Sormuyorum,
Sensizliği bana red eder misin, diye.
-Ilgın.**
Boynuma sarılınca, dokunuşlarının acımasız bir hal alması iyiye işaret değildi. Biraz daha karşı koymazsam nefessizlikten öleceğimi biliyordum
Tırnağımı eline geçirdiğimde hafif bir iniltiden öteye gitmemişti.
Gözlerinde pek yabancı olmadığım bakışlarıyla ürperdim.. Onun gibi bakıyordu..
Acımasızca.
Bacaklarımın titrediğini hissederken istem dışı akıttığım yaşlarım ellerinden aşağıya akıyordu.. Kızarmış gözlerimin yanı sıra boğazıma oturmuş yumruyu yok sayarak direndim.
Canını yakmak istiyorum demişti.. Öldüreceğim dememişti. Birazdan bırakacaktı.
Beklediğim gibi olunca tecrübemle hafiften gurur duyuyordum. Seri bir şekilde aldığım derin nefesin sonucu, yakıcı bir hisse kapıldım.
Telaşımı göz ardı ederek masama geçip oturdum. Ellerim titreyerek suyu yudumladığımda hissettiğim acıyla gözlerimi yumdum.
Aras'a baktığımda şaşkındı, deri koltuğa yerleşmiş bedeniyse hafifçe titriyordu. Elleriyle yüzünü örtmüş duyamadığım bir şeyler fısıldıyordu.
Bakışlarımı hissetmiş olacak ki ellerini çekerek kızarmış gözleriyle bana bakmaya başladı.
" Lütfen bana yapmadığımı söyle.."
Anlaösızca ona bakarken yerinden kalkıp yanıma gelip eliyle saçlarımı geriye çekti ve muhtemelen kızaran, parmak izleri bulunan boynuma bakarak devam etti.
" Ellerim mi sendeydi.. "
Sinirle kahkaha attığımda, kendimi tutamayıp bağırdım.
" Çık odadan, Aras!"
Oysa farkında değildim. Önemli bir tespit vardı, atladığım..
Farkında değildi.
Hissetmemişti.##
" Yeniden hoşgeldin."
Bakışlarımdaki sertlik dünkü davranışından ötürüydü. Sürdüğüm kreme rağmen hafif morluklar oluşmuştu.
" Ben üzgünüm.. İnan farkında değildim."
" Anlatsana bundan tam üç yıl öncesini.. "
Yutkunarak, dudaklarını araladı.
" Sokaktaydım. Belki bilirsin, şu kuytu yerlerdeydim. Bir bar var.. Adı 'Vişne Çürüğü', gecelerimi genellikle orada geçirirdim. Serseriydim, hovardaydım. Aslında farkında değildim diyemeyeceğim farkındaydım böyle ruhsuz olduğumun, ilk öldürdüğüm insan Hazel Fonb 'tu. Pişman mıydım? Hayır, daha da kötüsü bunun hoşuma gitmesiydi.."
Soluklanıp, gözlerinde nedenini belirleyemediğim bir heyecanla baktı..
Tepkisizce dinliyordum.
Önümde oturan kişi katildi.
" Nasıl öldürdüğümü anlatmamı ister misin? "
Büyük bir heyecanla sorduğu soruya tedirgince kafa sallayarak cevap verdim.
" Çok güzeldi. Bardan çıkmış birlikte yürüyorduk. Asiydi de.. İnce beline rağmen geniş kalçalara sahip, siyah uçları morla renklendirilmiş saçlarıyla nefes kesiciydi. İlk olarak boynunu öpmek istedim, sonrasındaysa kırmızının beyaz teninde ne kadar asaletli olabileceğini.. Beklemeden belinden çekip dudaklarına yöneldim.. Boynuna inerken istekliydi. Biliyor musun, onu duvara yaslayıp öpmeye devam ederken yavaş yavaşta boynundaki deriyi katmanlara ayırdığımı? Çırpınıyordu ama dudaklarımı ayırmıyor, ellerini duvarda sabitliyordum. Yavaşça öldü, keserken durmadım, kanlar vücudundan dökülürken ellerimden de süzülüyordu. Gırtlak kemiğini görene kadar kestim.. Damarları keserken fışkıran kan hoşuma gidiyordu ki bu da katil olma isteğimi git gide artırıyordu. "
Tüm soğuk ifademle onu dehşet dolu gözlerle izlerken kısa keyifli bir kahkaha attı.
" Aklıma binlerce kurgu geliyordu. Yepyeni öldürme çeşitleri, sanki mantığım siktir olup gitmişti.."
Devam etmesi için başımı salladığımda, tehlileli olabileceğini düşündüm.. Hatta aksine tehlikeliydi.
" Daha sonra Vişne Çürüğü'nde bir adamla tanıştım. Bir süre onunla uyuşturucu işine girdim.. Şu kara para olaylarından biri işte. Sonra dayanamadım, düşmanları onu öldürmeden ben onu öldürdüm. Onun için oldukça sade bir ölüm olmuştu ne yazık ki.. "
" Peki , nasıl tutuklanmadın?"
Garip bir kahkaha attığında ürperdim.
" Tutuklanmadığımı kim söyledi? Her şey güzeldi kimse öldürdüğüm insanların farkında değildi. Ta ki Marry orospusu beni ihbar edene kadar. Korkuyordu benden.. Polisler geldiğinde kapı kilitliydi, ensesinden saçlarına yapışıp kulağına, 18 Haziran 2011 demiştim. Anlamayacak kadar salaktı. Doğum gününde onu öldürecektim. Tutuklandığımda hiç bir kanıt bulamadıkları için beş gün içeride tutup bıraktılar. Dediğim tarihteyse gidip onu da öldürdüm, cesetini hurdalığa gömdüm, kimse bulamadı.. Çürüyüp gitmiştir."
Yüzümdeki dehşet ifadesini görmüş olacak ki utangaç bir ifadeyle gülümsedi.
" Üzgünüm seni tedirgin etmek istemem. Bu aralar kimseyi öldürmüyorum. "
O kadar rahat konuşuyordu ki, beni asıl korkutan rahatlığıydı.. Karşılaştığım ilk katil değildi ve bundan korkmuyordum. Onlar için öldürmek yemek yeme ihtiyacı gibiydi..
" Sorun değil, ailen var mı? "
" Hah, küçükken beni evlatlık almış bunakları mı soruyorsun? Arada bir giderim yanlarına, seni de götürürüm istersen."
Gülümseyip, yanıtladım.
" Neden olmasın.."
" Biliyor musun geçmişim hep beni kovaladı durdu, oysa bende normal bir insanım, sizden farklı düşünmem beni anormal yapmaz.."
Kafamı sağlayıp yapabildiğim en güzel benzetmeyi yaptım.
" Geçmiş böyledir, beline sarılmış ip gibidir.. Sen ilerlersin, ilerlediğini sanırsın, aksine o seni geriye çekerken.. "
Düşünceli gözleri, fazla maviydi.
## Bu bölümde bitti, diğer bölümde görüşmek üzere canlar xx Umarım beğenmişsinizdir ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı O 'nu Yaratmış *
Teen FictionKelimelerin düzensiz bir şekilde ikamet ettiği hayatımda duygulara yer yoktu. Gerçeklik kavramı soyutlaşmıştı.. ### ' Ellerimden tutuyormuşçasına sev beni, gözlerime bakıyormuşçasına,ismimi fısıldarmışçasına sev beni.. Sevmek için değil.. Hissetme...