drown in thoughts

345 43 20
                                    

"Hangisi?" Rosé elindeki iki elbiseyi askısından tutarak bize döndü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Hangisi?" Rosé elindeki iki elbiseyi askısından tutarak bize döndü. "Siyahı olanı geçen hafta aldım. Hiç giymedim."

"Giyme zaten." diyerek Lisa kendini yatakta yanıma attı.

Rosé ona göz devirerek baktı. "Bir kere aynı fikirde olsak şaşırırdım zaten."

Lisa ve Rosé birbirlerine çok yakınlardı ama çok fazla fikir ayrılığı yaşarlardı. Bu kadar yakın olmalarına rağmen tek ortak noktaları voleyboldu. Onun dışında çoğu konuda anlaşamazlardı.

"Kırmızıyı giyersen çok kırmızı olmaz mısın?" Jisoo oyun oynadığı telefonun arkasından ona baktı. "Saçın kırmızı elbise kırmızı."

"O yüzden siyahı giyiyorum." Rosé bunu Lisa'ya bakarak söylediğinde Lisa ona gözlerini devirmekle yetindi.

Çıkmamız için daha bir saatimiz vardı ama Rosé yavaş yavaş hazırlanmayı sevenlerdendi. Makyajını, saçını yapmayı bir saate yayardı. O çoktan saçını yapmaya başladığında ben yatağımda oturmuş tarih ödevimi yetiştirmeye çalışıyordum.

Bu ödevin iki gün sonraya teslim edileceğini daha bugün öğrenmiştim. Tek sorun bu ödevin geçen hafta verilmiş olmasıydı. Antrenmanlar yüzünden kaçırdığım dersleri toparlamak bu sene daha da zordu.

"Bu soğuk havada o elbiseyi giymek istediğine emin misin?" Lisa yattığı yatağımda biraz daha yayılarak Rosé'ye baktı.

"Kapalı alanda olacağız. Ayrıca arabayla gidiyoruz."

"Hangi arabanı alacaksın?" Jisoo'nun bana baktığını fark ettiğimde bana sorduğunu anladım.

"Tabii ki de Mercedes'i. Lamborghini'yi uzun bir süre o garajdan çıkarmaya niyetim yok."

İki gündür yaşadığım gerginlik bana yetmişti. Babam öğrenmesin diye girmediğim hal kalmamıştı. Bunu tekrardan yaşamak gibi bir niyetimde yoktu. O araba garajda kalacaktı.

Jisoo telefonunu komodinin üzerine bırakarak oturduğu yerden kalktı. Masanın üzerinde yan yana duran iki araba anahtarını eline aldı. "Kopyasını çıkardıklarına inanamıyorum." Anahtarları bıraktıktan sonra yanında duran notu aldı. "Çekmecende olan not mu?"

Kafamı salladım. "Çekmecemde olması gereken not."

Dün akşam eve gelmiş odanın altını üstüne getirmiştim ama notu bulamamıştım. Bu da evime girdiklerini kanıtlıyordu. Ne zaman, nasıl girdikleri ise meçhuldü. Pencereden girmek gibi bir maceraya atıldıklarını sanmıyordum. Odam ikinci kattaydı. Penceremin önünde tırmanacakları bir ağaç veya tırmanmaya yarayacak bir şey de yoktu. Ayrıca pencerem çoğunlukla kapalı olurdu. Evin içinde dolaşıp odama girmiş olmalarını düşüncesi rahat hissettirmiyordu.

best of me | namjenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin