4

216 28 30
                                    

Saatine baktığında aradan yarım saatin geçtiğini fark etmişti. Tam yarım saattir evin önündeydi, telefonunu çıkartarak Felix'in numarasını çevirdi. Belliki evde değildi...

Her arayışında tele sekreterin o gıcık sesini duyması sinirini bozuyordu. Sırtını duvara yaslayarak gözlerini kapattı.

Neredeydi bu çocuk? Neden telefonu kapalıydı?

İçinde ki kötü his hâlâ geçmemişti, yavaş yavaş bedenini ele geçiren endişe yüzünden çıldıracakmış gibi hissediyordu. Şakaklarını ovaladıktan sonra bıkkın bir nefes verdi ve yaslandığı yerden ayrılarak yürümeye başladı. Adımları mezarlığa doğru yönelmişti, orada olabileceğini tahmin ediyordu. Kaldırımda dalgın dalgın yürürken duyduğu ses yüzünden kafasını kaldırarak yerinde durdu. Gözlerini etrafında gezdirerek sesin kaynağını bulmaya çalışıyordu, ama bir şey bulamadığı için omuz silkerek önüne geri döndü. Yine sokakta oynayan çocukların çıkardığı sesler diye düşündü.

Mezarlığın önüne gelince yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi. Her şeyin sonu bu olacaktı, hayata olan mücadelemiz doğumla başlayıp ölümle son bulacaktı. Kimi pes ederek buraya çabuk gelirdi, kimi bir amaç uğruna savaşarak buraya geç gelirdi, ama bir şey var ki o da hayatın bize sunduğu süprizler. Beklenmedik ölümler, ihanetler ve daha nice şeylerle karşı karşıyayız.

Düşünce denizinden çıkarak mezarlığın içine girdi, gözlerini etrafta dolaştırarak Changbin'in mezarını aramaya başladı. En sonunda bulduğu mezar yüzünden yüzüne kısa bir gülümseme eklenmişti. Mezarın başucuna oturarak iç çekti.

Felix'i burada da bulamamıştı, ama iyi yanından bakılınca Changbin'i ziyaret edebilmişti. Oturduğu yerden kalkarak kadın topluluğunun yanına vardı.

"Afedersiniz, şurada duran damacanayı alabilir miyim?"

Gözleriyle orta boy olan bir damacanayı işaret ettiğinde, kadınlar gülmüştü. Bir tanesi en sonunda sessizliğini bozarak konuşmaya başladı.

"Tabikide alabilirsin."

"Teşekkür ederim." Dedikten sonra damacanayı eline alarak Changbin'in yanına geri döndü. Kadınlar kendi aralarında fısıldaşmaya başlamıştı bile. Bir tanesi gizlice fotoğrafını çektiği anda telefonu elinden kapılmıştı.

"Onu bana ver!"

Telefonunu alan maskeli adama dönerek baktığında, adam elini kadının dudağına koyarak sessiz olmasını işaret etti.

"Başkalarının fotoğrafını gizlice çekmek tacize giriyor ve senin hapise girmek istediğini hiç sanmıyorum."

Alay dolu olan konuşmasının ardından kadın susmuştu. Diğer kadınlar sadece sessiz bir şekilde izliyorlardı.

Fotoğrafa bakarak sırıttı, aradığı kişiyi bulmuştu. Bu zamana kadar sadece araştırıp onu bulmaya çalışmıştı ve bulmuştu da artık gizli bile olsa onu takip edebilirdi.

Kimsenin duyamayacağı bir tonda konuştu.

"Seni buldum Lee Minho."

Fotoğrafı siler silmez telefonu sahibine geri uzatmıştı. Başını çevirip Minho'ya baktıktan sonra arkasını dönerek oradan uzaklaştı. Eline telefonunu alarak bir numarayı çevirdiğinde, karşı taraf bekletmeden hemen açmıştı.

"Hal hatır sormak için aramadım, oraya çabuk alış ve sana komut vermeyene kadar onların güvenini kazan."

Karşı tarafın cevap vermesini beklemeden telefonu kapatarak, tenha yerlere saptı.

Damacanada ki suyu Changbin'in mezarına döktükten sonra gülümsedi.

"Şimdi gidiyorum Binnie, ama seni ziyarete tekrar geleceğim."

Konuşmasının ardından kurumuş olan dudağını yalıyarak, tekrar kadınların yanına gitti. Damacanayı onlara teslim ettikten sonra tekrar teşekkür ederek mezarlıktan ayrıldı. Şuan aklında olan tek şey Felix'ti, zaten hiç aklından da çıkmamıştı...

Hava yeni yeni kararmaya başladığında, elini cebine koyarak sokakta yürüyordu. Havada ki tüm oksijeni içine çekmek istercesine derin bir nefes aldığında öksürmeye başladı. Yeniden düşüncelere daldığında vardığı yer kardeşinin eviydi. Işıkları yanmayan eve baktığında gözleri doldu.

"Neredesin sen..."

Cebinde titreşen telefon yüzünden bakışlarını evden çekti, telefonu eline aldığında arayan kişinin Felix olduğunu görmüştü. Heyecanlı bir şekilde telefonu açıp kulağına götürdüğünde konuşmaya başladı.

"Felix! Neredeydin sen? Neden telefonları mı açmıyorsun?"

Sıra sıra kurduğu cümlelerden sonra karşı tarafı dinlemeye başladı, ama duyduğu şeyler yüzünden telefon elinden kayıp yerle buluşmuştu ve akmak için bahane arayan gözyaşları yanağından süzülmeye başlamıştı bile...

Bölümün sonuna geldik.

Umarım beğenmişsinizdir :)

Killer's Love [Minchan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin