~5~

1.3K 125 57
                                    

"Seviyorsun. Sende hala, saklama gözlerin ele veriyor seni. Seviyorsun. Kendini kandırma~"

Mingi ve jongho san'ın tepesinde bu şarkıyı söylerlerken san göz devirmekle yetinmişti.

"Kesin şunu! Hem ne biçim şarkı bu!? Ben hayatımda duymadım."

Mingi ve jongho san'ın bu tepkisine gülerlerken onu seonghwa cevaplamıştı.

"Türk pop bu san."

San tekrar göz devirirken sınıfta oturmaktan sıkılmış ve oturduğu yerden kalkmıştı.

"Ben dışarı gidiyorum."

San sınıftan çıktıktan sonra mingi, jongho ve seonghwa da peşine takılmışlardı. San yere bakarak yavaş adımlarla yürürken bir yandan derin düşüncelere dalmıştı.

Sürekli wooyoung u düşünmesi, onun yanına gitmek ve onu öpme isteği onu sevdiği anlamına mı gelirdi?

"Yok canım. Sadece... Sadece.. "

San başını yerden kaldırıp karşısına baktığında wooyoung'u arkadaşlarıyla gülüşürken görmesiyle derin bir şekilde yutkunmuştu.

"Çok güzel."

San büyülenmiş gibi wooyoung'a bakarken aklına iki gün öncesi ve wooyoung'un eşsiz dudakları gelmişti.
"San. Kendine gel. Delirme!"

San arkasını dönüp ilerlemeye başlayacağı anda hongjoong onu fark etmiş "hey! San!" diyerek seslenmişti.

San ne kadar içinden 'hayır ya.!' diyerek isyan etsede arkasını dönerek hongjoong bakmıştı. Hongjoong eliyle gel işareti yaptığında san havalı havalı yürümeye başlamıştı. Tabi bunu gören wooyoung gözlerini ona sabitlemiş, baştan aşağıya süzmüştü.

"Selam gençlik ve canım hyungum."

Herkes selam dediğinde tek selamlamayan wooyoung olmuştu.

"Hyung ben sınıfa gidiyorum."

Wooyoung daha fazla bir şey demeden yanlarından ayrıldığında san arkasından bakakalmıştı.

...

Dersler sıkıcı halde geçmiş sonunda öğlen arası olmuştu. San merakından çatlamak üzereydi. Her teneffüs karşı karşıya gelseler, neden wooyoung sürekli kaçıp duruyordu?

San oturduğu yerden kalkarak sınıftan çıktığında diğerleri bir süre arkasından baka kalmışlardı.

"Ne oluyor lan yine buna?"

Mingi'nin söylediğine diğer ikisi omuz silkmiş ve oturmaya devam etmişlerdi. Bu esnalarda san ile wooyoung'un sınıfına gitmiş, sınıfta olmadığını gördüğünde hızlı adımlarla kantine inmişti. Kantinde de bulamayınca hemen bahçeye çıkmış, etrafa göz gezdirmeye başlamıştı.

Birkaç saniye sonra wooyoung ve diğerlerini çardakta otururlarken görerek hızlı adımlarla onlara doğru ilerlemeye başlamıştı. Yanlarına vardığında hemen wooyoung'un kolundan tutmuş ve oturduğu yerden kaldırmıştı.

"Konuşmamız gerek."

San direk wooyoung'un gözlerine bakarken, wooyoung gözlerini kaçırıyordu. San ilerlemeye başladığında wooyoung'u da peşinden ilerlemeye başlamıştı.

"Ne konuşacağız ki?"

San wooyoung'un dediğine cevap vermeden ilerlemeye devam ettiğinde wooyoung da pes ederek ilerlemeye devam etmişti. Bir süre sonra san wooyoung'u duvarın önüne ilerleterek bileğini bıraktığında, direk gözlerine bakmaya başlamıştı.

"Neden beni her gördüğün yerde kaçıyorsun?"

Wooyoung gözlerini kaçırdığında san derin bir nefes almıştı. Bu sorunun cevabını wooyoung da bilmiyordu. Onu gördüğü anda hızlanan kalbi ve anında aklına doluşan anılar ile boğulmaktansa kaçmayı tercih ediyordu.

"Neden soruyorsun? Gözünün önünde olmamam daha iyi değil mi?"

Wooyoung da gözlerini san'ın gözlerine sabitlerken oluşan derin sessizlikte ikisi de birbirinin gözlerinde yolculuğa çıkmışlardı.

"Benden öcü görmüş gibi kaçmana gerek yok."

Wooyoung bakışlarını yeniden kaçırdığında san da havalı moduna geri dönmüştü.

"Senin için demiyorum. Sadece beni gördüğün anda kaçman beni rahatsız ediyor."

San bunları söyledikten sonra arkasını dönüp giderken wooyoung arkasından göz devirmekle yetinmişti.

"Haspam. Rahatsız oluyormuş. Peh."

Wooyoung da birkaç dakika san'ın arkasından atmış sonrasında oradan ayrılarak diğerlerinin yanına dönmüştü.

~~~

O olaydan sonra normal bir okul zamanı gibi geçmişti. Tabi ne kadar mingi ve jongho'nun dillerine doladıkları 'seviyorsun' şarkısını sürekli söylemeleri dışında.

"Tanrı aşkına kesin artık! Yoksa kalbinizi kıracağım!"

San en sonunda çıkıştığında ikili susmuş ve boş boş oturmaya başlamışlardı.

"Çıkışta ne yapıyoruz?"

Mingi'nin sorusuna cevap veren olmayınca mingi gözlerini devirmiş ve "diğerlerini de çağırıp bara gidelim mi?" Demişti. San hariç diğerleri onaylarken bütün gözler san'a dönmüştü.

"San. Geliyorsun değil mi?"

"Hiç havamda değilim. Siz gidin."

San'ın bu cevabına hepsi tepki göstermişti. Zaten bara gitme amaçları (ne kadar fikiri mingi öne sürmüş olsada.) san'a içirip onu sarhoş etmek ve aklından geçenleri öğrenmekti.

"Hadi ama san. Biraz dağıtırız fena mı?"

Seonghwa'nın bu dediğine san şaşırmış ve bakışlarını ona çevirmişti.

"Emin misin hyung?"

Seonghwa başını olumlu anlamda salladığında san geçmişe hızlı bir yolculuk yaparak geri gelmişti.

Bar ve seonghwa hiç uyuşmayan ikiliydi. Heleki seonghwa sarhoş olduğunda.

"Seonghwa hyung içmeyecekse gelirim."

San alaylı bir gülüşle seonghwa'ya baktığında seonghwa'nın yüzü düşmüştü.

"Neden ya!? Niye ben içmiyormuşum!?"

Seonghwa hariç herkes o günü hatırladığında yüzlerinde acı birer tebessüm oluşmuştu.

"Hyung. Çok şey yapma yinede sen."

Jongho seonghwa'yı böyle cevapladığında mingi ve san gülmüştü. Seonghwa ise anlamamış boş boş bakıyordu.

"Neden içmiyorum ki ben?"

~~~

"Diğerlerine de söyledim. Wooyoung mırın kırın etse de hepsi geliyor."

Hepsi mingi'yi onayladıklarında sonunda evlerine doğru yola çıkabilmişlerdi. Bir saattir kapıda mingi'yi bekliyorlardı. San, jongho ve seonghwa.

"Niye bu kadar uzun sürdü ki? Kıçımız dondu seni beklemekten."

Seonghwa'nın sorusu ile bütün bakışlar mingi'ye dönmüş ve cevap bekliyorlardı.

"Ya hepsinin de dersleri uzamış işte. Hem onları bulanaca, hemde wooyoung'u ikna edeceğim diye. O yüzden geç kaldım."

Hepsi onaylayan mırıltılar çıkarttıklarında san'ın aklına yine ve yeniden wooyoung takılmıştı.

Acaba ilk başta neden gelmek istememişti ki?

...

04.02.21

✔FULL MOON ↪WOOSAN↩Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin