BÖLÜM 3- "YARA"

198 23 3
                                    

Hafif esinti saçlarımı yalıyordu. Pek soğuk değildi hava. Ya da hissetmiyordum. Sahi, ne zamandır hissetmiyordum? Ben ben olmaktan çıkmış adeta başka birine dönmüştüm. Tanımını yapamadığım biri. Bankıma oturmuş denizi izliyordum. Karanlık denizi. Burada beni kimse bulabilir miydi? Bütün olanlardan kurtulmak pek de zor değildi. Ama babam savaşmam gerektiğini söylemişti. Bu yüzden onun izinden gitmiştim,gidiyordum.

Olanları hazmedemiyordum evet. Acı canımı yakmıyordu,yakmamıştı. Somut hiçbir şey artık canımı yakmıyordu.

Annem nasıl bir şey dememişti? Nasıl böyle bir şeye izin vermişti? Ya onun söylediklerine ne demeli?! Söyledikleri hala kulağımda yankılanıyordu. Bu adam neler saçmalamıştı? 'Babanın katili' de neyin nesi? Bir kitap ya da filmde değiliz. Bundan eminim fakat olanlar beni şaşırtıyordu.

Emir Hocayla tanışmamız çok tazeydi ve o adam garipti. Hatta yaşı bile fazla büyük değildi bi öğretim üyesi için.. Aramızda beş yaş bile yok belki de. Ben neler düşünüyorum?

Babamın ölümü.. Araştırma gereği pek duymamıştım,kalp krizi deyip geçmiştiler belki de. Ama bunu neden yapsınlar ki? Onun işinde iyi olması,başkalarını bu tür işlere sevk edebilirdi evet. Ama babamın kimseye zararı dokunmazdı,dokunmamıştı. Adım kadar emindim. Çünkü ben babamı tanıyordum.

Babam bana bunu öğretmişti. Kimseye zarar vermemeyi.

Çünkü karşılığını almadan ölmeyeceğimizi söylemişti. Bunun altında kalkıp kalkamayacağımızı bilemeyiz demişti.. Haklıydı , neler ile karşılaşacağımızı bilemezdik.

Belki açacağı yara büyük belki küçük olacaktı.

Bilemeyiz..

O adamın dedikleri kulaklarımda yankılandı saatlerce. İhtimal veremiyordum. Böyle bir şey olamazdı. Emir Hoca hakkında diyecek pek bir şey bulamıyorum. Daha yeni tanıyordum onu,mecburiyet dahilinde..

Tehlikeli biri olabilirdi evet ama benimle bir alakası olabileceğini düşünmüyordum.

Korkuyorum. Her şey olabilirdi fakat kafama takılan kısım ucunun babama dokunmasıydı..

Düşüncelerde boğulmak hiç iyi bir fikir değildi. Derin bir nefes alarak ciğerlerimi mutlu ettim. Rüzgar şiddetini arttırmıştı. Kapüşonum başımdan düşmüş saçlarım hava da dans ediyordu. Ahahah ne güzel düşünceler,eğlenceliymiş. Yüzümde bir tebessüm oluştuğunu fark ettim.

İnsan ufak bir şeyden mutlu olabiliyordu evet. Şimdi bunu fark ettim. Ya da her şeyden,saçma olan her şeyden.

Ah artık burada kalamayacaktım. Üşümeye başlamıştım. Aslına bakılırsa hiç gitmek istemiyordum. Ne yapacaktım? Başka bir yerim mi vardı? Birilerine muhtaç olmak canımı epeyce sıkıyordu.

Arkamda bir ses işitmiş ve yerimden hoplamıştım. Aah! Dizim ! Daha yeniydi! İnleyerek kolumdan tutan kişiye bakmak için kafamı kaldırdığımda belalı çocuk ile karşılaştım.Yere yapışmıştım. Kahretsin!

Ah ne ilginç! Hiç şaşırmamıştım. Bu çocuğun derdi neydi? Kolumdan tutup banka oturttuğunda ona nefretle bakıyordum.

Sahi bu çocuk kimdi?

"İyi misin?"

"Sen kimsin?"

" Mehmet Alp. İyi misin?"

"Dizim acıyor sadece."

Neden söylemiştim? Benim aklım yerinde değildi,olsa söylemezdim.

"Bir şeyler yapsak iy..."

"Hayır!"

"Ama.."

"Hayır gerek yok. Hiçbir şeyim yok. Sen neden benim peşimdesin? Bu hareketler beni bunaltmaya başladı. "

"Lütfen kendini benden uzaklaştırmaya çalışma.."

Ne diyordu bu? Romantizme bağlamıştı. Durum berbatlaşıyordu ve bir an önce bitirmek gerekiyordu.

"Saçmalamayı kes ve benimle alakanı kes!"

"Beni din..."

Banktan hızlıca kalmıştım. İki metre, evet hatta bir metre gitmeden kolumu sıkıca kavramış yüzümü yüzüne bakarken bulmuştum.

Neler oluyordu?

"Ne yapı.."

"Bencil davranmayı kes! Aptalca şeyler yapmaktan bıkmadın mı? Eğer böyle devam edersen neler olabileceğini biliyor musun?! Ben söyleyeyim: Hayır bilmiyorsun! Sen hala küçük bir kız çocuğu gibi davranmaya devam ediyorsun. Geridekileri düşünmeyi bırak kale bile almıyorsun! Hiç düşünmeden hareket ediyorsun! Gerideki yaraya tuz olmaktan başka bir şey yapmıyorsun Anka! "

Yanağımı ıslatan sıvıyı fark ettiğimde görüntüsü buğuluydu. Yavaş yavaş kayboluyordu,karanlıklaşıyordu..

Bencil Anka. Bencil olduğum söylenmişti. Bağırışmalar vardı.

Buğulu görüntüsünün ardından bu düşünceler ile gözlerimi aralamıştım. Diklenip oturmuştum. Sabahtan beri aynı kıyafetlerle olduğumu fark ettim. Bu etekler hiç hoşuma gitmiyordu. Ah ! Dizimde bir yara vardı evet. Nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum.

Ah! Ne güzel,filmlerdeki gibi! Neredeyim ben? Saat kaç? Mehmet Alp nerede?

Ona söyleyeceklerim vardı. Söyledikleri basit şeyler değildi..

Etrafı iyice süzüyordum. Ama buraya daha önce hiç gelmemiştim. Ayak sesleri duyduğumda başımı kaldırmış ona bakıyordum. Mila'ya. Ben neredeydim?

"Mila?"

"Daha iyi misin?"

"Burada ne işim var?"

"Bayılmışsın. Mehmet Alp beni aradı. Burada kalıp kalamayacağını sordu. Bende getirmesini söyledim."

"O nerede?"

"Bilmiyorum,on dakika oluyor çıkalı.Bana bir şey anlatmadı,neler oluyor?"

Ben ne ara bu kadar sıkı fıkı olmuştum Mila'yla? Her neyse.

"Bilmiyorum. "

"Nasıl bilmiyorum. Anka iyi misin?"

"Başım ağırıyor."

Telefonu yokladığımda cebimde olmadığını fark ettim. Önümdeki sehpanın üzerinde duran telefonu elime alıp bildirimlere bakmak...

Bildirim yoktu. Annem aramamış mıydı?

"Annen aradı."

"Ee?"

"Bu gece bizde kalacağını söyledim. Problem olmayacağını söyledi."

"Teşekkürler."

"Neler olduğunu anlatacak mısın?"

"Sahilde biraz konuştuk,başım döndü. Sonra burada buldum kendimi."

"Peki üstelemeyeceğim. Fakat bu konuyu bana uzunca anlatacaksın?"

Ne güzel! Bir de bunlar başıma açılmıştı. Filmlerden eksiğimiz kalmamıştı.

Baba neden beni yalnız bıraktın? Güçsüzleşiyorum .

"Yatalım mı? Çok yorgunum."

"Tabi. Gel odaya çıkalım."

Uykuya dalarken olanları unutmak adına gözlerimi kapamıştım.Olanları şimdi düşünmeyecektim. Görüyordum. Uzun bir aranın ardından babamı görüyordum..

"Sen hala küçük bi kız çocuğusun. Benim küçük kızım."

Çok kısa sürmüştü belki ama sanki saatlerce babamlaydım.

Telefon çalmasıyla uyandım,gizli numara..

Bu kim şimdi böyle?..

SOĞUK BANKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin