Ardan geçen uzun zamandan sonra herkese merhabalar. Best Of Me için bölümlerin bundan sonra gecikmeden geleceğini söylemek istiyorum. Even If I Die için de söyleyeceğim birkaç şeyden biri ise finale yaklaştığımız. Onun da bölümlerini gecikmeden yükleyeceğim. Finali yazarken çok zorlandım. Bu kadar zorlanacağımı tahmin etmezdim ama farkında olmadan o hikayeye çok bağlandığımı fark ettim. Diğer bölümler ve final kısa bir zaman sonra sizlerle buluşacak. Bu zamana kadar hikayelere destek veren, güzel yorumlar yapan herkese çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız.
°°°°°
"Sizce de biraz risk almış olmaz mıyız?" Lisa saçını örmeyi bitirdiğinde elimde tuttuğum tokayı ona verdim. "Neredeyse yakalanmak üzereydik ve hepimizin gergin geçirdiği birkaç gün yaşadık. Hadi ama, bunları unutmuş olamazsınız."
"Ama yakalanmadık." dediğine Rosé'ye baktım. "Evet, bir hata yaptık ama bir daha olmayacak bir hataydı."
Lisa kafasını eğip saçıyla uğraşmaya devam etti. Rosé bunu onu kötü hissettirmek veya suçlamak için söylememişti ama olan buydu. Lisa ve benim yaptığım hata yüzünden neredeyse yakalanıyorduk.
"Hey." Rosé Lisa'nın eline uzandı. "Öyle demek istemedim."
"Biliyorum, sadece," dedi ama devamını getiremedi. Diyecek bir şey yoktu. Hatalıydık ve bunun bir açıklaması yoktu.
"Bayan Chung'ın yanına gitmem lazım." Çello kutusunu sımsıkı tutan Jisoo'ya baktım. Çellosu çoğu şeyden daha kıymetliydi. "Gidersek beraber gideceğiz, gitmezsek hiçbirimiz gitmeyeceğiz. Karar verip bana haber verin."
Jisoo arkasını dönüp kalabalığa karıştı. Doğru söylüyordu. Birimiz eksik olsak bile yarışa katılmayacaktık. Bu işe dördümüz başlamıştık. Devam edeceksek dördümüz devam edecektik. Hırkamın kollarını ellerime çektim. Gitmek istiyordum ama Lisa haklıydı. Risk almış olacaktık.
"Sence Jen?" Rosé'ye baktım. Dudaklarını büzmüş bana bakıyordu.
"Bilmiyorum." Bir şey söylemek için konuşacağım sırada koridorun karşısından gelen Namjoon'u gördüğümde sessiz kaldım. Onları yenmek için elimizde bir fırsat vardı. Onu yenilgiye uğratmak harika hissettirecekti ama sırf bu yüzden risk almaya değer miydi, emin değildim.
Hoseok ve Seokjin ile yanımızdan geçtiklerinde onların yüzünün de Namjoon'dan farklı olmadığını fark ettim. İyi dayak yemişlerdi ama dün yan nezarethanede olanların yüzünü hatırladıkça iyi dayak attıkları da söylenebilirdi.
"Lise bitmek üzere ama hâlâ çocuk gibi kavga ediyorlar." Rosé arkalarından bakarak konuştu. Hatta onlar merdivenlere ulaşana kadar gözlerini çekmedi. Bu durumu Lisa da fark etmiş olacak ki benim gibi gözünü ona dikmişti. Rosé en sonunda bakışlarını bize çevirdiğinde kaşlarımı kaldırdım.
"Ne?" dedi. "Ne bakıyorsunuz?"
"Hiç," dedi Lisa şüpheci bir sesle. "Dikkatini çekmiş gibi duruyorlar."
Rosé o tarafa tekrardan bakıp gülmeye başladığında kalkan kaşlarım çatıldı. Bu günlerde birkaç tuhaf davranışı vardı ama bu zorla girdiği gülme krizi en tuhafıydı. Lisa ile bir kez daha bakıştığımızda Lisa da benim gibi ne olduğunu anlamayan bakışlarla ona bakıyordu.
"O ve ben mi? Komik olmayın." O mu? Kimden bahsediyordu?
"Belirli bir kişiden bahsetmemiştim." diyerek bana baktı Lisa. "Sanırım belirli bir kişi var. Sence Jen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
best of me | namjen
Fanfiction"Bunu sen başlattın." Ona biraz daha yaklaştım. "Karşılık veriyor olmama kızamazsın." Aramızda bir adım kalana kadar ona yaklaştım. Boyunun uzunluğu karşısında onunla göz teması kurmak için kafamı yukarı kaldırmam gerekiyordu. "Ayrıca arabamı çaldın...