otuz bir

47.4K 4.2K 2.8K
                                    

"İbo oğlum sen yemek yiyorsun?"

"Ana vallahi yiyorum." dedi kartını okutup üniversiteden içeri girerken. Annesi evden çıktığından beridir aramış onu tembih ediyordu.

"Bak, baba istiyor..." dediğinde daha kendisine söz hakkı tanınmadan telefon çoktan el değiştirmişti. Bir hışırtı sesi ve ev ahalisinin sesleri duyulurken gözlerini devirdi. Ardından babasının sesi duyuldu.

"Oğlum..." kalın ve şiveli sesi duyduğunda olduğu yerde durdu. Babası ne kadar sevecen biri olsa da bir aşiret ağasıydı.

"Efendim baba." dedi ve gözleriyle etrafı tarayarak kendine daha rahat konuşacağı bir yer aradı. Güvenliğin arkasındaki uzun duvarlı boş yer aklına gelince oraya ilerledi.

"Nasılsın oğlum? İyisen?" babasının şu an gülerek konuştuğundan emindi.

"İyiyim baba sen nasılsan?" hemen konuşması değişmişti. Babası böyle konuşmazsa kendini anlamayacak gibi gelmişti o an.

"Vallahii ben de iyiyim oğlum, seni bekliyoruz. Okul bitsin de gel."

"Geleceğim baba, yakındır." duvarın kenarıyla oynarken diğer yandan da arkasını dönmüştü.

"Var mıdır hanım kız filan?" soruyu duyar duymaz başından aşağı kaynar sular aktarılmış gibi hissetti.

Kız yoktu, oğlanlar vardı. Çoğunlukla onların kucağında zıplıyor ya da kendisini sikmeleri için yalvarıyordu.

"Yok baba, derse bakıyorum şimdilik." sesinin titremesini gizlemeye çalıştı.

"Olsun oğul, buraya gelirsen annen bakar sana." gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu. Sanırım illa biriyle evlenmek zorunda kalacaktı. Kendisine koca ararken başkasının kocası olmak aşırı saçmaydı.

"Bakarız baba." dedi suyu bulandırmamak için. Şimdiden kafasını ütülemerini istemiyordu. En azından onlardan uzaktayken biraz daha kendisi gibi olmak istiyordu.

"Aynen bakar babası." arkadan alay dolu bir ses geldiğinde gözlerini sonuna kadar açıp hızla omzunun üzerinden arkaya baktı.

Azer iğrenç bir sırıtış ile kendine bakıyordu. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki kriz geçiriyor gibi hissetti.

"Oğlum-"

"Baba hoca bana sesleniyor kapatmam lazım." cümleyi tamamlar tamamlamaz telefonu kapattı.

"Yalanlarından buradan Mardin'e bir yol olur." dedi Azer.

İbrahim'in gözleri karşısındaki düşmanına değdi yeniden. Siyah gömleğinin ilk iki düğmesini açmış, elindeki tesbih ile duruyordu. Gözleri parlıyordu resmen.

"Ne diyorsun lan?" dedi İbrahim gözlerini ondan alıp.

"Ne diyorum." diye mırıldandı kafasını eğip ve ardından gözlerini ona çevirip gülümseyerek iki adım attı. Yayvan bir şekilde yürüyordu ve tesbihini iki eliyle tutuyordu. Gözlerinde tehlikeli parıltılar vardı.

"Burada ibneler ile dolaştığını, hatta yattığını babanlara söyledin mi diyorum?" dedi tam dibine girerek. İbrahim burnuna değen erkeksi parfüm kokusuyla nedensizce daha fazla korktu.

"Ne saçmalıyorsun oğlum sen?" dedi gülmeye çalışarak. Ama bu gülüşün bile yalan ve korku dolu olduğunu belli oluyordu.

"İbo sen söylemiyorsan ben babamlara söylerim onlar zaten seve seve duyurur."

İbrahim'in kafasında tehlike çanları çalarken gözlerinin irileşmesine mani olamadı. Yıllardır sakladığı sırrını onu tanıyan biri öğrenmişti ve şimdi panik halinde aklına acaba kendisini öldürmek için kimi gönderecekleri geçiyordu. Abisi? Kuzeni?

"Şu korkuya bak.. Amına kodumun ibnesi." dedi Azer tiksinen bir ifade ile. Ardından yüzünü ekşiterek arkasını döndü.

Tehlike anlarında zehir gibi çalışan aklıyla ne yaptığını bilmeyerek telefonunda ekranı açıp kenara kaydırdı. Kamera açılırken video kısmını açtı ve alttan tuttu.

"Azer." diye seslendi yürümeye başlamış olan gence. Onun arkasını dönmesine bile fırsat vermeden iki adım atıp yanına geldi ve kolundan tutup kendine çekti.

"Çek elini ulan-" Azer ani hamle ile kaşları çatık bir şekilde sinirle mırıldandı ama sözleri dudaklarındaki baskı ile kesilmişti.

İbrahim yıllardır düşman olduğu çocuğun dudaklarına kendi dudaklarını bastırmış ve net çekmek için elini biraz kaldırdı.

Azer gözlerini sonuna kadar açmış büyük bir dehşetle öylece duruyordu. O öyle durdukça İbrahim bunu fırsat bilerek daha fazla öpüşme havası versin diye ağzını oynattı ve alt dudağını emdi.

Tadının güzel olması bu hamlesi karşısında kendini tebrik etmesini sağlamıştı. Sanki dudaklarında bal var gibiydi. Videoyu unutarak bir elini yanağına koyup alt dudağını daha sıkı bir şekilde emdi. Bunların hepsi saniyeler içinde gerçekleşse de sanki asırlar gibi gelmişti.

Azer yüzünü buruşturarak kendini geri çekti ve İbrahim'in yüzüne bir yumruk attı. Dudağının kenarı patlarken nefes nefese geri çekildi.

"Ne yapıyorsun lan sen amına koduğumun topu?" diye kükreyerek üzerine yürüdüğü sırada İbrâhim elindeki video kaydını havaya kaldırdı.

"Her şeyin videosunu çektim. Bilgisayarı çok iyi kullanan arkadaşlarım var. Onlara gönderdiğimde bunu porno videosuna bile çevirebilirler." evet biraz abartmıştı ama karşısındaki gencin korkusunu gördüğünde sırıttı.

"Yani o dediğin şeyi yaparsan benimle beraber sen de yanarsın. Ne zorla öptü demen kâr eder ne de başka bir şey..." deyip kaydı durdurdu ve telefonun ekranını kapatarak montunun cebine attı.

"Ya herro... Ya merro." dedi ardından sırıtarak.

"Sen..." Azer şok olmuş bir şekilde mırıldandı. Dudakları hâlâ ıslaktı ve bu İbrahim'i inanılmaz derecede tahrik etmişti.

"Bu arada çektiğim videolar direkt olarak mail adresime gidiyor. Bu yüzden telefonumu sikip etkisiz hâle bile getirsen o video her türlü bende." evet bu da yalandı. Ama bu kıro bundan anlamazdı zaten.

Azer sanki karşısında zombi varmış gibi korkuyla bakarken kafasını iki yana salladı. Öne doğru bir adım attı, vurmak için. Ama daha sonra kafasını iki yana sallayıp sarsak adımlarla arkasını döndü.

Elinin tersi ile dudaklarının kenarını silerken kimsenin görmediği bölgeden çıktı gitti. O gittiğinde İbrahim tuttuğu nefesini serbest bırakıp iki büklüm oturdu.

"Piçin tadı da güzeldi." diye mırıldandı kendi kendine. Ardından sırıttı.

"Mahalle yanarken orospu saçını tararmış." deyip kafasını iki yana sallayarak düşündüğü şeye güldü.

Şimdilik bir belayı def etmişti ama rahat bırakmayacağını da biliyordu.

NO:31 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin