"Hyung... Yardım et bana."
"Felix! Neredesin!?"
"Hyung... Elimi tut. Bura çok karanlık korkuyorum..."
Etrafına bakınarak kardeşini aramaya başladı ama hiçbir yerde yoktu. Elini saçlarına koyarak çekiştirdi. Neredeydi? Neden yardım istiyordu?
Onu en son birgün önce görmüştü daha da görmemişti ama şuan kendisinden yardım istiyordu. Kafasında oluşan soru işaretleriyle koşmaya başladı. Girdiği bir ara sokakta koşmayı bırakarak seri ama temkinli adımlarla etrafına bakınarak yürüyordu. Karanlık ve sessiz yolda sadece adımlarıyla kardeşinin yardım isteyen çığlıkları duyuluyordu.
"F-felix..."
Gördüğü manzara başından aşağı kaynar sular dökülmesini sağlamıştı. Boğazını yakan his ve ne zaman aktığını bilmediği gözyaşlarıyla kardeşine doğru ilerledi. Onun kanlar içinde ki bedeni, görmek istediği en son şey bile değildi. Felix'in başucuna çömelerek kardeşinin bedenini kucağına çekti.
"F-felix..."
Sesinin titreyerek çıkmasına engel olamamıştı, çevresine bakınarak aynı Felix'in Changbin için yaptığı gibi bağırmaya başladı. Durmaksızın akan gözyaşları kardeşinin kanına karışıyordu. Felix ise ağzından akan kanları umursamayarak dudaklarını araladı.
"Hyung, yardım et..."
"S-sana bunu kim yaptı...?"
Kardeşinin yarı açık olan gözlerine bakarak bir ümitte olsa beklemeye başladı. Kardeşinin kılına dahi zarar geldiğinde Dünyayı yakacak olan Minho, çaresiz durumdaydı.
"Hyung..."
Dudaklarını tekrar araladığında geri kapatmak zorunda kaldı. Gözlerini büyüğünün kucağında kapatmasıyla Minho acı gerçeği anlamıştı. Her ne kadar bunu dile getirmekten korksada onu kaybetmişti...
"Hayır!!!"
"Hyung, kendine gel!"
Sarsılmanın verdiği etkiyle gözlerini araladı, ne yani bunların hepsi rüya mıydı? İçini kaplayan kötü his hâlâ kaybolmamıştı. Terler içinde kendine azda olsa geldiğinde boş boş duvara bakmaya başladı.
"Hyung, iyi misin?"
"Ha... Evet evet. "
Duvarda ki bakışlarını çekerek ona endişeyle bakan Hyunjin'e bakarak gülümsedi. Hâlâ rüyanın etkisindeydi ama bunu dışarıya yansıtmamalıydı.
"Bana kalırsa hiçte iyi gözükmüyorsun... Kabus mu gördün?"
"Evet öyle bir şeydi ve ben iyiyim."
Hyunjin'in uzattığı bardağı titreyen elleriyle aldığında, bardak yere düşerek parçalanmıştı. Hyunjin yere eğilerek kırık camları topladığında bir yandan da konuşuyordu.
"Hyung, bence uyumalısın. Bu halde başına çok iş açarsın."
Hyunjin'i onaylayan kelimeler mırıldandıktan sonra yorganını üstüne kadar çekti. Hyunjin ise yerde ki camları temizleyerek, aynanın karşısına geçti ve saçlarını eliyle düzelttikten sonra yatakta onu izleyen hyunguna döndü.
"Seungmin ve Jisung yine kavga etmiş. Onların yanına gideceğim oradan da biriyle randevum var."
Elini ensesine atarak mahcup bir şekilde gülümsedi, onu daha fazla utandırmak istemediği için git dercesine elini salladı. Hyunjin sanki bu anı beklercesine odadan hızlıca çıktı, arkasından gülerek yorganını kenara itip ayağını yataktan aşağıya sarkıttı. Felix'i görmeden içi rahat etmeyecekti ve böyle boş boş durarak sadece vakit kaybediyordu. Kardeşini her ne kadar dün görsede yinede özlemişti, belki onunla beraber bir yerlere giderdi. Yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle tamamen yataktan çıkarak banyoya yöneldi. Kısa ve sıcak bir duş kendine gelmesini sağlardı.
Islak saçlarını havluyla kuruladıktan sonra dolabına yöneldi, rahat ve şık bir şeyler alarak hemen giyindi. Aynanın karşısına geçerek kendini süzdüğünde, yüzünde memnun olmuş bir ifade oluşmuştu. Saçlarını da düzelterek hazır olduğuna kanaat getirdi, evden kahvaltı yapmayarak ayrıldı çünkü kardeşiyle yapmak istiyordu. Arabasına yerleştiğinde hafif bir müzik açarak yola odaklandı, şuan çok keyifliydi. İlk defa kafası rahattı ve tüm gününü Felix'e ayırarak onun tekrar mutlu olmasını sağlayacaktı.
Bölümün sonuna geldik.
Umarım beğenmişsinizdir :)
Gönül isterdi ki böyle mutlu olmasını ama yazar isterdi ki ortalığı karıştırmayı jcşfifşdljşfxböw
![](https://img.wattpad.com/cover/257206175-288-k184442.jpg)