"Hadi be! Bir saattir sizi bekliyorum!"
Bütün herkes Yeni Dünya'nın kapısında toplandıklarında söylenmişti mingi. Gruba yazdıktan 5-10 dakika sonra barın önünde bulmuştu kendini.
"Niye bekledin ki? Girseydin."
Mingi yeosang'ın dediğine göz devirerek san'ın yanına gitmiş ve kolunu omzuna atmıştı.
"San içeride seviyorsun~ çaldırsak mı?"
Mingi kahkaha attığında san göz devirmişti. Sevip sevmediğini anlamak için şarkı dinlemesine gerek yoktu ki. Kalbi ve duyguları bunu apaçık ona söylüyorlardı zaten.
San arkasından gelen wooyoung'a bakmamak için kendini zor tutarken derin derin nefesler alarak mingi'den kurtulmaya çalışıyordu.
"Bıraksana be!"
En sonunda mingi kolunu çektiğinde san gözlerini kısarak ona bakmış ve ardından bakışlarını yunho'ya çevirmişti.
"Sen git ona sarıl. Bana ne sırnaşıyorsun!?"
Mingi bakışlarını san'ın baktığı yere çevirdiğinde yunho ile göz göze gelmişti. Kalbi çiki bum çiki bum atarken gözlerini kaçırarak san'a bakmıştı.
"Gideyim mi? Ya istemezse? Ya rahatsız olursa? Ya reddederse beni!?"
San gözlerini devirdikten sonra olduğu yerde durarak mingi'yi de durdurmuş, onu olduğu yerde çevirerek yunho'ya doğru iteklemişti.
"Saçmalama be! Yunho kankime iyi bak."
Dedikten sonra ilerlemeye devam etmiş, arkasındaki mingi'nin sövmelerine cevap vermeden, yarım bir gülüş atmıştı.
"Mingi yunho'dan mı hoşlanıyor?"
San irkilerek yanına döndüğünde görüş açısına wooyoung girmişti. Kalbi yavaş yavaş hızlanırken bakışlarını wooyoung'un üzerinde gezdirmişti.
Siyah pantolununun üzerine giydiği beyaz gömleği ile sade ve şık duruyordu.
Wooyoung da san'dan bir cevap gelmeyince göz ucuyla bakmış ve onun da kendine baktığını fark etmişti.
Kum beji renginde, yanlarındaki iki beyaz çizgili bir gömlek ve siyah pantolon ile sade ve şık duruyordu. Kendi gibi sade oluşu hoşuna gitmiş ve hafifçe gülümsemişti wooyoung.
Uzun bir aranış sonrasında oturabilecekleri bir yer bulduklarında hemen oturmuşlardı. Jongho, yeosang, yunho, mingi, seonghwa, hongjoong, wooyoung ve san. Oturma sıraları yuvarlak masada tam olarak böyleydi.
Birkaç dakika sonra bir garson gelmiş ve siparişleri almıştı. Hepsi kendi aralarında konuşurken tek konuşmayan woosan ikilisiydi.
"Hyung siz böyle anlaşarak mı giyindiniz? Ne uyum bu böyle? Çiftler gibi."
Herkes jongho'nun dediğine gülerken wooyoung ve san göz göze gelmişti.
"Hayır tabiki de!"
San bir anda çıkıştığında hepsi sussalar bile içten içe gülüyorlardı. Biliyorlardı çünkü içten içe utandığını.
San önündeki bardağı bir anda içtiğinde sertçe bardağı masaya geri koydu.
"San! Biraz yavaş iç!"
San başını olumlu anlamda sallarken az önce bir anda içtiği alkolden beyninin bulandığını hissediyordu. Oturduğu yerden kalkıp az önce bıraktığı bardağı eline alarak ilerlemeye başladığında tek nereye gittiğini merak eden wooyoung olmuştu.