0.2

2.7K 96 89
                                    

    Medya: Ekim
    Pinhani - Hele Bi Gel
   "Bir şeyler yapabilirsem güzel gözlerin için.
   Başından geçeni anlat, masaldır benim için."
____________________________________

    "Ne uyumasını biliyorsunuz ne de uyanmasını." anneannemin azarlayan sesi ile gözlerimi açtım. "Tamam anneanne ya geliyoruz." Zorla doğrulmuş ve Çağla'yı hafifçe sarsmıştım. "Anne bir beş dakika daha." anneannemle kahkaha attığımızda hızlıca gözlerini açıp o da oturur konuma geldi. "Kahvaltı hazır annesinin küçüğü." Şapşal yüz ifadesi daha çok gülmeme sebep olmuştu.

    "Siz yine yürüyüşe mi gideceksiniz?" Patates kızartmasını çatalıma batırdım ve ağzıma koymadan önce cevap verdim. "Aynen Zehroşum." ağzımdaki lokmayı çiğnerken Çağla devam etti. "Gideceğiz tabii Zehra teyze. Yoksa bu boğazımızla iki yüz kilo olmayı garantilemek üzereyiz." Kıkırdayarak çayıma uzandım. Anneannem kafasını camdan çıkarttı. Ben de elimdeki bardaktan bir yudum aldım. "Hava da pek bi güzelmiş. Ben de mi sizinle gelsem acaba." Dediğini idrak ettikten sonra boğazımaki çay yüzünden öksürmeye başlamıştım. "Aman! kızım ne oldu." Çağla sırtıma vururken ben ise nefes almaya uğraşıyordum. "Çay çok sıcaktı. Boğazına kaçtı herhalde Zehra teyze." Anneannem dolaptan soğuk su alıp bardağıma koydu. İçip kendime gelmemin ardından Çağla bana gözlerini dikmiş gülüyordu. "Çok şükür bugün de ölmedik." Söylediği şey ardından ona eşlik ettim.

    "Ne dediğimi unutturdun bana kız." Derin bir nefes alacakken beynini kullanmayı unutan Çağla konuşmuştu. "Ben de mi gelsem diyordun Zehra teyze." Masanın altından Çağla'nın ayağına tekmeyi geçirmiştim. Ağzından kopan çığlık ile gülümsedi ve bana baktı. Aynen anneannemle birlikte gider hatta bilmem kaç yaşında olan her yanı dövmeli adamı birlikte keserdik. "Hah iyi hatırlattın. Ben giyineyim."

    Ne desem diye düşünürken bugün dayımın geleceğini hatırladım. "Anneanne ne çabuk unuttun bu gün yengem gelecek. Sen Şevval'e ördüğün yeleği daha bitirmedin." Şevval dayımın küçük kızıydı ve 1 yaşında ya var ya yoktu. "Olsun bir dahaki gelişinde veririm." Elimi çeneme koyup cevap verdim. "Olur mu anneanne. Yengemi tanımıyormuş gibi konuşma. Bir yıl nispet yapar benden söylemesi." Anneannem kaşlarını çatıp bana baktı. "Ne yılandır o. Yapar hakikatten. Neyse ben gidiyim de devam edeyim. Siz buraları toplarsınız."

    Anneannem çıktıktan sonra ellerimizi birbirine çarpıp ayağa kalktık. "Senin yüzünden kendimizi ele verecektik." Çağla tabakları makinaya dizmeye başlamıştı. "Bacağım hâlâ acıyor." Bu söylediğine baya gülmüştük. Birlikte mutfağı güzelce topladık ve giyinmek için odaya gittik.

    "Pantolon tişört yapsam nasıl olur?" Gözlerini devirdi ve kıyafetleri elimden aldı. "Sen böyle hiç uğraşma. Zehra teyzenin dolabını aç, al ordan bir şeyler." Hep böyle giyiniyordum ve bence gayet güzeldi. Valizimden aldığı siyah şort ve lila göbeği açık tişörtü ellerime tutuşturdu. "Çağla saçmalama. Anneannem beni böyle görürse dışarı adım atamayız." Kendi valizine yöneldiğinde konuştu. "Hiç bir şey olmaz. Zaten o örgü yapıyor kalkmayacaktır." Uflayarak giyindim ve hafif bir makyaj yaptım. O da kot şort giymişti. Uyumlu giyinmeye bayılırdık.

    "Heyecandan düşüp bayılmak üzereyim." Çantasından çıkarttığı pudrayı hafifçe yanaklarıma sürdü. "Biraz daha heyecan yaparsan domatese dönüşeceksin." Yürürken küçük aynamı elime alıp yüzüme baktım. "Biraz kızarmış olabilirim." Gergin bir şekilde güldüm.

    İşte gelmiştik. Parkın girişinde duruyorduk. "Hazır mısın Mayıs?" Kendimi geri çekip yüzüne baktım. "Değilim." Koluma girdi ve beni parka sürükledi. "Harika hadi giriyoruz o zaman." Direnmemiştim çünkü Ekim'i görmeyi çok istiyordum. Karşısına geçip sabaha kadar ona bakabilirdim. Hiç sıkılmazdım. Onu izlemek terapi gibiydi.

    "Mayıs şimdi tekrarlıyorum. Bol bol gülümse. Kendini belli edecek hareketler yap. Tabii köpekle kovalamaca oynayıp Ekim'in üzerine atlamak dışında." Dün yaptıklarımı hatırlayıp yüzümü ekşittim. "Hatırlatma. Nasıl yüzlerine bakacağımı bilmiyorum." Onların çalıştıkları alan karşımızdaydı ve tabii ki bugün de ordalardı. Onu görmemle kalbim çoktan ritmini bozmuştu. "Susma ama çok da konuşma." kafamı aşağı yukarı sallayıp onlara döndüm.

    Ekim'in üstünde siyah bir tişört ve gri eşofman vardı. Bu hali bile başımı döndürmeye yetiyordu. Resmi giyindiğinde nasıl görüneceğini düşünüp sırıtışımın tüm yüzüme yayılmasına izin verdim. Onlara yaklaştığımızda Burak bizi fark edip el salladı ve gelmemiz için işaret yaptı. Çağla da ona el salladığında yanlarına yürüdük.

    "Hoşgeldiniz." Burak Çağla'yı beğenmiş gibi görünüyordu. Gözlerini ondan alamayışı sessizce gülmeme sebep oldu. "Hoşbulduk." Çağla küçük ve sevimli adımlarla Burak'ın yanına oturup koluna girdi. Cesareti gözlerimin fal taşı gibi açılmasına sebep olmuştu. Böyle bir şeyi yapmak benim için ölümle eş değer olsa da, aşk insana her şeyi yaptırırdı. Bu yüzden aynı şeyleri Ekim'e yapmam demiyordum. Gerçi daha bi merhaba bile diyememiştim.

    Çağla'yla yaptığımız plana göre o Burak'la konuşurken ben de Ekim'in yanına gidip tanışacaktım. Ama o dönüp göz ucuyla bile bakmamıştı. Yaklaşık 10 adım uzaklıktaki motoruna yaslanmış sigarasını içiyordu. Diğer çocuklar da güreşe benzettiğim şakalaşma yöntemleriyle eğleniyorlardı. Aslında şuan konuşmanın tam zamanıydı. O uzaktaydı ve tek başınaydı. Ama ben ne diyeceğimi bilmiyordum.

     Çağla bana gözlerini dikmiş yanına gitmem için işaret yaparken cesaretimi topladım ve çekingen adımlarla ona yürüdüm. Tam karşısında durduğumda beni fark etmemişti bile. Bu kadar silik olamazdım değil mi? Duyulacak şekilde boğazımı temizleyip bana bakmasını umdum. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Ardından gözleriyle bedenimi baştan aşağı süzdü. Utanıp iki elimi önümde birleştirip yere bakmıştım.

    "S-selam." Sesim çatallı ve ince çıkmıştı. Gözünün önüne düşen saçlarını arkaya attı ve cevap verdi. "Merhaba ufaklık." Harika! Ufaklık olmuştum. Nefes almak daha önce bana hiç bu kadar zor gelmemişti. Titreyen elimi ona uzatıp karşılık vermesini bekledim. "Ben Mayıs." Boş gözlerle beni izlerken aklından 'ne yapıyor bu kız?' diye geçirdiği barizdi. Havadaki elimi tutup cevap verdi. "Ekim." Elimi tuttuğunda istemsiz olarak gülüp soğuk elimi kızaran yanağıma koymuştum. Dün kucağına almasını saymazsak ilk defa temasda bulunmuştuk ve bu beni sarhoş etmişti.

    Bu hareketimin üzerine elindeki sigarasını içine çekip bir kaç saniye bekledi ve ardından yavaşça havaya üfledi. Bu kusursuz hareketlerinin karşısında artık sadece ellerim değil bacaklarım da titriyordu. "Her gün senin gibi kızlarla uğraştığıma inanamıyorum." Yüzümdeki gülümsemeyi durdurmuş ve kaşlarımı kaldırmıştım. "Ne demek istiyorsun?" Elini yüzüne düşen saçlarına götürdü ve bir tutamını alıp arkaya attı. "Yanıma tanışmak için günde kaç kız geliyor biliyor musun sen?" Hoşlandığımı belli ettiğimi biliyordum ama bu kadar kaba olması beni üzmüştü. İliklerime kadar utanmıştım.

    "H-hayır yanlış anladın." Bir adım geri çekildim. "Ne istiyorsun o zaman?" Ne diyecektim şimdi ona? Bitmiştim ve fazlasıyla kendimi ele vermiştim. Ne düşünüyordum ki? Mutluluktan kollarıma atlayacağını falan mı? "Bana da savunma dersi vermeni istiyorum." Kaşlarını kaldırdı ve motoruna bindi. "Herkese ders vermiyorum." motoru çalıştırdığında göz ucuyla bana baktı. Ardından hızla önümden geçip gitti.

    Hâlâ çok muhteşemdi. Hâlâ tapılsaydı. Kalbim tavrı yüzünden feryat ederken ben arkasından bakmakla yetinmiştim. Bu burada bitmeyecekti.

    Selamlaarr. İlk bölüm beklediğimden daha hızlı etkileşim aldı. Az olsa da devam etmekte sonuna kadar kararlıyım. Sınır 10 vote(oy). Öpüldünüz. >,<

Whisper (Daddy İssues)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin