Sabah göz yaşlarımı tutamadım, saatlerce gözlerim kızara kızara ağladım. İçimdekileri dökmenin en iyi yoluydu bu.
Bana gelen hastalarımın anlattıklarıyla doldurmuştum tüm kalbimi. Hepsinin gözlerinde gördüğüm duygulardı ürperten içimi..
Ağız dolu küfürler etmiş, sonundaysa ağlamakta bulmuştum çözümü. Dizlerimi kendime çekip şiddetini artıran hıçkırıklarımı ağzımın içinde hapsetmeye çabalıyordum.
Kendime gelmem gerektiğini fark etmem çok uzun sürmemişti.. Ayağa kalkıp yüzümü yıkamaya koyulduğumda, yüzüme mutluluk ifadesini yapıştırmıştım. Sanırım günüm duygusuz bir şekilde geçecekti.
Ellerimle eş zamanla titreyen dizlerimi oynatıp minik minik adımlar atarak yatağa yattığımda gözlerimi kapayarak soyutlanmayı denedim.
Üzülmüyorum desemde her hastamdan güçlü bir balyoz darbesi alıyordum ki bu beni derinden yaralıyordu. Her darbede titriyordum. Her hissedişte ürperiyordum. Hissedemeyen bir hastamla eş duyguları yaşamak düşüncesi bile kendi soyutsuzluğumda kaybolmamı sağlıyordu.
Sanırım yorulmuştum. Ciddiyetçi yapımı hiçe saymak mümkün değildi. Aceleden yoksun hantal hareketlerle kıyafetlerimi giyip beni yamsıtan bir makyaj yaptığımda kahvaltı yapmak aklımun ucundan bile geçmeden evden çıkmıştım.
Duraklar okul otobüslerini bekleyen çocuklarla , sokaklarsa benim aksime işlerine yetişme kaygısı yaşayan insarlarla doluydu.
Aniden aklıma gelen fikirle iş yerime değilde dört beş yıl öncesinde gezindiğim sokaklara saptım. Derin'e gecikeceğime dair bir mesaj yazdıktan hrmen sonra arabayı güvenli olduğunu düşündüğüm bir park yerine bırakarak tüm bu sokakların kalbi olan 'Fodıs Caddesi' ne doğru yürümeye koyuldum. Bu caddeye ismini veren gençlerdik. Feyza, Olga, Demir,Ilgın ve Sezer.
Çok iyi bir beşliydik. Birbirimizi bırakmamıştık. Bunun sözünü dahi vermiştik. Bende bırakmayacağıma dair söz vermiştim.. Sözümü tutmuştum, ta ki Sezer sözünü tutmayıp ölümü seçene kadar. Ona o kadar kızmıştım ki, neden kendini öldürecek kadar aptal olduğuyla o kadar kafa patlatmıştım ki.. Bu sokaklardaki hayatımı bırakıp üniversiteye başvurmuştum. Zor da olsa bu günüme gelebilmiş, ilk çözdüğüm tanıysa, Sezer'in neden kendisini öldürdüğüyle ilgiliydi.
Tanıdık sokakların görüntüsüyle içim ürperirken, sabahları sıcak pideleriyle bu sokaklardaki insanlara bir fırın görevi gören yerden savrulan tanıdık kokuyla özlem duygusunu abartılarıyla birlikte yaşamıştım.
Ayaklarımın kirini silercesine yürüdüğüm bu sokaklarda içimdeki duygusallığı bir türlü adımlarımda bırakamıyordum. Yüzümdeki hüzünlü ifadenin yerini hafif bir sırıtış kapladığında bulunduğum sokağı tüm hatlarıyla incelemeye koyuldum. Duvarlar, kaldırımlar.. Hepsi küçüklüğümün yansıması gibiydi. Üç adım ötede dövüldüğüm günü hatırlar gibiydim. O gün hislerim vardı. Çocuktum, küçüktüm.. Bugünse bu masum halimden eser kalmamıştı.
Orada bulmuşlardı beni, küçücük bedenimle gizlenmeye çalışıp ağlarken buluştular. İlerlediğimde halen daha duvarda duran el izlerimizi görünce yüzümü hafif bir sırıtış kaplamıştı.
Yavaşça elimi, kendi küçük el izimin üzerine koydum ve şaşkınca baktım. Ellerim gibi kalbimde kirlenmişti. Benim el izimin hemen yanındaki diğer dört ele de dokundum. Hepsini özlemiştim..
Adımlarımı hızlıca atıp duvarın köşesinden dönerek birlikte kaldığımız eve doğru ilerledim. Attığım her adımda anılar zihnimde bir kez daha canlanıyor ve bu içimdeki özlemi git gide artırıyordu.
Evin yoluna girdiğimde, evden gelen gümbürtülü sesi işitmemek sağırlık olurdu. Kapıyı çalmadan kapının kolunu çevirdiğimde kolaylıkla açılmıştı.
İçerideki müzik dinerken, Demir'in sesini duydum.. Aynı soğuklukla çınlıyordu.
" Olga, sen mi geldin? "
Demek halen daha birlikte yaşıyordular.. Onlara ihanet etmişim gibi hissediyordum. Kafasını kapının ardından uzatıp baktığında yüzündeki gülüşte gözlerindeki parıltı gibi solmuştu.
Dehşet ifadesiyle bakan gözlerini kaçırıp, derin bir nefes aldı ve yumruk yaptığı ellerini çözüp konuşmaya başladı. Pek değişmemişti.. En azından görüntü bakımından..
" Neden geldin? Defol.. "
Adımı söylemek onda tiksinme hissi uyandırıyor olmalıydı ki söylemeden bitirmişti cümlesini..
Ondan ayrıldığım gün hala canımı yakıyordu. Bana kısaca donuk bir ifadeyle gidersen,gelmem.
Demişti..
İlk öpücüğüm, ilk sevgim, ilk hislerim.. Çocukluğum, arkadaşım, aşkım..
Anlamak istememişti. Gitmeme izin vermişti, bensiz geçirdiği zamanlarda kim bilir neler yaşamıştı..
### Canlarım gelecek bölüm bu bölümün devamı olacaktır. İyi okumalar, umarım beğenmişsinizdir ❤ Mist yb ise çok yakında sizlerle, sınavlar dolayısıyla bir türlü tamamlayamıyorum. Bu kadar beklettiğim için üzgünüm.
-irairis
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı O 'nu Yaratmış *
Teen FictionKelimelerin düzensiz bir şekilde ikamet ettiği hayatımda duygulara yer yoktu. Gerçeklik kavramı soyutlaşmıştı.. ### ' Ellerimden tutuyormuşçasına sev beni, gözlerime bakıyormuşçasına,ismimi fısıldarmışçasına sev beni.. Sevmek için değil.. Hissetme...