardından işimin bittiğini anlayıp odamdan çıkıyordum ki, yerde siyah deriden koktuğun köşesinde buruşturulmuş kağıdı gördüm. Merak içerisinde kağıdı açıp yazılanı okumaya başladım.
Pek fazla şey yazmıyordu aslında, gayet düzgün bir el yazısıyla ; ellerim üşüyor..
yazıyordu.. Bu da neyin nesi diye düşünürken, aklıma Aras 'ın ellerindeki siyah eldivenler geldi diğer hiç bir hastam eldiven takmıyordu..
***
Birinci bölümü okudunuz canlarım, pek güzel yazdığım söylenemez ama.. Umarım beğenirsiniz x
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı O 'nu Yaratmış *
Novela JuvenilKelimelerin düzensiz bir şekilde ikamet ettiği hayatımda duygulara yer yoktu. Gerçeklik kavramı soyutlaşmıştı.. ### ' Ellerimden tutuyormuşçasına sev beni, gözlerime bakıyormuşçasına,ismimi fısıldarmışçasına sev beni.. Sevmek için değil.. Hissetme...