EMİR'DEN
Kahvemden bir yudum aldım ve masaya bıraktım. Kahve artık bana farklı şeyler anımsatıyordu. Sakar kız,hem sakar hem de asabi.
''Hayrola evlat,neye gülüyorsun?''
İrkilmiştim,kafamı kaldırıp ona baktığımda meraklı gözler benden cevap istercesine bakıyordu. Gülüyor muydum? Hayır,gülmüyordum.
''Yok abi,ne gülmesi.''
Sadık Abi kafasını sallayarak evraklara döndü. Şirkete geleli daha yarım saat olmuştu fakat içim daralıyordu. Hem öğretmen, hem patron..
Kendime dahi söyleyemediğim şeylerim vardı.
Aklıma Anka gelince ne yapıyor diye düşündüm. En son kitaplarımı karıştırıyordu ve fotoğrafımı görmüştü.
Görmediğimi sandı,saf kız.
Dudağındaki yara.. Fazlaydı.
Daha fazla içimde tutamayarak Sadık Abi'ye döndüm:
''Neden ona vurdun? Neden babasını öldürdüğüm yalanını söyledin?''
Sesim oldukça yüksek çıkmıştı ki ben bile şaşırmıştım. Tavrımdan taviz vermeden gözlerimi odakladığım koyu kahverengi gözlerine bakıyordum.
Ben Emir Çetinkaya idim. Olması gereken buydu.
''Ne zamandan beri bana hesap sorar oldun evlat?!''
Nasıl ne zaman? Ne diyor bu adam? Sakin kalmaya çalışarak ağzımı araladım..
''Babamın yaşadığını bana söylediğin günden beri. Biliyordun ve benden senelerce sakladın.! Bak, o kızın neler hissettiğini anlayabiliyorum. Babasızlık ne demek çok iyi biliyorum.''
İyice gerildiğimi,titrememden fark etmiştim. Sakin kalamıyordum. Devam ettim:
''..hele baban öldürülmüş ve katilini tanıyorsan. İçinde günden güne büyüyen bir kinin,her gün bunları düşünerek beslediğin bir kin. O kadar iyi anlıyorum ki Anka'yı. Neden onu benden uzak tutmaya çalışıyorsun? Neden böyle bir şey söylemeyi tercih ettin?''
Kravatını gevşetti ve önünde duran bardaktan bir yudum aldı ve gözleri benimkiler ile buluştu.
''Bak evlat,bilmediğin daha çok şey var. Şimdi pişman olacağın şeyler söyleme. Bekle. Zamanla işin içine girdikçe anlayacaksın sende.''
''Yeter be! Bekle bekle nereye kadar?! Ben artık gerçekleri bilmek istiyorum! Bunca zamandır neredeydi, ne ya...''
Telefon sesiyle bıçak gibi kesildi sözlerim. Boğazıma dizildi kelimeler. Arayan yakın adamlarımdan biriydi.Dışarı çıkmadan önce konunun burada kapanmadığını belirttim. Sadık Abi sinirlenmişe benziyordu. Benimkinin yanında o neydi?!
Hızla arabaya ilerlerken Melih'i aradım. Anka'yı kontrol etmesi için görevlendirmiştim onu.
''Efendim koçum.''
''Abi Anka yok.''
''Abicim ne demek Anka yok?!''
''Abi dediğin gibi on beş dakika sonra gittim dediğin yere ,orada değildi.''
''Melih o kızı bana bul koçum,hemen!''
Anka'yı biraz tanıyorsam benden telefon almadan bir yere gitmezdi. Gidecek yeri yok çünkü. Bu işin içinde tahmin ettiğim şey yoktur inşallah..
ANKA'DAN
Gözlerimi açtım ve etrafa bakındım. En son nerede olduğumu düşündüğümde ,kaçırıldığımı fark ettim. Çünkü buraya isteyerek gelmemiştim. Nedense telaş yoktu üzerimde. Bazı duygularımı yitirdiğimi düşünmeye başlamıştım. Gerçi o olaydan sonra,bazı duygularım zaten yok olmuştu. Buraya nasıl geldiğime dair senaryolar türetirken kafamda,kilit sesiyle irkildim. Karşımda duran iri yapılı adamın gözlerinde anlam veremediğim bir ifade vardı. Kendimi suçlu hissetmeme neden oluyordu. Ufak sancı başlamıştı kalbimde fakat adı telaş değildi. Adını koyamıyordum. Adı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK BANK
Teen FictionYine üşüyordum bankta.. Düşünce selinde bulmuştum kendimi.. Özlüyordum,gün geçtikçe ağırlaşan bu hissin altında... "En güçlü kuş bu,senin adın Anka.Vazgeçmeyeceksin.Göğüs gereceksin. Seni seviyorum benim küçük kızım..." "Hep en yüksek...