"Bunu sen başlattın." Ona biraz daha yaklaştım. "Karşılık veriyor olmama kızamazsın."
Aramızda bir adım kalana kadar ona yaklaştım. Boyunun uzunluğu karşısında onunla göz teması kurmak için kafamı yukarı kaldırmam gerekiyordu. "Ayrıca arabamı çaldın...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Baban biliyor mu?"
Tepki göstermedim. Gözlerinin içine baktım. Dün gece çok net bir şekilde gözümün önünde canlanmıştı. O gözümü yakan farların gerisinde duran o ezici bakışlarını hatırlamamak zordu. Şekilli gözlerini gözlerimden çekmiyordu. Soğukkanlılığımı korumam gerekiyordu. Babamın bana hayatım boyunca öğretti bir şeydi. Ne olursa olsun karşı tarafın senin ne hissettiğini ne düşündüğünü anlamasına engel ol derdi. Bu tavsiyeyi kullanma zamanıydı.
"Affedersin." Kaşlarımı hafif çattım. "Ne demek istediğini anlayamadım."
Gözlerini gözlerimden çekmedi. Çekmemekte ısrarcıydı. Bu kadar dikkatili bir şekilde bana bakıyor olması rahat hissettirmiyordu. Rahatsız bir şekilde bakışlarımı ondan çektim. Bakışlarımı mekanda birkaç saniyeliğine gezdirip tekrardan ona baktım. Hâlâ gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Anlamamazlıktan gelmeme inanıp inanmadığını anlamak zordu. Ciddi ciddi mimikleri olmadığını düşünmeye başlayacaktım.
"Jennie."
Annemin sesini duyduğumda omzumun üzerinden o tarafa baktım. Bizden birkaç adım uzakta duruyordu. Namjoon'a hoş olmayan bir bakış attıktan sonra bana baktı. Bir şey söylemesine gerek yoktu. Bakışlarından beni yanına çağırdığını anlayabiliyordum.
Namjoon'a döndüm. Hâlâ bakışlarını benden çekmemişti. "İzninle."
Başımı hafifçe eğerek selam verdim. Masanın üzerinden telefon ve çantamı alarak annemin yanına ilerledim. Annem Namjoon'a son bir bakış attı. Ondan hoşlanmamıştı. Bunu daha fazla belli edemezdi.
"O çocuk neden yanındaydı?"
Yan yana ilerlerken sert bir ses tonuyla sorduğu sorunun cevabına vereceğim yalanı düşündüm. Bu akşam aile üyelerimden fazla sır sıkladığımı fark ettim. "Sadece selam verdi."
"Sana bakışları hoşuma gitmedi." Durduğunda ona baktım. Uzanarak saçımı ve küpelerimi düzeltti. "Ondan uzak dur."
Kaşlarımı kaldırdım. "Neden?"
Yüzünde samimiyetten uzak bir gülümse oluştuğunda iç çektim. Annemin hoşlanmadığı durumlarda takındığı şu surat ifadeleri sinir bozucuydu. "Her şeyi sorgulamak zorunda değilsin tatlım."
İlermeye devam ettiğinde bende adımlarımı hızlandırarak ona yetiştim. "Babanın gözünün önünden ayrılma."
Chanyeol'ün yanına geldiğimizde elimde olan çanta ve telefonumu masaya bıraktım. Bakışlarımı arkamda bıraktığım Namjoon'a çevirmemek için kendimi zor tutuyordum. Onda çözemediğim bazı şeyler vardı. Onunla onu çözecek kadar çok konuşmamıştım ama bakışları tuhaf hissettiriyordu.
Beni tanımıştı ve bunu yanıma gelip bildiğini öğrenmemi beni hiç uğraştırmadan sağlamıştı. Ona bakmamaya çalışıyordum ama sandığımdan daha zordu. Biliyordu. Benim olduğumu biliyordu. Annem yanıma gelip beni çağırmasaydı kim bilir ne diyecekti? Dediğini anlamamış gibi yaptığımda inanmış mıydı bu da meçhuldü.