2.1

1.4K 52 80
                                    

    Medya: Ekim
    Model - Mey
   "Cennet dudaklarınmış, öp de öleyim."

    Hüzünlü gözleri ve buruk gülümsemesi bana vedamızı hatırlatmıştı. Hayatımda hiç bir şey ona veda etmek kadar zorlamamıştı beni. Hiç bir şey ona son kez bakmak kadar çok yakmamıştı canımı. Bir yıl. Dile kolay koskoca bir yıl. Sanki en sevdiğim filmi başa sarıp tekrar tekrar izliyormuşum gibi hayalimde canlandırmıştım onu. Her gün. Her gece. Geçmek bilmeyen o seneden sonra yeniden karşımda oluşu kafamda kurduğum bir düş gibiydi.

    Ağlamanın vermiş olduğu yorgunluk ve en önemlisi karşımda duran hasretini her gün iliklerime kadar hissettiğim adam yüzünden nefes alıp verişlerim hızlandı. "Nihayet." dedi gözlerime bakarken. Ona olan özlemimi dindirebilecek ne vardı acaba? Sarılsam geçer miydi? Öpsem... Sanmam. Bu öyle bir özlemdi ki dokunmakla geçemezdi.

    "Ekim..." Gözyaşlarımın arsında gülümsedim. Ne tür büyülü bir adamdı? Tüm bu duyguların arasında gülmek için onu görmem yetiyordu. Beni kendine çekti. Kolları bedenimi sardığında ellerimi göğsüne koyup başımı köprücük kemiğinin olduğu yere yasladım. Dün yaşanmamış gibi kokusunu içime çektim. Yarın yokmuş gibi.

    Sessiz ağlayışım hıçkırıklara dönmüştü. "Geçti güzelim. Her şey geçti." O bir yıl araya hiç girmemiş gibi sarılıyorduk. Ne araya bir uzaklık girmişti ne de biz birbirimizi unutmuştuk. Onca acıdan sonra şimdi son gün olduğumuz gibiydik. En azından ben öyle olduğumdan emindim.

    Birikmişliğin verdiği çaresizlikle ağlamam hızlanırken şemsiyeyi yere attı ve bana iki koluyla birden sarıldı. Acılarımı dindirmek istercesine göğsüne bastırıyordu beni. Şimdi ıslanıyorduk. Bu anın içinde sıkışıp kalsam ölüp cennete gittiğimi düşünürdüm.

    Omuzlarımdan tutup yüzümü görmek istercesine bedenimi geriye çekti. Sağanağa karışan yaşlarımla ona baktım. Beni izliyordu. "Sözümü tutmuşsun." Hüzünlü bir gülümseme yüzüme yayıldı. "Dediğin hiç bir şeyi unutmadım ki."

    Küçük bir hapşırıkdan sonra ciddileşmişti. "Hasta olacaksın." Elimden tutup beni kampüsün dışarısına çıkardı. Siyah jeepini görünce ona baktım. "Bence biraz konuşmalıyız." dedi. Çağla dersten çıkacaktı ama şuan Ekim'den ayrılmak, istediğim en son şeydi. Arabaya bindim ve derin bir nefes aldım. Ardından da o bindi. Nereye diye sormayacaktım. Nereye götürse giderdim.

    Çağla'ya Ekim'in yanında olduğumu belirten kısa bir mesaj çektim ve telefonu çantama koydum. Dilim tutulmuştu. Ekimden mi yoksa üşümekten mi bilmiyordum. Tek yaptığım arabayı sürerken onu izlemekti.

    Kısa bir sessizliğin ardından ilk o konuştu. "Nasılsın?" Hemen "İyiyim." dedim. "Öylesine sormuyorum Mayıs. Gerçekten nasılsın?" Olmadığın her an kötüyüm. "Umh... Bilmiyorum." Gözlerini yoldan birkaç saniye ayırıp bana baktı. Bir şey demesini umuyordum ama konuşmamıştı.

    Siteye girip evinin önünde durduğumuzda kalp atışlarım yeniden hızına kavuştu. Arabadan inip binaya girdik ve asansörle yukarı çıktık. "Melisa evde değil mi?" Bana bakmadan cevap verdi. "Hayır." Eski donuk ifadesini takındığından dolayı mutlu oldum. Onu duygusal görmek çok zordu ve bugün gözlerime o şekilde bakmıştı. Bir daha ne zaman görebilirdim bilmiyordum.

   Dairesinin kapısını açtı ve karanlık evine girdik. Kapıyı kapatıp ışıkları açtığında evini inceledim. Ben gideli toz bile kıpırdamamış gibi görünüyordu. "Her şey aynı." Ceketini çıkarttı. "Belli bir yaşa geldiğin zaman hayatında değişiklikler olmuyor." Çantamı koltuğa koydum. "Belli ki sen de aynısın. Hâlâ kendini elli yaşında gibi anlatıyorsun." Meydan okur bakışlarında kaybolmadan gözlerimi kaçırdım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 24, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Whisper (Daddy İssues)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin