Anahtarın çevrilmesiyle açılan kapıdan içeri geçti Minho. Seungmin'in de içeri girdiğini kapanan kapıdan anlamıştı. Evin düzenli ve temiz olması, bir sorun oluşmasına engel olmuştu.
Uzun zamandır uğramadığı eve, sanki ilk kez görüyormuş gibi inceledi Seungmin. Bu evin her köşesinde ayrı bir anısı bulunuyordu.
"Rahatına bak Seungmin"
Minho'nun konuşmasını, olumlu anlamda mırıldanarak cevaplamıştı. Herhangi bir koltuğa geçerek arkasına yaslandı Seungmin. Minho'nun mutfağa gidişini gözleriyle takip edip önüne döndü.
Mutfağa ulaştığında buzdolabını araladı Minho. Soğuk içeceklere ihtiyacı vardı. Gözlerini dolabın içinde gezdirerek yeni aldığı şeftali suyunu çıkardı. İki bardağın içini şeftali suyuyla doldurarak, salona doğru ilerledi. Mutfaktan çıkar çıkmaz bakışları Seungmin'le buluşmuştu.
Bir bardağı Seungmin'e vererek tam karşısında ki yerini aldı. İkiside sessizce durup bardaklarıyla bakışıyordu. Odada ki sessizliği saatin çıkardığı ses dağıtıyordu, yoksa ortam sessizliğe bürünmüştü.
İçeceğinden ufak bir yudum alan Minho, dudaklarını aralayarak sessizliği bozdu.
"Önce hangimiz başlasın?"
Ses tınında ki imâyı anlayan Seungmin, gülümsemişti.
"Gerçek şu ki Changbin'i sevmediğim gibi Jeongin'i de sevmiyorum."
Seungmin'in açık sözlülüğüne şaşırmamıştı. Belki arkadaşıyla pek görüşemiyordu, ama kişiliğini biliyordu ve bu konuda yanılmamıştı da.
Lafını tamamlayan Seungmin, içeceğini içerek Minho'nun yüzüne baktı. Hiçbir mimik oynatmayan genç karşısında nefesini dışarıya üfledi.
Ortama yeniden sessizlik hakim olduğunda, bu sefer konuşan Seungmin olmuştu.
"Minho hyung, açıkcası Felix'in ölümünün ardında ki sebep dönüp dolaşıp Changbin'in çevresiyle buluşuyor."
Seungmin'in dediklerini teker teker hafızasına kazıyan Minho, ona hak vermişti. Bakışlarını Seungmin'den çekerek, duvarda asılı duran çerçeveye baktı.
O zamanlar, en mutlu yıllarıydı. Şimdiki yılları ise kaostan başka bir şey değildi.
İç çekerek Seungmin'i onaylayan mırıltılar çıkardı. Ne yapacağını bilmiyordu, kafası karışıktı ve açıkcası çıkmaz bir yola sapmış gibi hissediyordu.
"Hyung, Changbin'i az-çok araştırmışlığım var. İstersen edindiğim bilgileri sana söyleyebilirim."
Seungmin'in konuşmasıyla Minho'nun kaşları çatılmıştı. Ne ara yapmıştı bu çocuk? Kafasını iki yana sallayarak, omzunu kaldırıp indirdi. Onun için fark etmezdi, ama belki bu bilgilerden bir şey bulabilirdi de.
"Ne biliyorsan anlat Seungmin"
Meyve suyundan son bir yudum daha alarak dudağını yaladı. Boş bardağı masanın üstüne bırakarak, tüm odağını Seungmin'e çevirdi.
Sanki bu anı bekliyormuşçasına gülümsedi Seungmin. En sonunda bildiklerini sadece kendisi bilmeyecekti.
Kendini uzun konuşma yapmak için hazırlamaya başladı. Boğazını temizleyerek, boş bardağı masanın üstüne bıraktı.
"Changbin'in aramıza katıldığı yılı hatırlıyor musun?"
Tek kaşını kaldırarak Minho'nun yüzünde bakışlarını gezdirdi. Gencin olumlu yanıtıyla nefesini dışarıya üflemişti.
"İşte her şey o zaman başlamıştı. 05.04.17 bu yılla beraber hayatımız tamamiyle değişti."
Seungmin'in ifadesi bir anda değiştiğinde, istifini bozmadan onu dinlemeye devam etti Minho.
"Hyung, Changbin bildiğin normal biri değildi. Her ne kadar ben o işlerden ayrıldım desede, hayır ayrılmadı. İşbirlikçileriyle ellerini kana bulamaya devam ettiler."
Minho'nun hala ifadesiz duran suratına kısa bir bakış atarak, konuşmasına devam etti.
"Changbin'len bir kişiyi daha parmaklıklar arasına kıstırdığında, Felix sana karşı durmuştu. Sana olan öfkesini kolaylıkla görebiliyordun."
Gözlerini birkaç saniye yumarak sessizce yutkundu. O zamanları unutması imkansız gibi bir şeydi. Ne kadar haklı olsada, kardeşinin gözünde o kadar da suçluydu...
Gözlerini tekrar araladığında, bir gözyaşı damlası yanağından aşağı çizgi halinde ilerlemişti.
Seungmin'in anında havaya kalkan ellerine kısaca baktı.
"Kendini kötü hisset diye söylemedim. Sadece demek istediğim şey, her şeyin birbiriyle bağlantısı olduğuydu. Felix'in sana olan öfkesi, senden uzaklaşması. Sonra bir anda tekrar yanına dönmesi sencede normal miydi? Bana kalırsa hayır değildi. Belki bu işlerin ardında Changbin yoktu, ama onun işbirlikçisi vardı."
Cümlesini tamamlar tamamlamaz odaya sessizlik hakim olmuştu. Minho'nun değişen ifadesiyle, bıkkın bir nefes bıraktı Seungmin.
"O kişi BangChan mı?"
Soğuk çıkan sesine hakim olamayarak yutkundu Minho. Seungmin'in de kafasını sallamasıyla, tüm taşların yerine oturduğunu hissetti.
Kaoslar gelsinnn SNGDGKJDGKKDGDHK
Asıl kurguya giriş yaptık, hayırlı olsun 🤧
Umarım beğenmişsinizdir :)