Annem kıyafetlerimi yerleştirmeme yardımcı olduktan sonra gitmişti. İşte şimdi gerçekten yalnızdım.
***
Otobüsten inip çevreme bakınmaya başladım. Okulumun adını görünce kocaman gülümsedim ve yukarıya doğru olan yokuşu çıkmaya başladım. Her şey güzel olacaktı inanıyorum, tabi bu yokuşu çıkarken bir gün can vermezsem.
Okulun kapısına geldiğimde ellerimizi dizime koyup biraz eğildim ve nefes alışverişlerimi düzene sokmaya çalıştım. Okul açılalı bir hafta olmuştu ama ben daha yeni okula geliyordum. Koridorda asılı olan sınıf listelerinden sınıfımı buldum ve kapıyı çalıp sınıfa girdim.
"Gelebilir miyim?" Orta boylarda saçlarının ortası kel olan mavi gözlü şeker adam gülen gözlerle bana bakıyordu. "Tabi" dedi.
Boş yer için sınıfa bakınırken tüm sınıfın bakışları üzerimdeydi ve bu cidden hoş bir şey değildi. "Nakilsin sanırım?" Kaşlarımı kaldırarak hocaya baktım. "Hayır hocam, sadece ilk hafta okula gelmemiştim." Anladığını belirterek kafasını salladı. Ardından ekledi. "Buse'nin yanı boş geç otur."
Dedğini yaparak boş olan yere oturdum ve derse dönen hocayı izledim. Ders fizikti. Nasıl bir ders bilmiyordum ama fobili olarak başlamıştım. Kuvvet ve hareket fizikti sonuçta.
Tenefüse Buse'yle çıkmıştık iyi anlaşıyorduk. Sadece fazla cana yakın bir kızdı. Kantine inmiştik sıraya girmekten nefret ettiğim için genelde ya başkasını girdirir ya da bir şey almazdım. Buse alacağını alırken duvara yaslandım ve onu beklemeye başladım. Beklemekten de nefret ederdim bıkkınlıkla yanaklarımı şişirip doğruldum. Karşımda iskemlede arkadaşlarıyla oturan çocuğun bakışları üzerimdeydi ve bu... Fazla rahatsız ediciydi. Bu zamana kadar çevremdeki her erkekle kardeş olarak takılmıştım ve böyle bi durum hiç yaşamamıştım. Zaten bana bakıyorsa sorunludur.
O gözlerini çekmediği için bende çekmiyordum. Biraz daha dikkatli bakınca bunun okulun adını araştırırken gördüğüm çocuk olduğunu fark ettim. Ben öylece çocukla bakışırken saçımın çekilmesiyle küçücük sessiz bir çığlık attım. Bana gülmüştü.
"Yarım saattir bağırıyorum Belinay, Belinay diye aklın nerde?" Buse'ye kızgınca bakıp "Duymamışım" dedim.
Bu bakışma hiç iyi değildi ve ben bunu hiç sevmemiştim.
Dersimiz rehberlikmiş. Sınıf hocası içeriye girerken hocayı incelemeye başladım. Alımlı bir kadındı.
"Günaydın gençler" diyip gülümseyince gülümsedim bu okuldaki hocaları sevmiştim. Günaydın merasimini bitirince masasına oturdu. İşaret parmağını çenesine hafifçe vurarak sınıfta gözlerini gezdirirken bakışları bende sabitlendi. Bu defa fizik dersinde olduğum kadar şanslı olmayacaktım sanırım.
"Yenisin galiba." Gülümseyerek söylediği şeylere gülümseyip cevap verdim. "Sadece ilk hafta okula gelmemiştim."
"Bize kendini tanıtır mısın?" tüm bakışlar bendeydi. Hiçbir zaman odak noktası olmayı sevmezdim.
"Adım Belinay. Soyadım Şahin."
"Annen, baban?" hocaya olan sempatim tamamiyle kaçmıştı işte. Niye bu kadar meraklı olurlar ki?
"Babam işçi, annem ev hanımı." diyip daha fazla soru kabul etmediğimi belli ederek yerime oturdum.
Hoca boğazını hafifçe temizleyerek sınıfın kendine bakmasını sağladı. "Gençler asıl konumuza gelirsek, okulun daha ikinci haftası ama konuşmanızdan şikayetciyim. Bu yüzden bir kaç yer değişikliği yapacağım."
Buse elimi tutunca ayrılmak istemediğini anladım. Benim için fark etmezdi hiç bir insanı umursamazdım ve herkesten rahatça kopabilirdim.
"Belinay'dı değil mi?" kafamı olumlu anlamda salladım.
Zayıf bir kızı göstererek yer değiştirmemizi işaret etti. Kalkıp yeni yerime oturdum yanımdaki kızla muhabbet kurmuştuk. Adı İlayda'dı. Hoca konuşmayı dağıtmak için bizim yerlerimizi değiştirmişti ama bilmiyordu ki yanımda konuşabileceğim birisi olursa susma becerisini asla gösteremem.
Tenefüste İlayda'yla dışarı çıkıp banklardan birine oturduk. Okul çok küçüktü, bahçesi de öyle ama o kadar şirindi ki ve öğrencilerde azdı sorun olmuyordu, şimdilik.
İlayda'ysa fiziğiyle kızların bile ağzını açık bırakbilirdi. Sadece boyu biraz kısaydı. Ortak sorunumuzda şuydu ikimizinde burnu büyüktü ama onun ki biraz daha fazla.
Kantinde gördüğüm çocuk kamelyanın altında oturuyordu. Sanki ona baktığımı hissetmiş gibi bana baktı. Hemen kafamı çevirdim.
"Biliyor musun en sevdiğim şey yakışıklı çocukları kesip onlar hakkında araştırma yapıp, gizlice fotoğraflarını çekmektir." Karşıdan gelen iki çocuğu işaret etti.
Kafamı o tarafa çevirip baktığımda ben bile kaldım öyle. İlayda sarışın olanı işaret edip "Şu bombayı görüyor musun adı Melih" dedi. Yakışıklılıktan ziyade sempatikti ama ne yazık ki sarışın erkekleri sevemiyorum.
"Diğeri?"
"Diğerine gelirsek, onun adı Alp. Alp 12, Melih 11. sınıf nasıl tanıştıklarına gelirsek...Bilmiyorum" Sondaki bilmiyorum deyişine gülmeye başladım.
"Ne gülüyosun bilmemek değil öğrenmemek ayıp" diyip göz kırptı. Gün bitmişti bende bitmiştim. Arkamızda oturan iki kızlada tanışmıştık ve diğer tenefüsleri birlikte sınıfta geçirmiştik. Birinin adı Melek, diğeriyse Elif'ti.
Otobüs gelince kartımı basıp en arkanın bi önü cam kenarına oturdum. Kulaklıklarımı takıp dışarıyı izlerken yanıma biri oturdu. Kafamı çevirip baktığımda kantindeki çocuğu görmemle bedenime bir şok dalgası yayıldı.
Popülerdi ama tekin biri olmadığı her halinden belliydi. Ve beni kamelyada ona bakarken yakalamıştı. Umursamamaya çalıştım. Yan profilim çok kötü olduğu için iyice kafamı cama gömdüm.
Yurdun olduğu sokağa gelince istemsizce yüzümü buruşturdum. Tekin bir yer değildi.
Ayağa kalkmam için yanımdaki çocukta kalktı. Otobüsün durduğuna emin olduktan sonra aşağı indim.
Ara sokakta yürürken arkamdan birinin geldiğini hissediyordum. Hızlıca yurdun kapısına geldim ve yurdun kapısında olmamın verdiği güvenle arkamı dönüp kim diye baktım ve kaldım. Cidden öyle kaldım.
"Neden beni takip ediyorsun?" kantindeki çocuktu. Gözlerini kısarak bana doğru baktı. Sonra birden kahkaha attı.
Yurdumun karşısındaki apartmanlardan birini işaret ederek konuştu.
"Evime gidiyorum küçük fare"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ.
Literatura FemininaMavi iri bir çift göz, biçimli bir burun, dolgun dudaklar, harika bir vücut. Mükemmel değil mi? Sahip olamadıklarım. Hayır mükemmel değilim. Kahverengi minik ve çekik gözlerim, biçimsiz ve suratıma göre büyük burnum ve ince dudaklarım. İşte sahip o...