Onu görmeyi beklemiyordum. Onu bu aralar çok görüyorum ve bana rahatsızlık veriyor. Ki onu tanımıyorum bile.
"O adamla aranda ne var?!"
Bu ne demekti şimdi? Duyduklarıma inanamazken hazmetmeye çalışıyordum. Neler söylüyor bu kadın? Bu adamdan kastı Emir Hoca olmalıydı. Kim bilir ne saçmalıklar duydu da böyle tepki veriyor. Doğru ya, milletin ağzı torba değil ki büzesin.
"O adam? E-Emir Hocadan mı bahsediyorsun?"
"Adı her ne ise işte! Neler çeviriyorsun sen Anka? Ben sana böyle mi öğrettim!?"
Neler saçmalıyordu bu kadın? Gülmeye başladım. Histerik biçimde gülerken buldum kendimi. Şaşırdım duyduklarıma. Saçmalıktı bu olanlar ve daha da sesimi arttırarak güldüm. Kafamda dönen şeyleri ne kelimeler anlatabilirdi ne de ağzımdan dökülebilirdi.
"Ne saçmalıyorsun sen anne?!"
"Nasıl ne saçmalıyorsun? Basbayağı soruyorum. Şimdi bana olanları tek tek anlat. Aranızda ne var?"
Yüksek sesle gülmeye başladığımda sinirlerimin ciddi anlamda bozuk olduğunu fark ettim. Sesim arttıkça annemin kaşları daha çatıldı ve daha da..
"Nereden çıkarıyorsun bunları?"
"Her şeyi biliyorum Anka. Uzatmaya devam mı edeceksin?"
Gözüm Mehmet Alp'e ilişti. Göz göze geldiğimizde onun neden burada olduğunu sorguladım kafamda. Çok geçmeden sesli şekilde sorgum devam etti.
"Bunun ne işi var bur.."
"Arkadaşın hakkında doğru konuş Anka!"
"Ne arkadaşı ? Biz arkadaş falan değiliz!"
Yine.. Beklemiyordum senden. Senden hiç beklemezdim anne. Tokat yanağıma değil,senin eline yakışmadı anne,hem de hiç.
"Hocan olacak o adamla sürterken öyle olmuyor ama!"
Duyduklarım daha çok canımı acıtırken gözlerimden kıvılcım çıkıyordu adeta. Duyduklarıma inanamıyordum. İnanılacak gibi şeyler değildi,hiç. Sakin davranmaya çalışarak odama çıktım ve olanları düşünmemeye çalıştım. Sıcak bir duşun ardından kafamdakileri somutlaştıracaktım.
Mehmet Alp denen o çocuk neden buradaydı bilmiyorum ama annemin saçmalıklarının kaynağı olabilir diye düşünüyorum. Duşta bunları düşünürken hızla odama geçtim. Üzerime rahat bir şeyler geçirdim ve sırt çantamı dolaptan çıkardım. İçine defterimi,kalemliğimi ve birkaç ıvır zıvır attım.
Dış kapıya inip ayakkabılarımı portmantodan çıkarttım. Annem ortalıkta görünmüyordu. Merak etmediğim için problem yoktu. Ayakkabılarımı giyip bağcıklarını bağladım ve kapüşonumu kafama geçirip çıktım. Çantam oldukça hafif ve sevindirici.
Bahçeden çıkıp sahile doğru yürümeye başladım. Yarım saat gibi ulaştım mekana. Bu zaman zarfında dinlediğim müziklerin farkında değildim,öyle dalgındım. Kulaklığımı çıkarıp denizin durgunluğunu dinledim. Çok şey anlatıyor,çok. Dalga çığlık çığlığa yakınırken,durgun suyun anlatacak daha çok şeyi vardı. İzledim,uzaklara gittim. Daha uzaklara. Denizi seyrettim. Hem seyir hem dinledim. Anlattı.
Bank bu sefer soğuk değildi. O ikileme şu an geçerli değildi. Ya da hissizleştiğimden bu söylem. Haksızlık etmeyeyim banka,bankıma.
İçimde garip bir his var.
"Her zaman deniz huzur vermez insana. Denize yazık değil mi? Şuna bak.. İçinizi dökmekten bıkmadınız mı? Peki sen anlıyor musun? Konuşabiliyor musun onunla? İçindeki ateşi dindirebiliyor musun? Yeri gelir sayıp sövdüğünüz bu yer.. Onu anlamaya çalıştın mı hiç? İşte insanoğlu bencil,bencilsin. Bencil yaratıldık. Denizle konuşuyorsun ama konuşmasına fırsat vermiyorsun. Şimdi sessizce derdini anlatmaya çalışıyor ya hani,işte deniz şimdi ağlıyor. Asıl şimdi anlamıyorsun onu. Ne senin anlatacakların var ne de onu dinleyecek bir sen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK BANK
Teen FictionYine üşüyordum bankta.. Düşünce selinde bulmuştum kendimi.. Özlüyordum,gün geçtikçe ağırlaşan bu hissin altında... "En güçlü kuş bu,senin adın Anka.Vazgeçmeyeceksin.Göğüs gereceksin. Seni seviyorum benim küçük kızım..." "Hep en yüksek...