Steve birkaç saniye boş boş baktı Klaus'a. Dediklerini sindirmeye çalışırken adamın kendisi ile dalga geçip geçmediğini çözmeye çalışıyordu fakat Klaus oldukça ciddi duruyordu.
"Beni yok edecek?" diye tekrarladı Steve emin olmak ister gibi. Klaus onu onayladığında sarışın adam ağzını hafifçe aralayıp Klaus'a baktı. Bir şeyler demek istedi fakat diyecek bir şey bulamadığı için araladığı dudağını kapattı.
"Yurmuk attığında enerjiyi kendine çektin." dedi Klaus daha önce Steve'in hiç duymadığı yumuşak bir sesle. "O göğsüne vurup seni duvara yapıştıran beyaz ışık seni yok edecek olan ışıktı işte."
Steve neden bu işe girdiğine lanet etti. Fury'i hiç dinlememeliydi, o lanet dosyalara bakmamalıydı, bu adamın peşinden hiç gitmemeleydi. Kendi hayatını yine kendisi mahvetmişti.
"Fakat," dedi Klaus ellerini kumaş pantalonunun cebine sokup dik ve kendinden emin olan duruşunu Steve'in gözüne sokmak ister gibi gerildiğinde "Merak etme. Bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Zamanı tekrardan düzene soktuğumda içindeki enerji buharlaşıp gidecek ve sana bir şey olmayacak."
Alayla güldü buna Steve. Klaus'un kaşları çatılırken sarışın adam koyulaşmış olan maviliklerini Klaus'un yeşilliklerine çevirdi. "Sen sırf benden kurtulmak için bile saf enerjiye dönüştükten sonra zamanı normal hâle sokarsın."
Klaus dudaklarına varla yok arası bir gülümseme koyup Steve'in üstüne doğru adımlarken, sarışını adam duruşunu iyice dikleştirip geriye kaçmıyordu.
"Sen kendini fazla önemsiyorsun, Rogers." dedi Klaus nefesini Steve'in yüzüne bırakırken. "Seni kafama çok taktığımı düşünüyorsun ama," Klaus elini tekini Steve'in yüzüne koyup yavaş yavaş okşamaya başladı. "İnan bana benim için sadece ufak bir ayrıntısın sen. Silinmesi çok basit olan bir ayrıntı."
Steve yüzündeki eli sertçe itelediğinde Klaus bu sefer onun kolundan tutup kendisine doğru sertçe çekmedi. "Kurallarım var Rogers." dedi net bir sesle. "Şu an benim elimdesin, ben ne dersem onu yapmak zorundasın."
"Ben senden senden emir almam." dedi Steve kolundaki elden kurtulmaya çalışırken fakat adam doğa üstü bir güçle tutuyordu kolunu.
"Beni bir defa dinlemedin ve olan bak." diye tısladı Klaus. Sakin olan adam gitmiş yerine tekrardan eski Klaus gelmişti. "Bundan sonra beni dinleyeceksin, Yüzbaşı. Burası benim alanım, çizgileri de ben belirlerim. Eğer çizgimi bozmaya çalışırsan köşeye geçer ve acı çeke çeke ölmeni büyük bir zevkle izlerim."
Steve buna güldü. Hem de Klaus'u sinir edecek bir şekilde güldü. "Gerçekten mi Klaus? Beni ölümle tehdit edebileceğini mi düşünüyorsun?"
"Neden anlamak istemiyorsun!?" diye bağırdı Klaus bu sefer yüksek sesle. "Zamanla ilgili, enerji ile ilgili tek bir bok bilmiyorsun ve günü kurtarmaya çalışıyorsun! Bırak bu sefer yoksa bizi geri dönülmez bir yolun içine sokacaksın!"
Steve bu sefer sessiz kalmıştı çünkü Klaus'un haklı olduğunu biliyordu. Tamam der gibi kafasını salladığında Klaus, Steve'in kolunu bırakmıştı. Sarışın adam koluna baktığında Klaus'un çıkmış olan dört parmak izini gördü.
"Nasıl bu kadar güçlü olabilirsin?" dedi Steve şaşkınça. Tamam, adamın fiziği kendi fiziğinden daha kalıplıydı fakat sonuçta süper asker serumu Steve'de vardı buna rağmen adamdan kendisini kurtarmamıştı.
"Bu bir sır." dedi Klaus yüzüne bir gülımseme koyarken ve bu koyduğu gülümseme nedensizce onu tatlı göstermişti. Yanaklarından iki tane gamze oluşmuştu, ince kıvrımlı dudakları yukarıya doğru kıvrılmıştı, yeşil gözleri ise parlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
roman ✘ gay • steve rogers
FanfikceBir romanın; iki zavallı kahramanı olarak kalalım, sevgilim. Zaman karşı yarışan iki düşmanın hikâyesi. © Steve Rogers × Original Male Character